CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Teorik olarak değil, pratik olarak da 150 yıldır Numan Kurtulmuş, bütün demokratikleşme çabalarının, daha sonra da Kurtuluş Savaşı’nın ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki kuruluş mücadelesinin karşısında yer alan siyasi akımın bugünkü devamı. Ben, bunu Meclis’te yüzlerine de söylüyorum. Bu lafı etikten sonra söylersin. Etmeyip takiyeye devam etseler, o zaman bir şey diyemiyorsun. Tayyip Erdoğan, 200 yıl öncesinden beri tek adam rejiminin meraklısı, demokrasinin tam olarak karşısında” dedi.

Özgür Özel, Sosyal Demokrasi Derneği’nin bugün İzmir’de düzenlediği ‘2. Yüzyılında Cumhuriyet ve Değerleri’ söyleşisine katıldı. Özel’in konuşmasından satır başları şöyle:

“Birinci yüzyılında Cumhuriyet deyince biz, bir süredir yüzyılları yaşıyoruz, 19 Mayıs 2019’da Samsun’a çıkışın 100. yılında İlkadım Belediyesi’nde CHP’nin bütün milletvekilleri oradaydık ve dedik ki ‘Bundan sonra çok yüzyıllar, yüzüncü yıllar olacak’. 4 Eylül günü bu sefer Sivas’taydık ve Sivas Kongresi’nin 100. yılında oradaydık. Yüzüncü yıllar devam edegeldi. 29 Ekim 2023’e doğru devam ediyor. Türkiye’nin demokrasi yürüyüşü 100 yıllık değil.

“ONUN DEDİĞİ ÜLKEYİ PADİŞAH PAŞA PAŞA YÖNETİYORDU, NEDEN YETKİLERİNİ TARTIŞSIN”

Bir gün, AKP’nin grup toplantısını izliyorum, 2009’da Erdoğan, ‘Bu millete 200 yıllık istikamet dayatıyorlar. Bu millet 200 yıldır dayatılan istikametten, bu boyunduruktan kurtaracak kendini’ dedi. Yaklaşmakta olan 12 Eylül 2010 referandumuna atıf yapıyor. Ne var 200 yıl geride? 1808’de Sened-i İttifak var. Bu topraklardaki ilk batılılaşma -demokrasi anlamında söylüyorum- çağdaşlaşma, demokratikleşme belgesi. Sonuç verip vermediği tartışılıyor. İlk yazılı belge olması açısından son derece kıymetli bir belge. Tabii sonra Tanzimat Fermanları, Meşrutiyetler, 2. Meşrutiyetler, kapanan, açılan meclisler… Ama ülkeyi yöneten kişi diyor ki ‘200 yıldır bize istikamet dayatıyorlar. Bundan kurtulacağız’. Onun dediği ülkeyi padişah paşa paşa yönetiyordu, neden yetkilerini tartışsın? ‘O günden başladı’ diyor. ‘Şimdi demokrasi diye bir şey var, başımıza dert’ diyor.

“BİR YANDAN ONLAR, BİR YANDAN BİZ DEDİĞİ MESELE; BİR YANDA 2. MEŞRUTİYET İÇİN CANINI ORTAYA KOYANLAR, ÖBÜR YANDA DAMAT FERİT HÜKÜMETİ MESELA”

Numan Kurtulmuş, AKP Üsküdar İlçe Kongresi’nde diyor ki ‘Türkiye’de iki farklı siyaset yolu var. Bunlardan biri Genç Türkler, İttihat ve Terakki, Cumhuriyet Halk Fırkası ile bugünkü CHP’ye kadar gelmiş siyasi çizgi. Milletten kopuk, tepeden inmeci, jakoben bir anlayış. Diğer yol ise bizim yolumuz.’ Bundan 60 sene evvelki tartışma da hatta 150 sene evvelki tartışmalar da aynı tartışmaydı. Adam diyor ki ‘Biz 150 yıldır karşı karşıyayız’. Yani ‘150 yıldır bir yandan onlar, bir yandan biz’ dediği mesele; bir yanda 2. Meşrutiyet için canını ortaya koyanlar, öbür yanda Damat Ferit hükümeti mesela.

“TAYYİP ERDOĞAN, 200 YIL ÖNCESİNDEN BERİ TEK ADAM REJİMİNİN MERAKLISI”

Teorik olarak değil, pratik olarak da 150 yıldır Numan Kurtulmuş, bütün demokratikleşme çabalarının, daha sonra da Kurtuluş Savaşı’nın ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki kuruluş mücadelesinin karşısında yer alan siyasi akımın bugünkü devamı. Ben, bunu Meclis’te yüzlerine de söylüyorum. Bu lafı etikten sonra söylersin. Etmeyip takiyeye devam etseler, o zaman bir şey diyemiyorsun. Tayyip Erdoğan, 200 yıl öncesinden beri tek adam rejiminin meraklısı. Demokrasinin tam olarak karşısında. Şimdi ikinci yüzyıla geldik. Birinci yüzyıldaki kadar zor değil işimiz. Birinci yüzyılda, Anadolu’daki imkansızlıkları, ekonomik imkansızlıkları, salgın hastalıkları, eğitimsizliği, Cumhuriyet’in bütün imkansızlıklarını ayrı ayrı anlatmayayım.

Tayyip Bey şöyle yapıyor. Toplumda bir farklılık alanı bulacak. Alevi-Sünni. Bugüne bakmayın. Şimdi seçimlerde Alevilerden oy lazım. İbadethane olarak saymamak ve bunla inat etmekle birlikte bir iki adım bir şey yapıyor. Ama neler yaptığını ve zihniyetini biliyoruz. ‘Cemevi, cümbüşevi’ dediği günleri biliyoruz. Onun üstünde tepiniyor. Fay hattını görünür kılıyor, belirginleştiriyor, ayrıştırıyor, uzaklaştırıyor. Kutuplaştırıyor, karşı kutbu şeytanlaştırıyor. Kendi arkasını kalabalıklaştırıyor. Ortak bölenlerin en büyüğü kendisi.

“ADALET, İLKEL GÖRÜNEN, AMA İNSANLARIN EN GELİŞMİŞ DUYGUSU ADALET YÜRÜYÜŞÜ’NÜN DE İKİNCİ YÜZYILA ÇAĞRI BEYANNAMESİNİN DE TEMELİDİR”

Adamın demokrasi bilinci olmaz ama adalet talebi olabilir. Sonra diğer haklar kazanıla, kazanıla tadına varıla varıla talep edilir oluyor. Ama doğanın ilk öğrenilen ve terk edilmeyen duygusu, adalet duygusudur. Bu, ilkel görünen ama insanların en gelişmiş duygusu, Adalet Yürüyüşü’nün de İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nin de temelidir. Altılı Masa’nın artık bir Ortak Seçim Bildirgesi’ne dönüşmüş olan bütün yaptıkları güzel işlerin hareket ve referans noktasıdır. Bu yönden ben, CHP’yi böyle bir çağrıya ve ittifak siyasetine kendini hazırlayıp kendini öne çıkarırken 100 yıl önceki CHP’nin tarihi metinleri gibi metinleri kaleme alabilmiş olması açısından çok önemsiyorum.

“İLK MADDESİNDE YENİ BİR ANAYASA İLE GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM’E GEÇİŞİ VURGULUYOR”

İlk maddesinde yeni bir anayasa ile Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişi vurguluyor. İçinde cumhurbaşkanının tarafsız olmasını, partili cumhurbaşkanının bize neler yaptığını ve kuvvetler ayrılığını söylüyor. Aslında sadece bununla yetinen bir yaklaşım bile önce güçlü bir parlamentoya geçse, tarafsız bir cumhurbaşkanı yeniden seçebilse ve kuvvetler ayrılığı olması gerektiği gibi olmalı. İkinci Yüzyıla Çağrı’da ikinci başlık, toplumsal barış ve huzur. Bunun içinde her şey var. Kürt sorununun çözümü de var. Kadın-erkek eşitliği de var. Kürt sorununa çözüm arandığı süreçte CHP’nin önce ‘Biz bu sürece kredi verebiliriz. Dört tane şartımız var’ dediğini hatırlatmak lazım.”