İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde tutuklu ailelerinin ve HDP Milletvekili Züleyha Gülüm'ün katılımıyla "Adalet Bakanlığına soruyoruz! Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesi'nde neler olduğunu açıklayın" çağrısıyla basın açıklaması düzenlendi.

Geçtiğimiz günlerde Silivri 5 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda toplu intihar olduğu iddiaları sosyal medyada yer almıştı. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, sosyal medyada yer alan "Silivri 5 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda toplu intihar olduğu" yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirmişti. 

Silivri Cezaevi’nde bulunan çocuklarının hayatından endişe eden aileler, başvuruları cevapsız kaldığından seslerini duyurmak için İHD İstanbul Şubesi'nde basın açıklaması düzenledi.

Basın açıklamasını İHD İstanbul şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Mehmet Acettin okudu. Acettin İHD İstanbul şubesi'ne son bir haftada ulaşan hak ihlallerine dikkat çekti. Hasan Kasan'ın yoğun bakımda, Serkan Yılmaz’ın hayatını kaybettiği bilgisinin kendilerine ulaştığını söyledi.

Silivri Cezaevi 2

Acettin, "Hapishanelerde artan hak ihlallerinin can alıcı boyutlara vardığına dair yapılan onca açıklama, onca rapor, onca başvuruyu görmezden gelerek, inkar ederek hak ihlallerinin devamına izin verilmektedir" dedi ve Adalet Bakanlığı’nı ve tüm yetkilileri; hakikati tüm açıklığı ile kamuoyu ile paylaşmaya çağırdı.

İNTİHARA SÜRÜKLEDİLER

Acettin sözlerine şöyle devam etti:

"Hatırlanacağı üzere; Silivri 5 Nolu Hapishanesinde mahpusların toplu intihar ettikleri ve  Silivri Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı yönlü bilgilerin kamuoyuna yansıması sonrasında Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 9 Nisan günü yaptığı açıklamada olayı yalanlamıştı.

Ancak bir mahpusun ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde aktardıkları ve dün yaşamını yitiren diğer bir mahpus Serhan Yılmaz’ın cenazesinin ailesine gösterilmeksizin hazırlanarak teslim edilmesi, gerçeklerin iddia edilenden daha vahim olduğuna işaret etmektedir. Bir mahpus yakınının aktarımına göre; ölüm olaylarının duyulması üzerine mahpus yakınları hapishane önüne giderek yakınlarından haber almak için verdikleri dilekçelere cevap beklemektedirler. Sözü edilen telefon görüşmesinde mahpus ailesine; telefonu zorlukla ettiğini, kesilirse bir daha edemeyeceğini ve görüşmesinin kayıt altına alınmasını istediğini belirtmekte ve 6 Nisan günü sayım sırasında oruçlu olduklarını, sayım görevlilerinin bir arkadaşlarına  hiçbir neden yokken tokat attıklarını, hakaret ettiklerini, buna itiraz etmeleri üzerine kendilerinin de darp edildiklerini, kendisinin hastalığı nedeniyle bu arada atak geçirdiği için bahçeye çıkartıldığını, bahçede de işkence ve hakarete uğradığını, ardından geri koğuşa getirildiğini, arama bahanesi ile gelip tekrar bahçeye çıkartıldıklarını, bahçede darp edildiklerini, sakallarının yolunduğunu, ardından 'yumuşak oda'ya atıldığını, botlarla kafasına basıldığını, sürekli işkenceye maruz bırakıldıklarını ve intihara zorlandıklarını, hiçbir şekilde görevlilere fiziki müdahalede bulunmadıkları  halde haklarında gerçeğe aykırı tutanak tutularak suçlanmaya çalışıldıklarını, doktora götürüldüklerinde işkence tehdidi ile 'darp yoktur' diye beyanda bulunmaya zorlandıklarını, dün yine bahçeye çıkarıldığını, darp edildiğini ve ip verilerek 'kendini assana, öldürsene' dendiğini, kendisini asmaya çalışırken gelip 'yalandan' kurtardıklarını, bu zulüm nedeni ile kendilerini öldürmeye karar verdiklerini, intihar edeceklerini , C.Ağca, T.Okçu, O.Hacıoğlu, H.Masal, Ali ve A. M. Çetin’in de aralarında olduğu 5-6 kişinin daha aynı durumda olduğunu,  pisliğin içinde yatırıldıklarını, yatak olmadığını, 50 kişilik yerde 70 kişi olduklarını, ifade etmiştir."

Adalet Bakanlığı’na seslenen Mehmet Acettin, "Öncelikle mahpuslara yönelik işkence ve kötü muameleyi durdurun ve yaşam koşullarını iyileştirin" dedi. Mehmet Acettin, "Bu olaya dair hakikati ortaya çıkarmak ve suçluların cezalandırılmasını sağlamak için, olaya katılan cezaevi görevlileri ve göz yuman cezaevi yönetimini zaman geçirmeksizin görevden alın ve olayı hem cezai hem idari olarak soruşturun, olayın aydınlatılması aşamasında sivil inceleme heyetlerinin mahpuslarla görüşmesine olanak sağlayın ve hakikati tüm açıklığı ile kamuoyu ile paylaşın" diye konuştu.

"CEZAEVİNE GİTTİM ANCAK BENİ İÇERİYE ALMADILAR"

Silivri 5 Nolu L Tipi Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Abdulmenav Çetin'in annesi Avniye Çetin, tutuklu çocuğunun Cuma günü kendisini aradığını ve can güvenliğinin tehlikede olduğuna dair bilgi paylaştığını belirtti. Bu bilgi aktarımı ardından 5 gündür çocuğundan haber alamadığını, savcılığa şikayette bulunduğu ancak herhangi bir gelişme olmadığını dile getiren Çetin, “Oğlum görmek için cezaevine gittim ancak beni içeriye almadılar. Bir kelime etti ve telefonu kapandı. O günden sonra bir daha haber alamadım. Cezaevine de gittim ancak gardiyanlar bizi içeri almadı ve bize bağırıp çağırdı. Polise gittim hiçbir şey yapmadı. Dün cezaevine gittim ve onlardan şikayetçi oldum” dedi. 


Silivri 5 Nolu Hapishanesi'nde intihara sürüklenen Çoşkun Ağca’nın annesi Fatma Ağca, Cuma günü çocuğunun kendisini aradığını ve can güvenliğinin olmadığına dair aktarımda bulunduğunu kaydetti. Bu aramanın ardından çocuğundan bir daha haber alamadığını ifade eden Ağca, ”Her yere gittim ancak bana bir daha haber vermediler. Jandarma, devlet bize niye sırt çıkmıyor? Erdoğan niye sesini çıkarmıyor? Bizim çocuk adam mı öldürmüş? Benim çocuğumun burnunu kırdılar. Çocukları çırılçıplak karanlık odaya atıyorlar. Bir odaya götürüp işkence ediyorlar. Oy verenlerin boynu kırılsın” ifadelerini kullandı. Aca, söylediklerinin ardından gözyaşlarına hakim olamadı. 

"CEZAEVİNDE TOPLU İNTİHAR OLUYORSA KİŞİSEL MESELELERDEN OLMADIĞI AÇIKTIR"

Cezaevinde ölümlerin artamaya başladığını ifade eden Züleyha Gülüm, Garibe Gezer ve Vedat Erkmen’in ölümünü hatırlattı. Cezaevinde ağır koşulların olduğunu, en temel hakların dahi yok sayıldığını aktaran Gülüm, “Tutuklular toplu şekilde işkenceye uğruyor. Gardiyanların ip verdiği ve ‘hadi kendisini öldürün’ dediği bir boyuta geldi. Bir cezaevinde bir arada intihar oluyorsa kişisel meselelerden olmadığı açıktır. Telefon görüşmelerinde üzerlerinde yoğun baskı olduğunu ve intihara sürüklendiğini söylüyor” dedi. 

Bakanlık ve müdürlüğün ölümlerden sorumlu olduğunu ifade eden Gülüm sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cezaevinde yaşanan bu süreç artık son bulmalıdır. Bu yaşananlar artık sınırların aşıldığının göstergesidir. İnsanların hayatlarının yok edildiği bir ortam var. Tutuklular artık gardiyanların şiddeti nedeniyle yaşamına son veriyor. Yapılan suç duyurularına dair ise soruşturma ve dava açılmıyor. Bu da oradaki gardiyanların, jandarmaların ellini rahatlatıyor. Aileler ifade etti; bu şikayete ilişkin hiçbir işlem yapılmamış. Bu cezasızlık, cezaevi idaresinin yapmak istediği baskı ve ihlallerinin önünü açıyor.”