Sancar, "Sokağa ve iktidarın psikolojisine baktığımızda ortaya şöyle bir ülke tablosu çıkıyor; halk geçim ve yaşam derdinde; AKP-MHP ittifakı ise kendi iktidarının bekası için savaş peşinde. Savaş öyle bir şey ki tüm toplumu saran bir şiddet iklimini de beraberinde getiriyor" diye konuştu. 

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, TBMM Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Sancar, 7 yıl önce Diyarbakır'ın Sur ilçesinde Dört Ayaklı Minare önünde öldürülen hukukçu Tahir Elçi için, cinayetin tüm boyutlarıyla incelenmesi amacıyla hazırladıkları Meclis Araştırma Önergesini bugün TBMM Başkanlığı’na sunacaklarını söyledi.

Sancar, Konya Büyükşehir Belediyesi'ne ait barınakta kaydedilen hayvanlara yönelik şiddet görüntülerini anımsatarak, "Konya’da bir barınakta, korkunç şiddetin görüntülerini izlediniz. Sokakta insanlara karşı şiddeti çocuğa, kadına, emekçiye şiddet, ağaca, dereye, doğaya şiddet ve hayvanlara karşı acımasız, insafsız bir şiddet. Bir şiddet toplumu yarattı bu iktidar. Bu kültür ve ortam iktidarın bir yönetme biçimi olarak uygulanıyor" dedi. 

Sancar'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 

"SEVGİLİ TAHİR, 7 YIL ÖNCE KATLEDİLDİ: Diyarbakır Barosu eski Başkanı, yılmaz bir insan hakları ve barış savunucusu çok değerli dostum Tahir Elçi’yi saygıyla, özlemle anıyorum. Sevgili Tahir, 7 yıl önce katledildi. Hayatını, hukuka, insan haklarına, barışa adamıştı. Bu cinayete ilişkin yargılamada 7 yıldır henüz hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Sorumluların açığa çıkarılması için hiçbir ciddi çalışma yapılmadığı gibi tam tersi hakikatin karartılması yolunda her türlü girişim yapıldı. Bu cinayet karanlıkta kalamaz. Kalmasına hiçbirimizin müsaade etmemesi gerekiyor. Aksi takdirde hem kendisine hem de karanlıkta bırakılan cinayetlerin mağdurlarına, kurbanlarına karşı vicdani sorumluluğumuz çok ağır olur.

SİSTEMLE HESAPLAŞARAK ORTAK DEMOKRATİK BİR GELECEĞİ VE ADALETE GÜVENİ SAĞLAYABİLİRİZ

Üstelik karanlık devam ettikçe geleceği de aydınlık üzerine kurmamızın imkanları azalır. O nedenle hakikatin peşinde olacağız, sorumluların hesap vermesi için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Tahir Elçi başta olmak üzere tüm bu karanlık cinayetleri aydınlatmak, sorumlularıyla ve bunu yaratan sistemle hesaplaşarak ortak demokratik bir geleceği ve adalete güveni sağlayabiliriz.

MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINI BUGÜN TEKLİF EDİYORUZ

Elçi cinayetinin tüm aşamaları; öncesinde ve sonrasında yaşanan gelişmelerle birlikte cinayetin yarattığı tahribatın tespiti için Meclis araştırması açılmasını bugün teklif ediyoruz. Parlamentoyu da göreve çağırıyoruz. Gelin bir komisyon kuralım; cinayeti aydınlatma, karanlığı dağıtma yolunda hep birlikte çalışalım.

KADINLARIN ERKEK ŞİDDETİNE KARŞI ÇIKTIĞI BİR GÜNDE DEVLET ŞİDDETİNE MARUZ KALIYOR

Türkiye’nin her yerinde on binlerce kadın, erkek şiddetine karşı sadece İstanbul, Ankara, Diyarbakır gibi büyükşehirlerde değil, Aydın’da, Uşak’ta, Adana’da, Bursa’da, Kocaeli’nde, Manisa’da, Şırnak’ta, Dersim’de, Denizli’de ülkenin her yerinde haykırdılar; ‘Özgürlüğümüz için susmuyoruz, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz, erkek devlet şiddetine itaat etmiyoruz.’ Kadınların talebi belli. Özgür, eşit olmak istiyor; şiddetsiz bir yaşam talep ediyor. Her türlü şiddete karşı seslerini yükseltiyorlar. Peki iktidar ne yapıyor? Kadınların düzenlediği bütün yürüyüşleri engelliyor. Kadınların erkek şiddetine karşı çıktığı bir günde bir kez daha devlet şiddetine maruz kalıyor.

İKTİDAR, ERKEK ŞİDDETİNİ BİR YÖNETİM ARACI OLARAK KULLANIYOR

Bu devlet, erkek şiddetini besleyen, teşvik eden, meşrulaştıran bir zihniyet ile yönetiliyor. İktidar, erkek şiddetini bir yönetim aracı olarak kullanıyor. O nedenle erkek şiddetine karşı çıkış aynı zamanda bu iktidarın bütün politikalarına karşı çıkma anlamına gelir. Aynı zamanda devletin erkek şiddeti üzerinde ve genel olarak topluma karşı şiddet üzerine inşa edilen bütün yapılarına karşı mücadele anlamına gelir.

ENGELLİLER İÇİN YENİ BİR YAŞAM MÜMKÜNDÜR

3 Aralık Dünya Engelliler Günü… Aramızda da biraz önce Meral arkadaşımızın (HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş) adlarını saydığı konuklarımız var. Başta Engelliler Komisyonu’muzun üyeleri ve engelli hak mücadelesi veren kurum ve kuruluşların temsilcileri burada. Hoş geldiniz diyorum. Bizler, HDP olarak yeni yaşam mücadelesinde engelli hakları için yürütülen çalışmaların çok değerli ve önemli olduğunu söylüyoruz. Engelliler için yeni bir yaşam mümkündür. Engelliler Komisyonu’muzun hazırladığı ‘Engelliler Manifestosu’; sistematik ayrımcılığın, ötekileştirmenin, ertelenen erişilebilirliğin ve sunulmayan kamu hizmetlerinin çözümü için geleneksel yaklaşımları kökten aşmayı öneriyor. HDP ilkesel olarak engellilere yönelik tüm hizmetlerin kamusal, parasız, anadilinde ve erişilebilir olmasını savunuyor.

HALK GEÇİM, YAŞAM DERDİNDE; AKP, MHP İTTİFAKI İSE KENDİ İKTİDARININ BEKASI İÇİN SAVAŞ PEŞİNDE

Türkiye’nin önünde iki ana gündem var. Biri ve asıl olanı halkın gündemidir. Yoksulluktur, sefalettir, açlıktır, işsizliktir, zulümdür, baskıdır. İktidarın gündemi ise halkın gerçek gündemini bastırmaya ve unutturmaya yönelik politikalardır. Bu politikaların başında da savaş planları gelmektedir. Sokağa ve iktidarın psikolojisine baktığımızda ortaya şöyle bir ülke tablosu çıkıyor; halk geçim ve yaşam derdinde; AKP, MHP ittifakı ise kendi iktidarının bekası için savaş peşinde. Savaş öyle bir şey ki tüm toplumu saran bir şiddet iklimini de beraberinde getiriyor.

CEZASIZLIK POLİTİKASI DA BÜTÜN BUNLARI TEŞVİK EDİYOR

Savaş politikaları; ayrıştırma, kutuplaştırma, düşmanlaştırma anlayışı şiddeti günlük hayatın sıradan bir olgusu haline getirmiştir. Kadına, emekçiye şiddet normal ve meşru. Cezasızlık politikası da bütün bunları teşvik ediyor. Geçen hafta yaşadığımız hayvanlara karşı şiddet de bundan ayrı tutulamaz. Öyle bir zihniyet ki bütün canlıları şiddet ile kontrol altında tutabileceğini, bütün sorunları ancak şiddetle bastırabileceğini düşünüyor. Bu zihniyet, hayvan haklarına saldırının da temelinde yatıyor.

BİR ŞİDDET TOPLUMU YARATTI, BU İKTİDAR

Konya’da bir barınakta, korkunç şiddetin görüntülerini izlediniz. Sokakta insanlara karşı şiddeti çocuğa, kadına, emekçiye şiddet, ağaca, dereye, doğaya şiddet ve hayvanlara karşı acımasız, insafsız bir şiddet. Bir şiddet toplumu yarattı bu iktidar. Bu kültür ve ortam iktidarın bir yönetme biçimi olarak uygulanıyor.

SEÇİME GİDERKEN SİYASETİ DİZAYN ETME HAMLELERİDİR

İktidar, bu savaş politikalarını her seçim dönemi yükseltiyor dedik. Evet, bu politikalar aynı zamanda seçime giderken siyaseti dizayn etme hamleleridir. Bu politikalar aynı zamanda seçim sürecini kendi lehlerine düzenleme planlarının en önemli parçasıdır. Halkı ayrıştıracaklar, yoksulluğu, soygunu, sömürüyü, talanı, rantı, baskıyı gündemden düşürecekler, her gün derinleşen açlığı unutturacaklar diye bir hesapları var. Maalesef bunda tamamen başarısız olduklarını söylememiz de kolay değil. Savaş politikalarını gündeme getirdikleri ve bunu hayata geçirdikleri andan itibaren istedikleri sonuçların bir kısmını da elde edebiliyorlar. Toplumu ayrıştırabiliyorlar, toplumsal muhalefetin içinde ayrılık tohumlarını daha kolay ekebiliyorlar, siyasal muhalefeti de kendi arkalarına dizilmeye de kolayca çekebiliyorlar.

SURİYE’DEKİ ÇETELER VE HATTA IŞİD İLE BAĞLANTIYA İŞARET EDERKEN BUNLARIN ÜSTÜ KARARTILDI

Taksim’deki o vahşi saldırıyla ilgili pek çok bilgi ve veri ortaya saçıldı. Bunların çok büyük bir kısmı Suriye’deki çeteler ve hatta IŞİD ile bağlantıya işaret ederken bunların üstü karartıldı. MHP’nin bir ilçe başkanı ile fail olarak gösterilen şahıs arasında telefon konuşmaları tespit edildi, bunlar derhal gündemden düşürüldü. Ortada karanlık bir senaryo var. Bu senaryo bugünü esir alma, geleceği zapt etme amaçlı bir operasyondur. Buna karşı açık ve net söz söylemeden bu karanlığı aydınlatma konusunda cesur bir tutum takınmadan bu iktidara karşı diğer alanlarda da yürütülecek mücadele inandırıcı olmayacaktır.

BİR TÜR FRANCO YÖNETİMİ TESİS ETMEK İSTİYORLAR

Bu seçim iktidar için aynı zamanda kurmakta oldukları rejimi yerleştirme dönemecidir, yerleştirmek için tarihi bir fırsat olarak görülmektedir bu iktidar tarafından. Bu rejim nedir? Bu rejim, merkezinde tek adamın olduğu, totaliter unsurlarla bezenmiş, milliyetçi, devletçi, İslamcı bir rejimdir. Böylece bir tür Franco yönetimi tesis etmek istiyorlar. Bu rejimi son önemli viraj olarak görüyorlar.  

BİR TÜR TAMİRAT PROGRAMI ORTAYA KOYUYOR BU ÖNERİ

Altılı Masa, dün bir Anayasa değişikliği taslağı önerisi sundu. Cumhurbaşkanlığı sistemini lağvetme, parlamenter sistemi yürürlüğe koymuş bir öneri bu. İçinde olumlu pek çok madde var; biz de öngörülen bazı şeyleri zaten savunuyoruz, ancak toplamına baktığınızda bu önerinin gerçek bir demokrasi, güçlü bir demokrasi için eksik ve zayıf kaldığını görebilirsiniz. Bir tür tamirat programı ortaya koyuyor bu öneri.

DEMOKRATİK, ÇOĞULCU, KATILIMCI, DEMOKRATİK BİR SİSTEMDİR TÜRKİYE'NİN İHTİYACI

Neyin tamiratı? Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girdikten sonra yaşanan tahribatların bir kısmının onarılması. Hedef bu. Sürekli kriz ve çatışma üreten sistemin kendisine dönük bir dönüştürme, değişiklik iradesi var mı? Ne yazık ki o iradeyi göremiyoruz. Geçmişi, belli düzenlemelerle geleceğin vaadi olarak sunmak bir çıkış değildir. Demokratik, çoğulcu, katılımcı, demokratik bir sistemdir Türkiye'nin ihtiyacı. Bu da ikinci yüzyılında demokratik cumhuriyete geçiş ile mümkün olabilir. Bu ancak seçimlerden sonra gerekli bir Meclis çoğunluğu oluşursa resmileşebilecek bir öneri.

BAŞARMAK İÇİN BİRLİKTE YÜRÜMEMİZ GEREKİYOR

Hem iktidarı değiştireceğiz hem de sistemi. Onarımlarla, yüzeysel restorasyonlarla, mahcup, ürkek reformlarla bu kısır döngüden çıkamayız. Daha cesur, daha kararlı ve daha güçlü alternatifler ortaya koymak gerekiyor. HDP de tam bunu yapıyor. Bu soygun iktidarına, talan, rant iktidarına; yalan ve kan iktidarına karşı halklara gerçek alternatifi sunuyor. Başarmak için birlikte yürümemiz gerekiyor. Gerçek alternatifler üretmek zorundayız.

OLUMLUYA OLUMLU DERİZ, AMA EKSİĞİ, YANLIŞI SÖYLEMEKTEN DE SAKINMAYIZ

Altılı Masa'ya, toplumsal muhalefete ve demokrasi güçlerine çağrımızdır. Önerileri elbette tartışırız, olumluya olumlu deriz, ama eksiği, yanlışı söylemekten de sakınmayız. Hakiki ortaklık, sahici dönüşüm iradesi ve gerçek bir müzakere ancak bu zeminde yürüyebilir. Biz toplumun tüm kesimleriyle özgürlükçü, eşit yurttaşlığa dayalı, bütün halkların özgür, inançların eşit olduğu, emekçilerin adil bir hayat, onurlu bir yaşam sürdüğü, kadınlar için eşit ve özgür bir geleceği kurulduğu, gençlerin bugünden hayatın gerçek sahipleri olarak kabul edildiği, bütün dezavantajlı toplum kesimlerinin eşit olduğu bir gelecek istiyoruz.”