Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) çağrısıyla Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek üzere Urfa'nın Suruç ilçesi Amara Kültür Merkezi'nde bir araya gelen gençlere yönelik 20 Temmuz 2015 tarihinde yapılan, 33 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırıya ilişkin açılan davanın 21’inci duruşması yarın Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.

 Hilvan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda görülecek duruşmanın tek tutuklu sanığı, 103 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Katliamı’nın da sanığı olan Yakup Şahin. Mahkeme, bugüne kadar hiçbir duruşmaya getirilmeyen Şahin hakkında 34 kez ağırlatılmış müebbet hapis, 70 yaralı için de “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması” talebiyle cezalandırılmasını istiyor.

Mahkeme heyetleri, aradan geçen 6 yılda görülen 20 duruşmada Suruç için Adalet Platformu avukatları ve yakınlarını kaybeden ailelerin taleplerini karşılamadı. 20 duruşma boyunca avukat, aile ve tanıkların çabasıyla katliamla bağlantılı yeni isimler ortaya çıkarılsa da mahkeme dosyaya eklenmelerini kabul etmedi.

Tüm taleplerinin reddedildiğine dikkati çeken Suruç için Adalet Platformu avukatlarından Sevda Çelik Özbingöl,  aradan geçen 6 yılı Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.  

Özbingöl, “6 yıl 3 ay önce Türkiye'nin dört bir yanından kardeşlik ve insan hakları talebiyle, ellerinde şekerleri, ceplerinde oyuncakları, Kobanê’nin yeniden inşa edilmesi için yapılan çağrı ile Suruç’ta yüzlerce insan bir araya geldi. Ancak hepimizin gözleri önünde barışçıl gösteride insanlara karşı yaşanan vahim bir saldırıya şahit olduk” dedi.  

'SALDIRININ TANIĞIYIZ'

Saldırının halkların barış ve kardeşlik mücadelesine yönelik gerçekleştirilen ilk saldırı olduğunu ifade eden Özbingöl, “Biz bu saldırının tanıklarıyız. O dönem biz Urfa’daydık, saldırı öncesinde önlem alınmaması, devamında soruşturma yürütülmemesinin tanıklığını yaptık. Elinde şeker, cebinde oyuncakları ile gelen gençlerin, geldikleri kentlere tabut içinde dönmemesi gerekiyordu. Biz Türkiye'nin dört bir yanına tabutlar gönderdik. Barış şarkıları ve halaylarıyla gelen insanlar gözyaşları arasında gönderildi. Mücadele ile örülen kardeşliği vahşi, barbar bir saldırıyla yok etmek isteyenler, IŞİD'i kullandı” diye belirtti.  

‘2 YIL SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ’

Katliamda 33 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzden fazla kişinin yaralandığını hatırlayan Özbingöl, “Katliamda sonra ciddi bir adalet mücadelesi başladı. Ancak gizlilik nedeniyle 2 yıl boyunca dosyaya erişemedik. Biz bu süre zarfında bir soruşturma yürütülüyor sanıyorduk ancak bir soruşturmanın yürütülmediğini dava açıldıktan sonra gördük. 2 yıl sonra bir dava açıldı ancak katliamı yapan kişilerin dosya etkin soruşturulmadığı için Antep ve Ankara’da katliam yaptıklarına tanıklık ettik. Biz o katliamlarda yer alan ayrıntılardan Suruç sanıklarına ulaştık ve bir dava açıldı” diye konuştu.

‘SORUMLULAR ÖDÜLLENDİRİLDİ’

Dava açılmasından sonra görülen 20 duruşmada aile ve avukatların taleplerinin mahkeme heyetleri tarafından sürekli reddedildiğini vurgulayan Özbingöl, şöyle devam etti: “2 yıl korunan gizlilik kararı adalete erişimi de engelledi. Israrla taleplerimizi duruşmalarda dinlendirdik. ‘İğneyle kuyu kazmak’ bizim bu dosyada gösterdiğimiz çabalar için yerinde bir tabir olacak.  Olay yeri kamera kayıtlarının incelenmemesinden, katliama yardım eden, göz yuman çok kişinin yargılanmadığına da tanıklık ettik. Saldırının birkaç kişinin eliyle işlenmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Çok ciddi bir organizasyon ile yapılan bir katliam. İhmal ve sorumluluğu olan kamu personellerinin yanında, hakkında suç duyurusunda bulunduğumuz, canlı bombayı taşıdığını düşündüğümüz imam (Abdullah Ömer Aslan) hakkında takipsizlik kararı verildi. Sorumlulukları olanlar para cezası ile ödüllendirildiler. Geçtiğimiz günlerde saldırıda yaralanan 13 kişinin, kamu görevlilerinin sorumluluğuna dair Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı başvuruda AYM, ‘Yaşam hakkı ihlali yok’ dedi ve 13 kişinin başvurusunu farklı gerekçelerle reddetti. Cezasızlık özellikle kamuyu ilgilendiren, toplumsal etkisi büyük olan diğer örneklerde olduğu gibi Suruç’ta da karşımıza çıktı. Cezasızlık mahkeme kararı ile desteklendi.”  

‘YAKALANDI DENİLDİ, DOSYAYA EKLENMEDİLER’

İçişleri Bakanlığı tarafından 12 Ocak 2021 tarihinde “Sultanahmet ve Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden DEAŞ'lı terörist yakalandı” başlığıyla servis edilen açıklamayı hatırlatan Özbingöl, “Azzo Halaf Süleyman el Aggal ile saldırıyla bağlantısı bulunan Mahir el Aggal’in yakalandığı söylendi ancak dosyaya eklenmediler, dinlenme talepleri reddedildi. Dönemin hükümet yetkilisi (Ahmet Davutoğlu) ‘Eğer 7 Haziran ile 1 Kasım arasında olanların ne olduğunu açıklarsak kimse yerinde oturamaz’ söylemi gibi birçok açıklama dosya kapsamı ve içeriğinin ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor” dedi.  

‘ŞAHİN DURUŞMAYA GETİRİLMEDİ’

Katliamda sorumluluğu bulunan herkesin tespit edilerek yargılanmasının sağlanması gerektiğinin altını çizen Özbingöl, şunları dile getirdi: “Bu katliamın bir kişi tarafından işlenmediğini biliyoruz. Bir kişiye ceza verildiğinde adaletin sağlanmayacağını da biliyoruz. Bireysel olarak Yakup Şahin’e verilen ceza adil bir ceza olabilir ancak dosyanın bütünlüğü açısından bizi adil bir neticeye götürmeyecek. Sadece Şahin’e verilecek bir ceza soruşturmanın kapatılması ve bağlantısı olan kişilerin korunması anlamına gelir.

Hilvan Cezaevi içinde bulunana kampüsünde, Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yarın 21’inci duruşmanın görüleceğini yineleyen Özbingöl, devamında şunları söyledi: “Adalet talebimiz sonuna kadar devam edecek. Ancak bu duruşmada adaletin sağlanacağını düşünmüyoruz. Karar çıkması durumunda dosyanın firari sanıkları İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin dosyaları tefrik edilmişti. Onlarla ilgili uzun sürecek bir yargılamama süreci ile karşı karşıya kalacağız. Verilen karara itirazlarımız, sorumlu olan herkesin yargılanması noktasında ısrarlarımız devam edecek.”