Temel Karamollaoğlu, bugün bir otelde düzenlenen Konya Buluşması’nda konuştu. Karamollaoğlu, özetle şunları söyledi:

“Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Olağanüstü dönemler, olağanüstü adımların atılmasını gerektiren dönemlerdir. Kolay değil; programları, geçmişleri birbirinden farklı altı siyasi partinin genel başkanları bir araya geldi, uzun bir çalışma neticesinde bugünkü seçimlere birlikte girme kararı aldı. Bu karar elbette önemli. Özellikle de biraz önce de ifade ettiğim gibi birbirilerinden farklı programları olmasına rağmen bir araya gelinmesi önemli. Aslında bu, bizim ilk attığımız adım değil. Bildiğiniz gibi, bugünkü Cumhurbaşkanlığı Sistemi referanduma götürüldüğü zaman da biz bir araya gelmiştik. O zaman dört parti lideri olarak buluşmuştuk. Daha sonra seçimlere gidildi, cumhurbaşkanı adayı olarak farklı siyasi partiler farklı adaylar gösterdiler. Bugün tekrar bir aradayız ama çok farklı bir çalışma neticesinde bir arada bulunuyoruz.

Altı siyasi partinin bir araya gelmesi, bazı siyasi partileri rahatsız etti. Alışmamışlar; bir kişi söyleyecek, doğru da olsa yanlış da olsa herkes onlara ‘evet’ diyecek. Yok arkadaş, biz öyle bir kanaati taşımıyoruz. Elbette ki bizim aramızda farklılıklar olacak. Ama mümkün mertebe biz, bunları asgariye indirmenin çabası içinde bulunacağız. Müştereken karar alacağız. Bu kararların da birlikte alınacağın da taaddüdünü şimdiden yapıyoruz dedik. Bu, çok önemli bir karar. Bu ittifak protokolünü tenkit etmeye kalkıyorlar. Boşuna zaman harcıyorlar. Bizim hedefimiz de belli, ana hatları ile ne yapacağımız da belli. Biz, bunları zaten politikalar kurulu olarak da belirlemiştik. Ama buna rağmen Sayın Kılıçdaroğlu, oradan çıkardığı özetle pratik olarak neler yapmaya çaba sarf edeceğimizi, bizler de aynı istikamette neler yapacağımızı milletimiz ile paylaşmaya çalışıyoruz.

“ŞU ANDA DA BİZİM EN ÇOK SUSADIĞIMIZ KONU, ADALET KONUSU”

İlk hedefimiz nedir? Biz, memleketimizi yaşanabilir bir ülke haline getirmek istiyoruz. Herkes, kanaatinden dolayı, fikrinden dolayı, siyasi görüşünden dolayı bu ülkede yaşamakta iftihar edecek, memnuniyet duyacak. Kimse kafasına yumrukla vurmayacak. Böyle bir ülkeyi istemeyen olabilir mi? Bizim prensiplerimiz belli. Oturduğumuzda, bizim bu konularda itirazımız olmaz, olamaz. Çünkü biz böyle bir konuya yaklaşırken önemli meselimiz, adaletin tesisidir. Bir ülkede adalet olmadan huzur olmaz ki. Şu anda da bizim en çok susadığımız konu, adalet konusu. Bir türlü insanımız, adaletin sağlanabileceğine, başına bir sıkıntı geldiğinde adli mercilere başvurduğunda kendi hakkını alabileceğine inanmıyor. O zaman bu ülkede yaşamak cehenneme döner.  

“BİZ, YALAN SÖYLEMEYİZ, İFTİRA ETMEYİZ, YETİM MALINA EL UZATMAYIZ”

Biz, yalan söylemeyiz, iftira etmeyiz, yetim malına el uzatmayız. Hırsızlık yapmayız, itibarımızı yükseltmek için israfta bulunmayız. Uçak dolusu korumalarla dünyayı dolaşma gibi bir derdimiz olmaz. Onun için adalet mümkün temelidir ama birinci prensip, bütün bunları kapsayan ahlaki ve manevi değerlerimizin önemsenmesi ve önde tutulmasıdır. Sen garibanın malına el uzatamazsın arkadaş. Rüşvet alıp veremezsin, ihalelerle peşkeş çekemezsin. Bir ihaleyi, 100’e yapılacakken 300’e bağlayamazsın. Biz, memleketimizde huzuru, barışı tesis edelim, adaletin kamil manada sağlandığını herkese gösterelim, Türkiye’ye de yabancı sermaye akın akın gelir ama bizim memleketimize güvenmiyor ki. Bundan dolayı bizim meseleye yaklaşımımız başka. Biz, eğer bu dediğim hükümleri yerine getirelim, israf önlensin, 100 milyar Türk lirası bizim Hazine’mizde hazır kalır.

“SİZ, DAĞIN TEPESİNE NE YAPARSANIZ YAPIN, OKUL DA YAPSANIZ CAMİ DE YAPSANIZ İSRAF OLUR”

Her yatırım, kullanma imkanı varsa yapılır. Siz, dağın tepesine ne yaparsanız yapın, okul da yapsanız, cami de yapsanız israf olur. Dağın tepesine kim gidecek? Halbuki milletin kendi ihtiyaçları var. Fabrikaya ihtiyacı var. İnşallah biz iktidara geldiğimizde, mayıs seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanı olarak Kılıçdaroğlu makamına oturduğunda bu politikaların hepsi değişecek. Biz, her ilde en az bir, yerine göre birkaç tesisin kurulmasına arzu ederiz. Böylece o ilde doğup büyüyen insanlar, kendi bulundukları yerde iş imkanı elde etmiş olurlar. Durduk yere göçe teşebbüs etmezler. Biz, yatırımlar yaparken alelusul değil, mutlaka en az 9 ilimizde teknoloji merkezleri kuracağız. Devlet, sanayici ve üniversite bir araya gelecek. Öyle bir müessese kuracak ki biz hem ülkemizin hem bölgenin bütün imkanlarını hangi yatırımlarla seferber ederiz, hangi yatırımları hangi projeler ile yaparsak daha verimli olur, ihracatımız nasıl artar; bunların hepsi hesap edilecek. Somut adımları söylüyorum. Emin olun, çok kısa bir zamanda destan yazmak mümkün Türkiye’de. Bunu biz, el birliği ile yapacağız. Toprağımızın altında bulunan madenlerden, kullanılabilen madenlerden hiçbiri âtıl kalmayacak. Bütün madenlerimizi kullanacağız.

“EKİLMEMİŞ BİR METREKARE TOPRAĞIMIZ OLMAYACAK”

Yatırımlar ülkemizin her iline dağılacak. Madencilik de diğer teknoloji gerektiren yatırımlar da ele alınacak. Elbette tarımı ihmal edemeyiz. Konya’mız hem sanayi şehri hem de tarım şehri. Ekilmemiş bir metrekare toprağımız olmayacak. Türkiye’de ekilebilir arazilerin yüzde 10’u ekilmiyor şu an. Hatta bu artıyor. Bütün meralarımızı aktif hale getireceğiz. Emin olun, Türkiye kendi ihtiyacını karşılamakla kalmaz, biz Avrupa’yı da Rusya’yı da et yönünden besleriz ve milyarlarca doları kazanma imkanımız olur. Ama siz, bu imkanı çiftçiye, besiciye vermekle mükellefsiniz. Altyapıyı siz oluşturacaksınız. Bunlar sağlandıktan sonra Türkiye’de muazzam bir patlama haline gelir. Birkaç sene zarfında Türkiye artıya geçer.

“15 MAYIS’TA ÜLKEMİZDE YENİ BİR DÖNEM BAŞLAYACAK”

Biz, kimseye haksızlık yapmayız, kimseye zulmetmeyiz. Hele ki iktidara gelindiğinde, kendi işinin ehli olan insanlar varsa onları mutlaka makamlarında tutarız. Biz, SİHA’lara karşı değiliz, ama başkaları da aynı sahada hizmet vermek istiyorsa onun da önünü açarız. At, binicisine göre kişner. Biz iktidara geldiğimizde, bugüne kadar patinaj yapan ne kadar kurum varsa emin olun üretim yapmaya başlayacak. Neden? Çünkü biz, onların kendi dertleri ile dertlenmeyi, ihtiyaçlarını gidermeyi, onların önünü açacak adımları atmayı kendimiz için bir şiar addederiz. Kimsenin aldatılmasına rıza da göstermeyiz. Bunun için inançlı insanlar, kendi inançlarını elbette ki yaşarlar, inançlarına göre yaşarlar. Bu, onların hakkıdır. Onları teminat altına almak da bizim de görevimizdir. Ama istismar edilmesine izin vermeyiz. Size, anlatmaya çalıştığım; 15 Mayıs’ta ülkemizde yeni bir dönem başlayacak. Ülkemiz, 15 Mayıs’tan sonra kısa bir zamanda kimsenin tahayyül bile edemeyeceği mesafe katetecek hem huzur hem ekonomik yönden. Dış politikada bizim karar verici, yönlendirici bir hüviyetimiz olacak. Kimsenin biz, değnekçiliğini yapmayız. Ama doğru bildiğimiz noktada da sabit kalırız.

“FARKLI FİKİRLERE, KANAATLERE SAHİP OLMAMIZ, BİZİ BİRBİRİMİZİN HASMI YAPMAZ, YAPMAMALI”

Bu ülkede birlikte yaşayacağız. Birbirimizin düşmanı olmak mecburiyetinde değiliz. Farklı fikirlere, kanaatlere sahip olmamız, bizi birbirimizin hasmı yapmaz, yapmamalı. Biz de onun bu çağrısına cevap vermeyi bir görev adalettik. Sayın Kılıçdaroğlu, bir konuşma yaptı, mitingden sonra bizim arkadaşlar dedi ki ‘Sen, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını yapmalıydın aslında’. Yani bu neyi ifade ediyor? Biz, bir araya geldiğimiz zaman, birbirimizi anlamaya çalıştığımız zaman birbirimizden çok büyük farklılıklarımızın olmadığını görebiliyoruz. Yanlışları kabul etmek kaydıyla… Geldiğimiz nokta, inşallah bu ülkeye yeni bir ufuk açacak, yeni bir döneme gireceğiz.”