Sibel Özdemir, bugün TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, yükseköğretim kurumları ile öğrencilerin yaşadığı sorunları gündeme getirdi. Özdemir, şöyle konuştu:

“Bu yönetim sistemiyle oldukça derinleşen kurumsuzlaşma, liyakati ortadan kaldıran kadrolaşma, kurumların içinin boşaltılması ve nihayetinde yönetimdeki vasatlaşma, son yaşadığımız depremlerde de çok acı bir şekilde ortaya çıktı. Ortaya çıkan bu vasatlaşmanın yarattığı en büyük tahribat, eğitim sisteminde ve özellikle yükseköğretim kurumlarında, üniversitelerde yaşanıyor. Nitelikli eğitim ve bilimsel araştırma, bilim ve teknoloji üretme kapasiteleri, uluslararası rekabetleriyle gündemde olması gereken üniversitelerimiz ve akademisyenler, maalesef bu son dönemde sadece liyakatsiz kadrolaşma, nitelik kaybı ve hukuk mücadeleleriyle gündemde. Geldiğimiz aşamada, nitelikli eğitim faaliyetlerinden uzaklaşma bir yana, eğitim faaliyetlerinden uzaklaşan tartışmalı, akademik ve idari anlamda sorunlu bazı yükseköğretim kurumları, üniversiteler ve özellikle de vakıf üniversiteleri sorunlarıyla karşı karşıyayız. Bu sorunlara çözüm üretmesi gereken YÖK ve iktidar partili milletvekilleri ise soruşturma ve denetim süreci devam eden bazı vakıf üniversitelerin sadece isimlerini değiştiren kanun tekliflerini komisyona ve Genel Kurul gündemine getirmekle meşguller. O kadar uyarmamıza rağmen yükseköğretim kurumlarının yapısal sorunlarını gündeminize almadınız, sorunları yok sayarak sadece üniversitelerin sayısal artışıyla övündünüz. Özellikle kadro ilanlarında, jüri oluşumlarında ve öğretim üyeleri özlük haklarında burada, Meclis’te kabul ettiğimiz yasaları uygulamayan üniversitelerde bir yönetim anlayışı ve özellikle de vakıf üniversiteleri gerçeğiyle karşı karşıyayız.

“SON İKİ YILDA BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ, DÜNYA SIRALAMALARINDAN 200 BASAMAK DAHA GERİYE DÜŞTÜ”

Sayıları hızla artan üniversiteler, niteliksiz eğitim, liyakatsiz kadrolar nedeniyle uluslararası sıralamalarda geriye gitmeye devam ediyorlar. Uluslararası endekslerde, 2022 yılı dünya üniversiteler sıralamasında ilk 500 üniversite arasında sadece bir üniversitemiz yer almakta. Evet, işte bu tablo. Değerli milletvekilleri; üniversiteleri tartışmalı noktaya getiren bu sistemde Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler, tam da bu yönetim anlayışının bir yansıması olmuştur. Yükseköğretim kurumlarının, öğrenci ve akademisyenlerin yaşadığı tüm sorunlarda YÖK'ün görev ihmali yaparak bu sorunlara müdahale edememesi, inisiyatif alamaması, yine bu yönetim anlayışının, bu kurumsuzlaşmanın bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine bu dönemde, hukuksuz ve gerekçesiz birçok akademisyen görevlerinden, üniversitelerinden, haklarında bir mahkeme kararı olmadan OHAL KHK'larıyla uzaklaştırıldılar. İşte hepimizin şahit olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nde ortaya çıkan, nitelikli akademisyenlerin karşı karşıya kaldığı sorunlar, idari ve akademik görevden uzaklaştırmalar; haksız, gerekçesiz, hukuksuz uzaklaştırmalar, en temel sorun alanları olarak karşımıza çıktı. Son iki yılda Boğaziçi Üniversitesi, dünya sıralamalarından 200 basamak daha geriye düştü.

KYK YURTLARININ KAPASİTESİNİN SADECE YÜZDE 19'UNDA DEPREMZEDELER KALIYOR, YANİ YÜZDE 81'İ BOŞ DURUMDA”

Diğer taraftan, çok önemsediğim bir konu, bu iktidarın pandemi sürecinde olduğu gibi, deprem öncesinde olduğu gibi, deprem sonrasında da bir kez daha eğitimin, öğrencilerin, üniversitelerin nasıl feda edildiğine şahitlik ettik. Doğal afetler elbette üniversiteleri, akademisyenleri, idari personeli ve öğrencileri doğrudan etkilediği için bazı kararlar alınması gerekiyordu. Bu çok olağan. Fakat deprem sonrasında bir yetki karmaşasıyla keyfi, aceleyle, hazırlıksız alınan uzaktan eğitim kararı çok ciddi sorunlar yarattı, öğrenciler aceleyle yurtlarından çıkarıldı. Bugün bakanlığın açıklaması var; KYK yurtlarının kapasitesinin sadece yüzde 19'unda depremzedeler kalıyor, yani yüzde 81'i boş durumda. Peki bu karar alınırken uzaktan eğitim için öğrencilerin eğitime erişimi için gerekli altyapı, internet, tablet, bilgisayar olup olmadığı araştırıldı mı, gerekli tedbirler alındı mı? Hepimizin ziyaret ettiği depremzede ailelerin, özellikle öğrencilerin eğitime erişimi konusunda çok ciddi bir çaresizlikleri, mağduriyetleri var. Bir an evvel, bir akademisyen olarak tekrar vurgulamak istiyorum, üniversite binalarının depremselliğinin incelenerek eğitim faaliyetlerinin yüz yüze ve sürdürülebilir bir noktaya ulaştırılması gerekmektedir.

“DEPREMZEDE VAKIF ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN DE ÖĞRENİM ÜCRETİ ALINMAMALI”

Son olarak da şunu vurgulamak istiyorum; bir karar alındı, deprem sonrası OHAL ilan edilen illerdeki devlet üniversitelerindeki öğrenciler için katkı payı ve öğrenim ücreti alınmayacağı kararı alındı. Evet, bu çok doğru bir karardı, ancak vakıf üniversitelerinde okuyan çok sayıda depremzede üniversite öğrencisi var ve bunlar farklı illere göç ettiler ve büyük bir mağduriyet yaşıyorlar. Ailelerinin gelir durumları; gerçekten bildiğiniz tabloya hepimiz şahidiz, ciddi bir sorun var burada. Şimdi, devlet üniversitelerinde okuyan öğrenciler için katkı alınmama kararının vakıf üniversitelerinde okuyan depremzede öğrenciler için, en azından bahar dönemi için, bu dönem için bu öğrenim ücretinin alınmaması yönünde YÖK'ün bir karar alması gerekmekte. Üniversiteler arasında farklı uygulamalar var ama YÖK'ün bir karar alarak vakıf üniversitelerine bir uyarı ve çağrıda bulunması gerektiğini ben belirtmek istiyorum.”