Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne 19 Ağustos 2019’da kayyum atandıktan sonra Ekim 2019’da tutuklanan ve "örgüt üyesi olduğu" iddiasıyla 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan Eşbaşkan Selçuk Mızraklı, Mezopotamya Ajansı'na iktidarın kayyım politikalarını değerlendirdi. Mızraklı’nın tutuklu bulunduğu Kayseri Bünyan T2 Cezaevi’nden MA'dan Özgür Paksoy'un sorularını yanıtladı. Mızraklı, "Ben küçük bir cezaevindeyim ama dışarısı koca bir cezaevine çevrildi. Kendi koltukları için ülkeyi halklar hapishanesine çevirdiler" dedi. Peş peşe yaşanan yangın ve sel felaketlerine değinen Mızraklı, bu afetlerin iktidarın politikaları sonucu meydana geldiğini vurguladı.

PANDEMİ VE AÇLIK GREVLERİ

Aynı zamanda bir hekim olan Mızraklı, iktidarın pandemiyi bahane ederek, tüm hakları askıya aldığını ve yeni bir yönetim şekli oluşturmak istediğini vurguladı. "Pandemi koşullarını bahane ederek eylem ve etkinlikler yasaklandı. Halkın yaşam tarzına müdahale edildi. Muhalifler bastırıldı. Kendi yandaşlarına her şeyi serbest kılan bir anlayış gelişirken, muhaliflere ise müzik dinlemeyi bile yasakladılar. Sağlıkçılar köleleştirilmek istendi" diyen Mızraklı, insanların yetersiz sağlık hizmetlerinden dolayı yaşamlarını yitirdiğini söyledi. Mızraklı, ülkede yaşanan olumsuzlukların cezaevlerine de yansıdığı ifade ederek, cezaevlerinde tecride karşı süren açlık grevleri hakkında bilgi verdi: "Zaten sağlıksız olan cezaevleri, böylesi bir süreçte daha da tehlikeli bir hal almaktadır. Pandemi risklerinin devam ettiği böylesi bir dönemde, açlık grevleri bu riski daha da arttırmaktadır. Açlık grevleri ile zayıflayan bedenler bu riski büyük oranda taşımaktadırlar. Bu riskin bertaraf edilmesi için bir an önce açlık grevindeki insanların talepleri kabul edilmelidir."

"YEREL YÖNETİMLER DÖRT DUVAR İLE SINIRLI DEĞİL"

"Şatafatlı yaşamlarını terk etmek istemeyenler, büyük sarayın ihtişamlı yaşamına özenenler, her ilde kendi küçük saraycıklarını inşa etmişlerdi. Bunu terk etmeyenler, seçimin ertesinde kayyım istemişlerdi" diyen Mızraklı, halkın sırtından geçinenlerin seçimin ertesinde kayyum istediğini aktardı. Mızraklı, yerel yönetimler konusunda şu bilgileri verdi: "Yerel yönetimler önemli mekanizmalardır. Sorunların çözülebileceği alanlardır ama yerel yönetimler dört duvar arasıyla sınırlı değildir. Belediye binaları ile sınırlı değildir. Bugün HDP’nin Yerel Yönetimler Kurulu var. Onlarca belediyemize kayyım atanmış olsa da yerel yönetimler kurulumuz görevi başında ve çalışmalarını yürütmektedir. Yani belediyeyi dört duvarlı bir bina, bir mekan olarak görmüyoruz. Ondan dolayı iktidar bu kayyım atamalarında başarısızlığa uğrarken, bizler ise tüm mekanları ve tüm alanları yerel yönetimlere dönüştürdüğümüz sürece başarılı olacağız."

"HALKIN ÖZGÜRLÜĞÜNE PRANGA"

"Kayyum kısaca bir halkın özgürlüğüne pranga vurmadır." diyen Selçuk Mızraklı, kayyumların israfın görünen yüzü olduğunu dile getirdi. Mızraklı, kayyumlar hakkındaki görüşlerini şöyle özetledi: "Ankara merkezli altın varaklı, büyük sarayların yereldeki protipidir. Halka sırtını dönmenin, ahlaksız bir yaşamın izdüşümüdür. Hamam görüntülerini milyonlarca insan izledi, gördü. O görüntülerin intikamı olarak yeniden saldırıya geçtiler. Kayyum demek, bir yılda 2 ton fıstıklı kadayıf yemektir. Kayyum demek, İçişleri Bakanı ve eşrafına, milyonlarca liralık değerli mücevherleri belediye kasasından alıp, kanunsuzca hediye etmek demektir. Kayyım demek, kentleri yandaşlara peşkeş çekmek demektir."