“Burada bir ihlal varsa bu sorumluluk benimdir” diyen Kavcıoğlu, Merkez Bankası’nın “Dünyanın en şeffaf Merkez Bankası olduğunu” söyledi. Kavcıoğlu, KKM’yi döviz alım ihalesine benzeterek, “Bunu açıklamanın rezerv yönetiminde merkez bankaları içinde bir mantığı yok, bizi suçlayabilirsiniz ama” diye açıklamama kararını savundu.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda muhalefet milletvekillerinin 2023 yılı bütçesi görüşülürken talebi üzerine Merkez Bankası’nın kur korumalı mevduatla ilgili sunum yapması kararlaştırılmıştı.  Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, bugün komisyona KKM ve Merkez Bankası’nın çalışmaları hakkında ilgili sunum yaptı ve milletvekillerine bilgi verdi.  

Kavcıoğlu’nun sunumu öncesinde usul tartışması yapıldı. AKP Manisa Milletvekili Uğur Aydemir, Merkez Bankası’nın her bilgiyi vermek zorunda olmadığını ifade ederek, “Biz her bilgiye ulaşmak istiyoruz, ulaşırız. Bunun önünde kimse engel olamaz diye bir davranış olamaz. Mümkün değil. Bazı şeyler özel kalabilir” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu da Aydemir’in sözünü eleştirerek, “TBMM’ye her türlü bilgi verilir. Burada sakıncası olan bilgi de gizli oturumda verilir. Hiçbir bilgi TBMM’den saklanamaz. Sayın Aydemir bunu söylememeniz lazımdı. Gizli olması gereken bilgiler gizli oturumla verilir, bizden hiçbir bilginin saklanmaması gerekir” diye konuştu.

KAVCIOĞLU, KKM’NİN MALİYETİNİ AÇIKLAMADI

Kavcıoğlu’nun sunumunda KKM’nin maliyetini açıklamamasına muhalefet milletvekilleri tepki gösterdi. Komisyon Başkanı Cevdet Yılmaz, soru cevap bölümünde açıklayabileceğini söyledi. Kavcıoğlu, ısrar üzeri KKM’nin maliyetiyle ilgili şunları açıkladı:

“Bu konuyla ilgili tabii torba yasadan beri Merkez Bankamızın uygulamaları konusunda tartışma devam ediyor. Merkez Bankası’yla ilgili, Merkez Bankası Kanunu yüce Meclis’in çıkardığı kanun, ben milletvekilliği yapmış birisi olarak, Meclis’e karşı saygısızlık, bir şey gizlemek söz konusu olamaz… Biz kesinlikle kendi kafasına göre davranan bilgileri gizleyen, bu hoş olmayan ifadeler. T.C. Merkez Bankası Kanununda bizim neyi açıklayacağımız, açıklamayacağımız tarif erilmiştir. Altını çizmek istiyorum.

Sayın Başkan dedi ki ‘Saat 7’de piyasalar bittikten sonra öğrenebilirsiniz’. Evet, doğru tüm bilgileri öğrenebilirsiniz ama açıklayamayız. Bizim neyi açıklayacağımız, Merkez Bankası Kanunu, kanun önümde. Biz her gün analitik bilanço yayınlarız, kanun bize neyi açıklayacağımız Merkez Bankası olarak yetkilendirmiştir ve orada yayınlarız. Artı dünyanın en şeffaf Merkez Bankası olarak haftalık bilançosunu yayınlar, Resmi Gazete’de yayınlanır. Buranın dışındaki bilgiler bir, kurum olarak kanunda tanımlanmış, kar ve zararı yıl sonunda. Biz Merkez Bankası’nın hiçbir kalemi gizli değildir. En şeffaf Merkez Bankası.

“MERKEZ BANKASI’NIN GİZLİLİĞİNİ KORUMAKLA GÖREVLİYİZ”

Neyin açıklanacağını, bu yüce Meclis’in çıkardığı kanunun çıkardığı yetkileri kullanıyoruz. Bu yetkileri beğenmezseniz, bu yüce Meclis kanunu tadil eder, biz tekrar bu yetkiler çerçevesinde daha fazla açıklama yapabiliriz.  Bunun en güzel örneği, (CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu) Bülent Bey de, Sayın Başkan da (Durmuş Yılmaz) bir kurumun kar ve zarar kalemlerinin dönem içinde açıklanmasının zararlarını ya da olumsuzluklarını benden çok iyi bilirler. Artı Merkez Bankası’nın gizliliği, bu gizlilik sizden, yüce Meclis’ten gizlilik değil. Merkez Bankası’nın devletin, yüce milletin kasası olarak, para basma yetkisi verilen bir kurum olarak gizliliğini biz korumakla görevliyiz.

“BURADA BİR İHLAL VARSA SORUMULULUĞU BENİMDİR”

Burada bir ihlal varsa bu sorumluluk benimdir. Artı haftalık olarak Resmî Gazete’de tüm bilanço kalemleri arındırılarak, açıklanması gereken, yine bu yüce Meclis’in kanunun bize verdiği yetkiler çerçevesinde Resmi Gazete’de yayımlanır. Orada bir sorumluğunda bir şey varsa, yine o sorumluluğu alırım.

“BİR NEVİ DÖVİZ ALIM İHALESİ”

Bakın burada, Sayın Başkan (eski Merkez Bankası Başkanı, İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz) çok iyi bilir. Merkez Bankasının en önemli görenlerinden bir tanesi rezerv oluşturmaktır. Torba yasada gelen bizimle ilgili kısım bizim rezerv yapmamızdır. Hazinenin işlevinden farkını değerlendireyim. Kur korumu rezerv oluşturma anlamında bu işlemi yapıyoruz. Hazinenin işlevi, bizim döviz ya da piyasalardaki istikrarı sağlama noktasında 20 Aralık’ta çıkardığımız bu ürünle beraber TL’nin dolar karşısında endekslenmesi… Bu hazinenin ve hazinenin ödediği bir meblağ var. Bununla bizim işlemimiz aynı değil. Bizim bir rezerv yönetme ve alma. Ben farklı bir şey yapıyorum. Ben vatandaşa diyorum ki ‘Sen dövizini bana ver, TL olarak mevduatını al’. Bu bir nebze döviz alım ihalesidir. Tek seferde değil parça parça alım ihalesidir. (İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz: Biz onları açıkladık). Karını açıklamadınız ama açıklamazsınız hiçbir zaman. Siz de rakam açıklıyorsunuz, biz de açıklıyoruz. Döviz ihalelerinde siz de açıklamıyorsunuz, biz de açıklamıyoruz. Bunu açıklamanın rezerv yönetiminde merkez bankaları içinde bir mantığı yok, bizi suçlayabilirsiniz ama.”

SUNUMUNDA KKM İKİ YERDE GEÇTİ

Kavcıoğlu, sunumunda ise şunları belirtti:

“Türkiye’nin küresel ekonomi içerisindeki payı, satın alma gücü paritesine göre hesaplanan milli gelir bazında yıllar itibarıyla ikiye katlanarak yüzde 2’ye ulaşmıştır. Bu artış, 2000 yılında dünya sıralamasında on sekizinci sırada bulunan ülkemizin, 2022 yılı itibarıyla on birinci sıraya çıkmasını sağlamıştır. Ülkemiz, değişen küresel şartlara uyum sağlayarak ve bu şartların sunduğu fırsatlardan azami ölçüde yararlanarak yakın tarihteki ekonomik başarılarını güçlendirmek amacıyla Türkiye Ekonomi Modelini hayata geçirmiştir. Uygulanmakta olan Türkiye Ekonomi Modeliyle birlikte ülkemizin küresel ekonomideki payı artmaya devam etmektedir.

İktisadi faaliyette sürdürülebilir bileşenlerin payının artması istihdamı da olumlu etkilemiştir. Eylül ayında mevsimsel etkilerden arındırılmış olarak işgücü 34,3 milyon kişiye ulaşırken, işsizlik oranı yüzde 10,1 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki olağanüstü yükselişle birlikte enerji ithalatımızın milli gelir içerisindeki payı yüzde 3,8’den tarihi rekor niteliğindeki yüzde 10,9’a çıkmıştır. Bu artışın etkisiyle, 2022 yılında cari açığımız yükselmiştir.

Süregelen pandemi ve savaşın da etkisiyle oluşan arz şokları, tüm ekonomilerde olduğu gibi ülkemizde de enflasyonda artışa yol açmıştır. Enflasyondaki bu artışın önemli bir kısmı dışsal şoklara duyarlı gıda, enerji ve temel mal gruplarındaki yükselişten kaynaklanmıştır.

Mevcut yıllık enflasyon oranında önümüzdeki aylarda hızla ortadan kalkacak baz etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla, enflasyonun gerçek eğilimini anlamak için aylık gelişimlere odaklanmak daha sağlıklı bir yaklaşımdır.

Aylık bazda bakıldığında, tüketici fiyatlarındaki artışlar 2022 yılı başındaki hızlı gerilemeyi takiben, savaşın etkileriyle dalgalı bir seyir izleyerek yıl genelinde kademeli olarak yavaşlamıştır. Buna ek olarak, birinci, ikinci ve üçüncü çeyrekler itibarıyla ortalama enflasyon oranları sırasıyla yüzde 7,1, yüzde 5,1 ve yüzde 2,3 olarak gerçekleşerek düşüş eğilimini desteklemiştir. TÜFE’den işlenmemiş gıda, enerji, alkollü içecekler, tütün ve altının hariç tutulmasıyla elde edilen B endeksi ve B endeksinden işlenmiş gıda ve alkolsüz içeceklerin dışlanmasıyla elde edilen C endeksi tüketici fiyatlarına göre daha olumlu bir görünüm sunarak istikrarlı bir azalış eğilimi sergilemektedir.

ENFLASYON TEK HANEYE ANCAK 2024’DE İNER TAHMİNİ

Orta vadeli enflasyon tahminlerimiz çerçevesinde 2023 yılında enflasyon oranının yüzde 22,3’e düşeceğini, 2024 yılında ise tek haneye gerileyerek yüzde 8,8 oranında gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Merkez Bankası olarak, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek temel amacımız doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elimizdeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.

“ENFLASYONİST BASKILAR ILIMLI SEYİR İZLEYECEK”

Yurt içi tedarik sürelerinde 2022 yılı boyunca gözlenen iyileşme devam etmektedir. Ekim ayı itibarıyla, tedarik süresine ilişkin göstergenin pandemiden bu yana ilk defa tarihi ortalamalarının üzerine çıkmış olması, önümüzdeki dönemde arz kaynaklı sorunların hafifleyeceğine işaret etmektedir. Buna ek olarak, özellikle son bir yılda tarihsel ortalamalarının üzerinde seyreden imalat sanayi fiyatlarındaki artış ivme kaybetmeye devam etmiştir. Bu yavaşlamanın Ekim ayı itibarıyla yıllık bazda da gerçekleşmesi, ilerleyen dönemde üretici fiyatları kaynaklı enflasyonist baskıların daha ılımlı bir seyir izleyeceğini göstermektedir.

“ÇIKTI AÇIĞI KAPANACAK”

Mevcut durumda, enflasyonun temel belirleyicisi arz şokları olmakla birlikte talep dengesini de yakından takip ediyoruz. Yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğine ilişkin öncü göstergeler talep koşullarının daha ılımlı seyrettiğine işaret etmektedir. İktisadi Yönelim Anketi’nden elde ettiğimiz bilgiler, imalat sanayi firmalarının kayıtlı iç ve dış piyasa siparişleri ile geleceğe yönelik sipariş beklentileri kapsamında, yurt dışı talepte daha belirgin olmak üzere, toplam talebin bir miktar yavaşlarken, yatırım eğilimlerinin gücünü koruduğunu göstermektedir. Saha görüşmelerinden edindiğimiz bilgiler de iktisadi faaliyete dair benzer sinyaller vermektedir. Güncel verilere göre çıktı açığının enflasyonun daha düşük olduğu dönemlerdeki seviyelerden yüksek olmaması, bu dönemde talep yönlü enflasyonist baskıların diğer şoklara kıyasla oldukça düşük olduğunu tespit eden analizlerimizle uyumludur. Yılın son çeyreğinde ve önümüzdeki yılın ilk yarısında çıktı açığındaki kapanmanın süreceğini öngörüyoruz.

“PARA POLİTİKASI ÜLKENİN İHTİYAÇ VE KOŞULLARINA UYGUN”

2022 yılı içerisinde tüm politika araçlarımızı gözden geçirerek ülkemizin ihtiyaç ve koşullarına en uygun para politikası çerçevesini kademeli olarak oluşturduk. Bu doğrultuda, politika faizimizle birlikte, likidite, teminat, zorunlu karşılık ve uluslararası rezervlerin yönetimine ilişkin çeşitli ürünlerimizi ve makro ihtiyati önlemlerimizi bütüncül bir anlayışla en etkin şekilde kullandık.

Yaşamakta olduğumuz enflasyonun büyük oranda negatif arz şoklarından kaynaklandığı değerlendirmemizi sizlerle paylaşmıştım. Bu koşullar altında, Merkez Bankası olarak, para politikasının etki alanının dışında kalan arz taraflı maliyet baskılarına tek başına faizleri artırmaya odaklanmış politikalarla karşılık vermenin etkili olmayacağını değerlendiriyoruz. Bunun yerine, enflasyonu düşürmek ve fiyat istikrarını kalıcı olarak tesis etmek amacıyla, üretimi ve yatırımları destekleyici, cari fazla kapasitemizi artırıcı politikalar uygulamayı gerekli görüyoruz. Buna ek olarak, para politikası uygulamalarımızı liralaşma odaklı bir şekilde tasarlayarak fiyat istikrarını bozan ve ekonomiyi dışsal şoklara açık hale getiren yapısal unsurlarla da mücadele ediyoruz.

Uygulamakta olduğumuz para politikamızın önemli bir ayağını hedefli kredi kullanımı oluşturuyor. Bu anlayış çerçevesinde, bir yandan kredilerin büyüme hızı, erişimi ve finansman maliyeti ile kredi faizlerini yakından takip ettik. Diğer yandan, kredilerin iktisadi faaliyetle uyumlu kullanımı ve tabana yayılımı açısından kredi kompozisyonunu gözeten bir yaklaşımla hareket ettik.

Buna ek olarak, liralaşma stratejimiz çerçevesinde hanehalkı, firma ve bankacılık kesiminin varlık ve yükümlülüklerinde Türk lirası cinsi kalemlerin ağırlığının kademeli bir şekilde artırılmasını ve finansal sistemin Türk lirası ağırlıklı bir yapıya kavuşmasını hedeflemekteyiz.

“BU ADIMLARI ENLASYONU BİR SÜRELİĞİNE DEĞİL KALICI OLARAK DÜŞÜRMEK ÜZERE ATTIK”

Son olarak ise uluslararası rezervlerimizi güçlendirmeye yönelik olarak pro-aktif bir rezerv yönetimi anlayışı benimsedik. Bu doğrultuda geliştirdiğimiz yeni yaklaşımlarla bir taraftan rezerv kaynaklarımızı çeşitlendirdik. Diğer taraftan, liralaşma stratejimizi de gözeten bir anlayışla oluşturduğumuz bu araçlarla döviz kurları üzerinde istikrar sağladık. Tüm bu adımları, fiyat istikrarını kalıcı olarak sağlama önceliğimiz doğrultusunda, enflasyonu besleyen yapısal unsurları bertaraf etmek ve enflasyonu bir süreliğine değil, kalıcı olarak düşürmek üzere attık.

YÜZDE 9 FAİZİN ETKİSİ İÇİN 2023’Ü İŞARET ETTİ

Ağustos-Kasım döneminde politika faizini toplamda 500 baz puan indirerek yüzde 9 seviyesine getirmiş bulunmaktayız. Aldığımız kararların, 2023 yılı içerisinde ekonomimizin dayanıklılığını artırarak; arzın, yatırımların ve ihracatın sürekliliğine ve arz kapasitemizin korunmasına önemli ölçüde katkı sağlayacağını öngörüyoruz.

Liralaşma stratejimiz çerçevesinde uyguladığımız makroihtiyati tedbirlerin etkinliğine ilişkin önemli bir gösterge kredi kompozisyonunda firma kredilerinin ağırlık kazanmaya başlamasıdır. 2022 yılında, önceki dönemlerin aksine, firma kredileri bireysel kredilerden daha hızlı oranda artış kaydetmiş ve tüketici kredilerinin ticari kredilere olan oranı azalmıştır. Buna ek olarak, yatırım ve ihracat kredilerinin ticari krediler içerisindeki payı oldukça güçlü bir şekilde yükselmiştir.

“TÜRK LİRASI CİNSİNDEN KREDİ KULLANIMI GÜÇLÜ BİR GELİŞİM GÖSTERDİ”

2022 yılında Türk lirası cinsinden ticari kredi kullanımı güçlü bir gelişim göstermiştir. 2022 yılı Ocak-Kasım döneminde TL ticari kredi net kullanım tutarı 2021 yılı gerçekleşmesinin yaklaşık 6 katı düzeyindedir. Ayrıca, söz konusu kredilerin ağırlıklı olarak KOBİ’ler tarafından kullanılmış olması, hedefli kredi politikamızın etkinliğine ilişkin bir diğer önemli gelişmedir. Ocak-Kasım döneminde, KOBİ’ler tarafından net olarak 699 milyar TL tutarında kredi kullanımı gerçekleştirilmiştir. Bu miktar, 2021 yılının aynı döneminde KOBİ’ler tarafından kullanılan 97 milyar TL tutarındaki kredinin 7 katına yakındır. Sonuç olarak, bu dönemde, KOBİ kredilerinin tutarı ve bankacılık sektörü kredileri içerisindeki payı tarihsel olarak en yüksek düzeye ulaşmıştır.

Aldığımız bu kararların ardından, parasal aktarımın etkinliğinin güçlenerek TL ticari kredi faizlerinin politika faizimizle uyumlu düzeye geldiğini ve 2022 yılı Temmuz ayındaki seviyelerine kıyasla 15 puan civarında gerilediğini gözlemliyoruz. Buna ek olarak, uzun vadeli sabit getirili ve Türk lirası cinsi menkul kıymet faizlerinin de tüm vadelerde politika faizine yakınsayarak, önlemleri devreye aldığımız Haziran ayından bu yana yaklaşık 16 puan azaldığını görüyoruz.

“KKM, TÜRK LİRASI CİNSİNDEN MEVDUATI YÜKSELTTİ”

Liralaşma stratejimiz çerçevesinde bankacılık sektörünün varlık ve yükümlülük kompozisyonunda Türk lirasının payının artmasını önceliklendiriyoruz. Bu kapsamda, sektörün fonlama yapısında en önemli bileşen olan mevduattaki liralaşma sürecini kur korumalı mevduat (KKM) ürünü uygulamasıyla başlatılmıştır. Bunun sonucunda, Türk lirası mevduat oranının önemli ölçüde yükselerek, Ocak ayındaki yüzde 35,6 seviyesinden, güncel verilerle yüzde 49 seviyesine ulaştığını gözlüyoruz.

KKM hesabı, YUVAM hesabı, yerel paralarla ticaret yapmaya yönelik olarak giderek daha yoğun bir şekilde kullanılan ülke para takası anlaşmaları, ihracat gelirlerinin bir kısmının Merkez Bankasına satılması gibi yeni kanallar oluşturarak rezerv akımlarımızı oldukça sağlam bir yapıya kavuşturduk. Küresel düzeyde 1 trilyon dolardan fazla rezerv kaybı yaşanıldığı bir ortamda yaptığımız bu etkin uygulamalarla rezervlerimizdeki güçlü duruşumuzu koruyoruz. Bu çerçevede, uluslararası rezervlerimiz 2022 yılında 11,5 milyar dolar artış ile 122,6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır ve artış eğilimini korumaktadır.

SÖZLEŞMELER TÜRK LİRASI CİNSİNDEN

Sözleşmelerin Türk lirasıyla yapılması, sermaye akımlarının uluslararası standartlarda doğru yönetilmesi, sermaye piyasalarının derinleşerek cazip getiri sunan Türk lirası varlıkların güçlendirilmesi, döviz piyasalarında şeffaflığın sağlanması, yerel paralarla ticaret yapılması ve döviz piyasalarında dengeli yapının desteklenmesi gibi hususlarda liralaşma stratejimiz doğrultusunda önümüzdeki dönemde giderek daha yoğun bir çalışma içerisinde olacağız. Bu başlıklardan sorumluluk alanlarımızda olanlar konusunda önemli adımlar atıp, diğer konularda ilgili kurumlarla iş birliği yapmaya devam edeceğiz.”