Antmen; “1980 sonrasında planlı ve kamucu bir iktisadi gelişimi tamamen terk eden ülkemizde barınmaya dair politikalar piyasa mekanizması yoluyla geliştirilmeye başlamıştır. AKP`nin 2002 yılında iktidara gelişinden bu yana Türkiye`de inşaat ve gayrimenkul sektörlerinin geçirdikleri dönüşümler ve bu sektörlerin Türkiye ekonomisi içinde adaletsizliği perçinleyen başat konumu ile problem 70 yıldır hiç olmadığı kadar derinleşmiştir. Bugün hepimiz toplumsal alanda iyiden iyiye görünür olan piyasa koşullarının getirdiği iktisadi krizin bir uzantısı olarak ortaya çıkan barınma sorunu ile baş edemeyecek noktaya geldik” dedi.

"ÖĞRENCİLER İÇİN PAYLAŞIMLI ŞEKİLDE KONUTTA YAŞAMAK İMKANSIZ HALE GELDİ"

Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Antmen konuşmasına şu şekilde devam etti;

"Bugün piyasa mekanizmasının çözemediği toplumsal taleplerden doğan bir planlama sorunu ile karşı karşıyayız. Öncelikle üniversite öğrencilerinin “Barınamıyoruz Hareketi” ile başlayan sürecin bir ayağını yurtsuzluk problemi oluşturmaktadır. Türkiye`de 1980`li yıllar itibariyle ivme kazanan yükseköğretim düzeyinde okullaşmanın ve kontenjanların plansız bir biçimde sürekli artırılması stratejisinin karşısında ihtiyaç duyulan barınma alanları benzer düzeyde geliştirilmemiştir.  Üniversitelerin kendi öğrencilerine yurt sağlama kapasitesi yaklaşık olarak yüzde 2 seviyesinde kalmıştır. Kredi Yurtlar Kurumu eliyle sunulan yurtlar ise uzaktan eğitim ve açık öğretim öğrencileri dışındaki üniversite öğrencilerinin yaklaşık olarak yalnızca yüzde 18`ine hizmet sunabilmektedir. Sonuç olarak kamunun yokluğunda vakıf/dernek yurtları, özel yurtlar, pansiyonlar, cemaat/tarikat destekli evler, paylaşımlı kiralık evler şeklinde çeşitlenen biçimlerde yeni barınma modelleri piyasa koşulları içinde açığa çıkmıştır. Bugün ise devlet yurtlarında barınma imkanı bulamayan ve özel yurtlarda kalacak maddi imkanı bulunmayan ya da cemaat/tarikat/vakıf/dernek yurtlarında kalmak istemeyen öğrenciler için paylaşımlı şekilde bir konutta yaşamak da imkansız hale gelmiştir."

"Sonuç olarak bugün otellerde geçici barındırma, öğrenciye ev sahibinin insiyatifinde olacak şekilde ucuza konut kiralama şeklinde geliştirilen pratiklerin, oldukça karmaşık bir sorunun kalıcı biçimde çözümüne olanak sağlamayacağı açıktır. 
 Sorun alt ve orta gelir grubunun bir bütün halinde Türkiye kentlerinde barınamamasıdır. Ve Cemaat/Tarikat yurtlarına öğrencilerin terk edilmesiyle çözülmesi mümkün değildir" diyen Antmen, konuşmasına şöyle devam etti:

"ÖDEME GÜÇLÜĞÜ ÇEKEN YURTTAŞLAR İÇİN KİRALIK SOSYAL KONUTLAR İNŞA EDİLMELİ"

"Barınma hakkının kalıcı, bütüncül bir biçimde çözümü için:  
•  Devlet, toplumun farklı kesimleri için kentle bütünleşik toplu konutlar, yurtlar, pansiyonlar, lojmanlar, sosyal konutlar üretmelidir.

•  Bölgesel ve kentsel düzeyde, konut için kaynak tahsis stratejileri oluşturulmalıdır. Bu stratejiler kentlerin ve bölgelerin gelişme eğilimleri ile ilişkilendirilmiş nitelikli toplu konut uygulamalarını kapsamalıdır. 

•  Konut ihtiyacının ne kadar olduğu ve arz-talep arasındaki uyumsuzluğun tespit edilmesi gerekmektedir.

•  Var olan ancak ulaşım zorlukları sebebiyle tercih edilmeyen konut alanları kent merkezleri ile bütünleşmenin sağlanacağı toplu taşım uygulamaları ile desteklenmelidir.

•  Yerel yönetimler, müteahhit odaklı kentsel dönüşüm süreçlerini öne çıkarmak yerine, toplumcu belediyecilik pratiğini benimseyerek tüm yurttaşların sağlıklı ve güvenli bir çevrede barınma hakkını tesis etmek üzere sosyal konut uygulamalarını yaygınlaştırmalıdır. 

•  Ödeme güçlüğü çeken yurttaşlar için kiralık sosyal konutlar inşa edilmelidir. 

•  Konutun bulunduğu yöreye göre ortalama kira bedelleri belirlenerek kira artışları sınırlandırılmalı, denetimler artırılmalı ve yaptırımlar tanımlanmalıdır.

•  İhtiyaç sahibi olan tüm yurttaşların barınma hakkına erişim koşulları iyileştirilmeli; sağlıklı ve güvenli bir konutta yaşama imkanı sunmak için gerekli kira yardımları yapılmalıdır."