CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Özel’in konuşmasından satır başları şöyle:

"15 BELKİ 20 MİLLETVEKİLİNİN DAHA TOPLANTIYA KATILMASI AKIŞI TAMAMEN DEĞİŞTİREBİLİR"

Her ne vesileyle olursa olsun, sağlık emekçilerinin sorunlarının olduğunun tüm siyasi partiler tarafından teyit edilmesi kıymetlidir. Hayatları tehdit altındadır, özlük hakları yeterli değildir, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gerekli tedbirler alınmamıştır. Bu konuda bugüne kadar yapılanların yeterli olmadığı konusunda mutabakat oluşmuştur. Herkes bu sorunu teyit ediyor. Çağrımıza, şu ana kadar; İYİ Parti’nin, Türkiye İşçi Partisi’nin, Memleket Partisi’nin milletvekillerinin olumlu cevap vermesi bizi memnun etti. Az bir rakamın kalacağı anlaşılıyor. 15 belki 20 milletvekilinin daha toplantıya katılması akışı tamamen değiştirebilir. Bu noktada sağlık meslek örgütlerinin ve mensuplarının siyasi partilere yaptıkları çağrılardan memnuniyet duyuyoruz ve bu meselenin siyaset üstü bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Biz pazartesi günü çok özel mazereti olan sağlık mazeretli arkadaşlarımız dışında tam kadro burada olacağız. Tüm milletvekillerini bekliyoruz.

"TTB’Yİ HEDEF ALIYORSANIZ BU HAZIMSIZLIKTIR"

Bir açıklama bir değerlendirmeyi de MHP Grup Başkanvekili Levent Bülbül’den, üzüntüyle okuduk. Gazi Meclis’imizi ihanete teşne olanların propaganda alanı haline getirmekle suçluyor, bizi. Bu neymiş? TTB’yi ihanetle suçluyorlar. Kendilerini yönetecek tabip odalarını ve delegelerini seçtiler. Onlar da gelip burada TTB’yi seçti ve hekimlerden güven tazeledi. Buradan sonra tartışma bitmiştir. Bundan sonra siz hâlâ TTB’yi hedef alıyorsanız bu hazımsızlıktır. Ayrıca da çok ciddi tutarsızlıklar var. Şimdi sayın Ali Muhittin Taşdoğan. Kendisi gurur duyarak TTB üyesi olduğunu yazmış. Bence doğru bir şey. Ama Levent Bülbül'ün söylediği ihanete teşne bir örgüt ise MHP’nin aktif milletvekili bunu niye övünerek yazıyor? Sefer Aycan, ‘TTB ve tabip odalarının yönetimlerine milliyetçi hekimler olarak talibiz’ demişti seçimden önce. Seçimleri kazanamayınca ‘kapatalım gitsin.’ ‘İhanet çetesi’ bilmem ne diyeceksiniz? Bu doğru değil. Levent Bülbül de Özgür Özel de Devlet Bahçeli de meşruiyetini sandıktan, oydan alıyor. Meslek örgütleri de buradan alıyor. Siz seçilmişleri kendi kafanıza göre ‘kötü’ derseniz cezalandırmaya kalkarsanız kendinizi inkar etmeye başlarsınız. Siz seçilene saygısızlık ederseniz esasında annenizi, babanızı, çocuğunuzu, kendinizi emanet ettiğiniz, onları seçen doktorların sağlık emekçilerine hakaret ediyorsunuz. Bu kafa ile giderse MHP, kaybedeceklerini anladılar, 2023 seçimlerinden sonra ‘parlamento kapatılsın’ da derler. Çünkü kaybettiği her yerin kapatılmasını istiyor, bu anlayış. Demokrasi böyle bir şey değil.

"GENEL GÖRÜŞMENİN ETKİSİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSANIZ NİYE 20 TANE KENDİNİZ VERİYORSUNUZ"

Ayrıca değerlendirmeler var. ‘Genel görüşme ile çözülmez’ diyenler var. Ben baktım onlar 27. yasama döneminde, 20 adet genel görüşme talep etmişler. Yani bunun etkisiz bir şey olduğunu düşünüyorsanız niye 20 tane kendiniz veriyorsunuz? Madem veriyorsunuz bizim talep ettiğimiz genel görüşmeyi değersizleştirmeyin. Ayrıca dikkatli okunursa CHP sahada genel görüşme istemiyor Meclis’e tam 10 sağlık emek örgütü katıldı. Daha geniş bir mutabakat olsun, daha geniş katılım olsun. O Sağlık Komisyonu’nda olabilir. Adalet Komisyonu’nda olabilir. Örneğin veterinerlerin biz sağlık emekçileri olarak görülmeleri sayılmaları gerektiğini hep söyledik. Veterinerlerin de buraya çağrılması lazım. Eczacıların katılmaları lazım, bütün meslek örgütleri. Bütün siyasi partilerin de bu konuya saygılı davranmaları gerektiğini düşünüyoruz… Ümidimizi kesmiyoruz. Biz pazartesi gününe kadar aklı selimin, vicdanına hâkim olacağını, bazı inatlaşmaların ve bazı boşa tedirginliklerin ortadan kalkacağını ve bu görüşmelerin yapılabileceğini ümit ediyoruz.

"SUSUYORLAR, AÇIKLAMAYI KİM YAPACAK"

Dün Mamak Belediyesi'ne ilişkin bir rüşvet dosyası açıkladık. Mamak Belediye Başkanı demiş ki ya ‘bunlar iftira peşine takılmayın.’ Bağımsız yargının bunun peşine takılıp, inceleyip, araştırıp, delilleri toplayıp kamu adına bir karar vermesi lazım. Mamak Belediye Başkanı, görevden el çekmeyi bırakın, Ankapark güzellemeleri ile dinozorların arasında geziyor. Olacak iş değil. Ömer Çelik susuyor, AK Parti Grup Başkanvekilleri susuyor. Cumhurbaşkanı susuyor. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı susuyor. Bu Mamak Belediyesi Miçotakis’in Yeni Demokrasi Hareketi'nden mi seçildi kardeşim? Yunanistan’dan mı bekleyeceğiz açıklamayı, elbette sizden bekleyeceğiz. Suriye’nin belediyesi mi bu? İran’ın, Irak’ın mı? Putin mi yapsın açıklamayı? Macron mu söyleyecek? Dış güçler, dış güçler, dış politika, dış politika gözünüzün önünde neler oluyor ve bu kadar açık, bu kadar net, bu kadar ciddi iddialar var. İhbarda bulunan kendini de ihbar ediyor. Öyle çamur at izi kalsın değil. Bu konuda AK Partililer konuşmayacak da kim konuşacak kardeşim? Olacak iş değil. Bu işin peşinde olmaya devam edeceğiz.

"BUNLARDAN HALA NİYE KATKI ALINIYOR"

Üniversite yerleştirmeleri yapıldı, kayıtlar yapılıyor, üniversiteler tercih ediliyor. Burada iki önemli sorun var. Bir tanesi ikinci öğretimdeki katkı payı. Biliyorsunuz, 2011’e kadar üniversitelerde öğrenciden katkı payı alınırdı. CHP buna itiraz ederdi. Öğrenciler itiraz ederdi. ‘Parasız eğitim’ pankartı açanları yaka paça toplanırlardı. Zaman zaman gözaltına zaman zaman tutuklayıp hapse koyarlardı. 2011’de bu büyük toplumsal talep karşılık buldu ve örgün öğretimde, birinci öğretimde katkı payı kalktı ve övünüyorlar. Öğrenciler kaldırttı. Muhalefet kaldırttı. Ama ikinci öğrenimde katkı payı duruyor. Dün akşam o katkı paylarına yüzde 36 daha zam yaptılar. Bakın ikinci öğretim dediğiniz şu, daha düşük puan almış öğrenci. Belki dershaneye gidememiş, kendisi hazırlanmış, imkânları zayıf veya gece okumayı tercih etmiş. Niye? Gündüz çalışacak, akşam okuyacak. Bunlar öyle zengin insanlar falan değil. Yoksul ailelerin çocukları, ailesinin okuyamadığı çocuklar. Bunlardan hâlâ daha niye katkı alınıyor? Ve bunlar az kişi değil, 434 bin kişi. Olmaz doğru değil. Bunu mutlaka kaldırılması lazım. Bu konuda bir kanun teklifini güncelledik, hazırladık. Meclis’e sunuyoruz. Bunun da bir an önce görüşülmesi ile ilgili gayret göstereceğiz.

"SU AKAR CEMAATİNİ BULUR"

Ayrıca bu öğrenciler gidiyorlar ve geçen sene çok konuşulan barınma sorunu yaşanacak, bütün öğrenciler açısından. Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı 774 yurt, 724 bin yatak kapasitesi var. 8 milyon öğrencimiz var yüzde 19’una devlet barınma imkanı sağlayabiliyor. Gerisinin Allah yardımcısı olsun. Hele hele İstanbul'da üniversitelerin çoğu orada yurt imkanı sağlayanların oranı iyice düşük. Yüzde 61 arttı özel öğrenci yurtları. Ama bunların 4 bin 406 yurdun 3 bin 331 vakıf ve derneklere ait. Ve bunlar özellikle devlette vergi muafiyeti tanınan, kamu yararına çalıştıkları Cumhurbaşkanı tarafından o yetki verilen Türgev, Tügva ve çeşitli vakıf ve derneklere ait. Burada amacı görüyoruz. Beton ekonomisiyle övünen, her yere inşaatlarla övünenler ve Toki'ye dağların başına binlerce bir sürü de boş duran ev yaptıranlar, üniversitenin yanında yurt yaptırmayı akıl edememişler. Niye? Su akar cemaatini bulur. Su akar, cemaat yurdunu bulur. Bir kanun teklifi daha hazırladık. CHP iktidara gelecek. Konu ile ilgili bakanımız, Cumhurbaşkanımız, yetkili kişi, ilk TOKİ’nin başkanının çağıracak. Cumhuriyet yurtlarını inşa edeceğiz. Bu cemaat yurtlarının yoksulluktan istifade ederek öğrencilere yaptığı baskı ve orada yaşananlar yeter artık.

"EY DİYANET İŞLERİ BAŞKANI FUZULİ İŞLER YERİNE BU İNADINDAN VAZGEÇ"

Halil Konakcı’nın Cumhuriyete yakışmayan, devlete yakışmayan, imamlık yapacağı yerde, sosyal medya trollüğü ile bu toplumun çok önemli bir kesimine, giyimine kuşamına yaşam tarzına saldıran, o nefret dolu, kin dolu söylemleri; hala onu o camide tutan Diyanet İşleri Başkanı ve onu atayan Cumhurbaşkanı… Sosyal medyadan açıklama yapıyor. Allah'tan başka kimseden korkmazmış. Ne Cumhurbaşkanı ne Diyanet İşleri Başkanı'ndan… Demokrasilerde, inanç olarak Allah'tan başkasından korkmaz; ama sıralı amirlerin var, onlar seni denetlemekle yükümlü. Sen onlara meydan okuyorsan onlar da susuyorsa, senin cumhuriyete meydan okuyun, insanların ailelerine, çocuklarına yaptığın bu hadsiz saldırının ortağı oldukları içindir. Milletimiz, giyimine kuşamına çoluğunun çocuğunun başının açık olmasına üstündeki kıyafete, nefret kusan bu anlayışı o koltukta tutanları not ediyor. Notu nerede verecek? Sandıkta verecek. Diyorlar ki, Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün devlet, bütün devletteki memurlar maaşlarını alırken banka seçiyorlar. Bankalar da promosyon yapıyor. Bir rekabet ortamı var. Bu da devlet memurunun işine geliyor, ona promosyon ödeniyor. Bu iyi bir şey. Ama bizim Diyanet işleri Başkanı bize diyor ki, ‘siz katılım bankalarına gitmeniz lazım, normal bankaya gidemezsiniz.’ Neden? Normal banka faizi, normal banka faizi de bu Meclis’teki AK Parti Grubu, Cumhurbaşkanlığı'nın hepsi seni atayan Cumhurbaşkanı, bu faizi düzenden maaşlarını alıyorlar, ama Diyanet almasın. Siz katılım bankasından alın, bunlarda faiz yok, kar payı var ama ne tesadüf faize denk geliyor. Oradan alacaksın deyince katılım bankaları promosyon veremiyor. Rekabet ortamı yok. Böyle olunca Diyanet personeli o da devlet memuru ama maaşını bunların dediği yerden alıyor, promosyon alamıyor, buna itirazları var. Ey Diyanet İşleri Başkanı fuzuli işler yerine bu inadından vazgeç kardeşim.

"ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK"

Mustafa Varank, ‘gençler soruyor, hangi mesleği seçersek işsiz kalmayız, istihdam odaklı bakmayın.’ Özrü kabahatinden büyük… Diyor ki, ‘ben şunu demek istemiştim, istihdam odaklı bakmayın biz size destek veririz, kendi işinize sahip olursunuz.’ Kardeşim kimi kandırıyorsunuz? Özrü kabahatinden büyük. Söylediğin söz bir kişiye değil, bütün gençlere, ondan isyan ettiler, ondan seni linç ettiler, ondan çıldırdılar. Küfürle cevap veriyor. Sonra da bir sürü edep dışı bir sürü siyasi ahlaka etiğe uymayacak göndermeler, hatırlatmalar, saçmalamalar bilmem neler? AK Partililer… Hangi hatipler AK Parti için iyi? Hangi hatipler sıkıntılı? Mesela önceki Tarım Bakanı sıkıntılıydı. Orada konuşuyor, burada konuşuyor, orada saçmalıyor, burada saçmalıyoruz, orada hakaret, burada siyaset. Adama Sanayi Teknoloji Bakanlığı diye bir imkan çıkmış, bu görevi yapmak varken. Örneğin Mehmet Muş'a Ticaret Bakanlığı ile ilgili bir imkan doğdu. Tıkır tıkır yapıyor işini, bir sürü eleştiride bulunabilirim ama siyasetin sıcak polemiklerin içine girmek yerine görevini yapıyor. Bir kişi dönüp laf ediyor mu? Bu devletin uçağına biniyor. Özel uçağı bir de tarifeli uçak kullanan yabancı bakanlarla da alay ediyor. Hepimizin parasıyla gidiyor. Gittiği yerde ana muhalefet liderine, diğer muhalefet liderlerine hakaret ediyor. Anadolu Ajansı yanında gır gır. Konuş ben Mustafa Varank'ı destekliyorum. AK Parti’de bence sözcüsü Varank olsun, biz de oturduğumuz yerden seçim kazanalım.

"BALYOZLA OTOBAN GİŞELERİNE GİDECEĞİZ"

Efendim ‘biz yaparız, bunlar yıkar, yıkacak.’ Açıklık getirelim. CHP iktidara geldiğinde, ne köprü ne tünel ne otoban ne yıkması yenilerini yapacağız. Elimizde balyozla neyi yıkacağız? Otobanların gişelerini gideceğiz. Allah izin verirse. Öyle para mı olur? 10 kat fark var. Günü gelince böyle balyozlarla kıracağız. O gişedeki kardeşlerimi de müzelerde görevlendireceğiz."