İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, “İktidarın yanlış Suriye politikasının birçok ağır maliyetinin yanında ortaya çıkmış olan sığınmacı sorunu esasen bölgedeki demografik denge üzerinde önemli bir tehdit oluşturmaktaydı. Felaket sonucunda Suriyeli sığınmacıların deprem bölgesindeki kalabalık nüfusları demografik riskleri katlamıştır” dedi.

İYİ Parti’nin, “Deprem felaketinin yıkıcı etkileri ve sonuçlarıyla birlikte siyasi, ekonomik, demografik riskler sebebiyle Suriyeli sığınmacıların vatanlarına dönüş sürecini derhal planlanması ve başlatılması” ile ilgili genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak bugün Genel Kurul’da görüşülmesine ilişkin grup önerisi, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önergenin gerekçesini açıklayan İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin şunları söyledi:

“BU DEPREMİN BU DENLİ AĞIR BİR FELAKETE DÖNÜŞMESİ SİYASİ İKTİDARIN İHMAL VE YANLIŞLAR SİLSİLESİNİN BİR SONUCUDUR”

“Yaşadığımız depremler elbette büyük doğal afetlerdir, büyük bir faciadır. Facianın ağır acısı içindeyiz. Yara koskocaman açıktır. Deprem önlenemez ama felaket hem öngörülebilir hem önlenebilir. Bunun dünyada örnekleri çoktur. Bu depremin bu denli ağır bir felakete dönüşmesi siyasi iktidarın ihmal ve yanlışlar silsilesinin bir sonucudur. Bu büyük felaketin içindeki yanlış ve eksiklikler silsilesine bir de Kızılay faciası eklenmiştir.

Yaşadığımız felaket on bir ilimizdeki pek çok yerleşim yerini harap etmiş, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş can kaybı yaşanmıştır. Dindirilmesi hiçbir suretle mümkün olmayan bir acı yaşıyoruz. Can kayıplarımızın fiziki ve manevi yaralarının yanında maddi hasarlarda had safhadadır. Konutlar, iş yerleri, fabrikalar, makinalar, araçlar ve eşyalar gibi pek çok fiziki maddi varlık faciayla birlikte yok olmuştur. Bölgenin ve Türkiye’nin üretim kapasitesi ağır darbe almıştır.

“KALICI OLMA İHTİMALİNİ BARINDIRAN KİTLESEL BİR İÇ GÖÇ HAREKETİ YAŞIYORUZ”

Halkımız iktidarın beceriksiz ekonomi yönetimi nedeniyle zaten ağır ve uzun süreli bir ekonomik kriz altında can çekişmekteyken şimdi buna bir de depremin olduğu kayıp ve aksaklıklar eklenmiştir. Hayatta kalabilenler deprem bölgesini terk ederek diğer illerimize yerleşmeye başlamıştır. Kalıcı olma ihtimalini barındıran kitlesel bir iç göç hareketi yaşıyoruz. Felaketin neden olduğu siyasi ve demografik risklerde giderek daha belirgin hale gelmektedir.

İktidarın yanlış Suriye politikasının birçok ağır maliyetinin yanında ortaya çıkmış olan sığınmacı sorunu esasen bölgedeki demografik denge üzerinde önemli bir tehdit oluşturmaktaydı. Felaket sonucunda Suriyeli sığınmacıların deprem bölgesindeki kalabalık nüfusları demografik riskleri katlamıştır. Bölge zaten birçok hassasiyet taşımaktadır. Bölgenin demografik yapısındaki kırılmalar bugünden gözle görülür ama ileride daha da derinleşecek tehlikeleri beraberinde getirmiştir.

“DÜNYADA EN ÇOK SIĞINMACI BULUNDURAN ÜLKE KONUMUNDAYIZ”

İktidarın 2011’den bu yana süren Suriye gafletinin ülkemize büyük zarar veren sonuçlarından biri; geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeli nüfustur. Resmi kayıtlara göre bu 3 buçuk milyondur. İktidar mensupları bile gerçekte bu nüfusun en az 5 milyon olduğunu ifade etmektedirler. Dünyada en çok sığınmacı bulunduran ülke konumundayız. Ekonomik çaresizlikten birkaç yüz bin dolara vatandaşlık satılması ve yabancılara mülk edinme konusunda sağlanan imkanlar durumu daha da vahim hale getirmiştir. Bu imkanları ancak sömürge geçmişi olan adacık ülkecikler de sağlanmaktadır. Bu uygulama değiştirilmelidir, deprem bölgelerinde ve civar illerde derhal durdurulmalıdır.

Ülkemiz sığınmacı meselesi nedeniyle bugüne kadar 100 milyar doları aşan bir mali külfeti yüklenmiştir. Bazı hesaplamalara göre yaşadığımız facianın ekonomik maliyeti de bu düzeydedir. Deprem felaketi sonrasında ülkemizin sığınmacıların oluşturduğu ekonomik külfeti ve muhtelif alanlardaki ağır riskleri daha uzun süre taşıyabilmesi mümkün değildir. Ayrıca sığınmacılar her açıdan istismara açık bir kitle oluşturmaktadır. Sığınmacıların ülkelerine dönüşlerine yönelik derhal bir strateji oluşturulması ve en hızlı şekilde dönüşlerinin temin edilmesi gerekmektedir. Bu Türkiye’ye yakışan koşullarda gerçekleştirilmelidir. Suriye yönetimiyle bu amaca dönük görüşmeler bir an önce başlatılmalı, uluslararası düzeyde gerekli diplomatik girişimler hayata geçirilmelidir. Sığınmacıların ülkelerine dönmeleri Suriye’ye ait dengeler ve bölgenin jeopolitik dengeleri açısından da önemlidir.”

“GÖÇMEN DÜŞMANLIĞI YAŞADIĞIMIZ DEPREM FELAKETİYLE YENİDEN BİR TAHRİKE SEBEP OLMAMALIDIR”

Öneri üzerinde HDP grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Hüda Kaya şunları kaydetti:

“AKP iktidarının savaşçı ve yayılmacı politikalarına bazı muhalefet çevrelerinin destek vermesiyle bölge yıllardır bir ateş topu içine döndü. Toplumlar için doğal afetler nasıl kitlesel göçe sebep oluyorsa, savaşlarda toplumlar için bir afettir ve kitlesel göçler kaçınılmazdır. O yıllarda bunu sayısız kereler söylemiştik. Savaş toplumlar için bir yıkımdır ve o yıkım sadece o bölgedeki halkları değil çevresini de bölgeyi de yıkar, ezer demiştik. O yıkımın etkilerini toplumumuzda maalesef yaşamaya mahkum edildi. Bunu çözüm yolu asla bir göçmen düşmanlığına yol açacak politikalar üreterek olmamalıdır.

AKP’nin göçmenleri istismar ederek onlar üzerinden dünya ülkelerine bir şantaj ve rant meselesi dönüştürmesi nasıl insanlık, hukuk ve vicdan dışıysa; göçmenleri eşit insan görememek, göçmen düşmanlığı üzerinden prim yapmak, göçmenleri en insani haklarından mahrum bırakmak, yaşam ve barınma haklarına engel olmakta bir insanlık, hukuk ve vicdan dışılıktır. İktidarın savaş, talan ve rant politikalarının neden olduğu yoksulluk bahane edilerek gündeme getirilen göçmen düşmanlığı yaşadığımız deprem felaketiyle yeniden bir tahrike sebep olmamalıdır.

“ÜLKEMİZİN AÇLIĞA, YOKSULLUĞA GİRMESİNİN SORUMLULARI GÖÇMENLER DEĞİLDİR. SAVAŞA ‘EVET’ DİYENLERDİR”

Deprem bölgelerinde Türkiye vatandaşı olmayan bazı göçmenlere ayrımcılık uygulandığına dair pek çok iddialar ve görüntüler mevcuttur. Bu yardım ve dayanışma kampanyaları insani yardım ve dayanışma kampanyalarıdır. Kim olursa olsun vatandaşımız olsun ya da olmasın depremzede herkese eşit şekilde bu yardımları ulaştırmak bizim insanlık görevimizdir. Binlerce, milyonlarca göçmenin burada olmasının sebebi bu Meclis’te savaş tezkerelerine, ‘evet’ diyenlerdir. Ülkemizin açlığa, yoksulluğa girmesinin sorumluları göçmenler değildir. Savaşa ‘evet’ diyenlerdir.

Göç bir sonuçtur, bir insanlık meselesidir. Herkesin özgürce kendi yurdunda, toprağında yaşayacağı barış politikalarını savunmak göçmenlerin sorunlarını da çözecektir. Göçmenler saray rejiminin bir kozu ve göçmen düşmanlığının noktasında hedef tahtası olamayacak kadar önemli bir insanlık meselesidir. Meselenin çözümü basit ve nettir. Öncelikle Suriye’deki savaşın derhal sonlandırılması, ülkemizde ve bölgede kalıcı barış, demokratik ortamın sağlanması soruna en net çözümü getirecektir. Bu siyasi ve toplumsal ahlaka sahip olan herkesin üstlenmesi ve yerine getirmesi gereken tarihsel bir sorumluluktur.

“TOPLAMDA 5 İLİMİZDE 2 MİLYON SURİYELİ VATANDAŞ VAR”

CHP Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya ise şunları söyledi:

“Bir ülkeden başka bir ülkeye milyonlarca insan göç etmesi, sınırların rahat bir şekilde açılarak bu insanların tamamını içeri alma veya tamamını içeri aldıktan sonra illerin merkezlerinde normal bir yaşam sağlama dünyanın hiçbir yerinde yok. Savaş halinden kaçan yoğun bir kitle geldi. Bunları biz sınırlarda, konteyner kentlerle, çadır kentlerle o an için yapılması gerekenleri yapmak zorundaydık ama 2011 yılından beri 3 buçuk milyon resmi sayıları, 5 milyondan fazla Suriyeliyi illerimizde bulunduruyoruz.

Toplamda 5 ilimizde 2 milyon Suriyeli vatandaş var. Gaziantep, Urfa, Hatay, Kilis, Mardin bölgesinde 2 milyon vatandaş var. Suriyeli vatandaşlar yaşam tarzları kendi aralarındaki ilişkilerinden dolayı hiçbir zaman iç içe bir tablo sergilemediler. Kendi ilimde bile şu anda mahalleleri ayrı, gettoları ayrı. Kendi kendilerine iş yeri açmışlar. Birbirlerinden alışveriş yapıyorlar. Birbirlerini kolluyorlar, koruyorlar ve böyle bir yapı oluşmuş.

“SURİYELİ VATANDAŞLARIN EN KISA SÜREDE ÜLKELERİNE GERİ DÖNÜŞÜ İÇİN GEREKLİ BÜTÜN ÖNLEMLER ALINMALIDIR”

Bu kadar insanı bir arada tuttuğumuzda ülkemizle ilgili herhangi bir felaket anında veya darboğazda bunlarda aynı sıkıntıyı yaşayacaklardır ve yarın bu kitle halindeki insanların herhangi bir nedenle kullanıldığında o bölgede büyük bir ateş ortaya çıkacaktır. Ülkemizi büyük bir felaket beklemektedir. O bölgede Arap- Kürt, Arap- Türk kavgaları meydana gelebilir. 11 yaşında ülkemize gelen insanlar şu anda 25 yaşında. Bellerinde değişik aletlerle sokaklarda geziyorlar. Yarın bu ülkede başka sorunlara neden olabilirler.

Depremden dolayı insanlarımız göç halinde olması, nüfusun başka illere gitmesinden dolayı şu anda o bölgede ayrı bir sıkıntı başladı. Deprem anında, toplanma alanlarında vatandaşlarımızla beraber kaldılar. O anda bile kendi vatandaşlarımız o insanlara karşı bir tepki gösteriyorlardı. Suriyeli vatandaşlar bu gidişle bölgede daha tehdit eder bir hale gelecek kendi vatandaşlarımızda onlarla ilgili daha ön yargılı daha katı daha sert duruma doğru gitmektedir. O nedenle Suriyeli vatandaşların en kısa sürede ülkelerine geri dönüşü için gerekli bütün önlemler alınmalıdır.”