CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, AKP’nin dün TBMM Başkanlığı’na sunduğu Çay Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklama yaptı. Bekaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“ÇAY KANUNU TEKLİFİ, ÇAYKUR’UN TAMAMEN DEVRE DIŞI BIRAKILMASINI ÖNGÖRMEKTEDİR”

“AKP tarafından hazırlanan ve TBMM Başkanlığı’na sunulan Çay Kanunu Teklifi, ÇAYKUR’un tamamen devre dışı bırakılmasını öngörmektedir. Oysa ÇAYKUR, sıradan bir KİT değildir. Doğu Karadeniz Bölgesi insanını toprağında tutan, büyükşehirlerin varoşlarında sürünmesini önleyen bir sosyal devlet aracıdır aynı zamanda. Bu teklifin yasalaşarak yürürlüğe girmesi demek, çayın ve dolayısıyla Doğu Karadeniz’de geçimi çaya bağlı olan 1,5 milyon insanın kaderinin özel sektörün 7-8 firmasına bağlanması, bu şekilde bölge nüfusunun yarı yarıya azalması, hızla batıya akması demektir. Söz konusu teklifte, Cumhuriyet’le birlikte sosyal devletin vücut bulmuş hali olarak ortaya çıkan çay tarımını bugüne taşıyan ÇAYKUR’dan hiç söz edilmemekte, Türkiye’ye dünyanın 100 yıl gerisinden gelen Sri Lanka modeli reva görülmektedir. Sri Lanka modeli, bir sömürü ve kölelik modelidir; toprak da üzerinde boğaz tokluğuna çalışan insanlar da uluslararası şirketlerin malıdır.

“KANUNUN RUHU İŞTE BUDUR; KURU ÇAY ÜRETİMİNDEKİ MALİYETLERİ DÜŞÜRMEK”

Teklifin gerekçesinde uluslararası çay ticaretinde daha fazla yer almaktan söz edilmektedir. Çayımızın ihraç edilememesinin nedeni olarak da maliyetlerin yüksekliği gösterilmektedir. Kanunun ruhu işte budur; ‘Kuru çay üretimindeki maliyetleri düşürmek.’ Nedir kuru çayın maliyeti? Kuru çay üretiminde maliyetin yüzde 85’i yaş çaydır. Yani amaç, bu cümlede saklıdır; yaş çay fiyatı aşağıya çekilecektir. Diğer o bütün süslü laflar bizi ‘cambaza baktırmak’ içindir. Tarımsal girdi maliyetlerinin yüzde 200 arttığı bu ortamda yaş çay fiyatını aşağıya çekmek, 1,5 milyon insanı Doğu Karadeniz Bölgesi’nde doğduğu topraklarda tutan sosyal devletin yok edilmesidir. 

“SÖZLEŞMELİ ÜRETİM MODELİNDE ULUSAL ÇAY KONSEYİ’NİN YAŞ ÇAY FİYATI AÇIKLAMASI ANLAMSIZDIR”

Söz konusu teklifte yaş çay fiyatını belirleme yetkisi Ulusal Çay Konseyi’ne verilmektedir. Ne var ki, belirlenecek olan fiyat ancak tavsiye edilen fiyat olacaktır. Konsey; yönetmelikle kurulmuştur, yapısı, görevleri ve faaliyet alanları itibarıyla emredici, zorlayıcı, düzenleyici yahut denetleyici bir fonksiyonu olmadığı gibi yaptırım gücü de bulunmamaktadır. Aldığı kararların hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Teklifte sözleşmeli üretim modeli öngörülmektedir. Sözleşmeli üretim denilen model, özel hukuk sözleşmesidir. Sözleşmeli üretim modelinde Ulusal Çay Konseyi’nin yaş çay fiyatı açıklaması anlamsızdır. Kanun metninde UÇK’nın yaş çay fiyatını belirleyememesi halinde fiyatın bir önceki yılın fiyatına yeniden değerleme oranı ilave edilerek belirleneceği ifade edilmektedir. Bu teklifi hazırlayanlar bu madde ile çay müstahsili ile alay etmektedirler. Hiçbir görevi olmayan, bugüne kadar hiçbir iş yapmamış olan konsey fiyat belirlemeye zaman bulamayacak, öyle mi? 

“TEKLİFTE, ÜRETİCİLERİN TEMEL PROBLEMİ OLAN KOTA VE KONTENJAN SORUNUNA ÇÖZÜM YOKTUR”

Bugüne kadar yaş çayın yüzde 50-60’ını alan ÇAYKUR için de alım fiyatı ortadan kaldırılmaktadır. Dolayısıyla kanun, yaş çay fiyatını tamamen serbest bırakmaktadır. Ayrıca yaş çay bedellerinin ödenmesi 6 aya çıkarılmaktadır. Bu enflasyonist ortamda yaş çay bedellerinin 6 ay sonra ödenmesi, üreticinin hakkının yasal olarak gasp edilmesidir. Yani, üreticinin şikâyet ettiği ne varsa, bu yanlış uygulamalar yasal güvence altına alınmaktadır. Sadece bu madde bile bu kanun teklifinin çay müstahsilini değil büyük şirketleri korumak için hazırlandığını ortaya koymaktadır. Teklifte, üreticilerin temel problemi olan kota ve kontenjan sorununa çözüm yoktur. Çünkü, Teklif üretici adına hazırlanmamış, özel sektörde 3 yıldır ÇAYKUR’dan maliyetin altında fiyata dökme çay alan 7-8 firma adına hazırlanmıştır. Teklifte çay toplayan, fabrikalarda onu işleyen işçiler yoktur, tüketici yoktur, sadece bu özel firmaların menfaatleri vardır. 

“ÇAYLIK ALANLAR BU TEKLİFLE BİRLİKTE SINIRLANDIRILMAK, ÇAY ÜRETİMİ AZALTILMAK İSTENMEKTEDİR”

Ülkemizde kuru çay üretimi 240-250 bin ton civarında olup tüketim 300 bin tonu aşmaktadır. Bu talebi karşılamak için daha fazla yeni çaylık alanlar tesis edilmesi gerekirken, çaylık alanlar bu teklifle birlikte sınırlandırılmak, çay üretimi azaltılmak istenmektedir. Mevcut şartlarda çay ithalatını zorlaştırmak için yüzde 145 gümrük vergisi uygulaması yer alsa da Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bu gümrük vergisi zaman zaman kimi firmaların talebi doğrultusunda sıfırlanmakta, fiilen gümrüksüz çay girişinin önü açılmaktadır. Türkiye’yi ithal çaya boğmak isteyen maalesef bölge insanı da olan birkaç özel sektör temsilcisinin arzusu yerine getirilmekte, çay ithalatı yasaya konularak neredeyse mecburiyet haline getirilmektedir.

“TEKLİFTE DOĞRU VE OLUMLU OLAN TEK BİR MADDE, ÇAY BAHÇELERİNİN YENİLENMESİNİN TEŞVİK EDİLMESİ”

Teklifte doğru ve olumlu olan tek bir madde vardır; çay bahçelerinin yenilenmesinin teşvik edilmesi. Bunun dışında dikkate alınıp uygulanabilecek hiçbir iyi ve güzel tarafı yoktur. Teklif, çay üreticilerine ait çay bahçelerinin mülkiyetinin el değiştirip sermaye gruplarının kontrolüne verilmesi sonucunu doğuracaktır. Rizeli, Trabzonlu, Artvinli, Giresunlu çay üreticisi bölge insanı; ‘hemşehrimiz’ deyip bağrına bastığı Cumhurbaşkanı eliyle karın tokluğuna çay toplamaya, kölelik şartlarında yaşamaya zorlanmaktadır. 

“BU TEKLİF KARADENİZ İNSANINA HAKARETTİR”

Bu Çay Kanunu Teklifi’nin hazırlama yöntemi yanlıştır. Bu teklif, çayın bileşenlerine sorulmadan hazırlanmıştır. Çay üreticisi, işçisi, tüketicisi göz ardı edilmiştir. Sözüm ona üniversiteye hazırlatılan bu kanun teklifi, 2010’da AKP Milletvekili Ali Bayramoğlu tarafından hazırlanan ve kamuoyunun şiddetli tepkisi sonrası geri çekilmek zorunda kalınan taslaktan çok daha geride, çayı ve ÇAYKUR’u tamamen özelleştiren, ÇAYKUR’un yerini 7-8 tane firmaya bırakan insafsız, vicdansız, köleliği dayatan bir tekliftir, asla kabul edilemez. Bu kanun teklifi yasalaşamaz, çay müstahsili buna izin vermez. Bu çaycıya ihanet teklifini hazırlayanlar da Rize sokaklarında gezemez! Çay müstahsiline çaylıklarını büyük şirketlere sat, sen de orada karın tokluğuna çalışan köle ol demek ahlaksız bir tekliftir; bu teklif Karadeniz insanına hakarettir.”