hrantanma_710_398 Hrant Dink, öldürülüşünün dokuzuncu yılında anıldı. Her sene yapılan anma konuşmasını bu sene Cumartesi Anneleri/İnsanları adına Maside Ocak yaptı. [mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]K[/mks_dropcap]urucusu ve genel yayın yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde öldürülen Hrant Dink için yapılan anma töreninde, 1995 yılında cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak konuştu. "Faili devlet olan bu cinayetin tüm boyutlarıyla aydınlatılarak adaletin sağlanması 9 yıldır engellenmeye devam ediyor. Hrant'ımıza, Tahir'imize söz, barış mücadelelerini sürdüreceğiz" diyen Ocak, "Hrant Dink'in katledilmesinden önce devlet, hükümet, yargı, ana akım medya işbirliğinde yaratılan zehirli atmosfer bugün de toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümü yönünde çaba gösteren herkesi hedef almayı sürdürüyor. Bugün de, tek kimlik dayatmasıyla insanları aynılaştırmak isteyen devlet politikalarına biat etmeyenler, kan mevsiminde yaşatılıyor" diye konuştu. Ocak'ın konuşmasının tamamı şöyle: Parev Sevgili Hrant, Parev acılarda kardeş olduğumuz sevgili Dink Ailesi, Merhaba Hrant Dink'i "unutturmamak" için katledildiği yerde birleşen tüm yürekler. Merhaba, bu toprakların aydınlık insanlar?. Bugün Hrant Dink'in katledilişinin 9. yılı. Bu 19 Ocak'ta da yine "Hrant için, adalet için!" diyerek bir aradayız. Çünkü; faili devlet olan bu cinayetin tüm boyutlarıyla aydınlatılarak adaletin sağlanması 9 yıldır engellenmeye devam ediyor. Çünkü; Türkiye'de demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas alan bir siyasi irade yok. Güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği ya da yönlendirdiği suçlarda sanıklar korunurken, mağdurların iddialarının çürütülmesi yönündeki adli ve idari uygulamalar kesintisiz devam ediyor. Çünkü Hrant Dink, Ermeni kimliğini savunduğu için, barışın ve kardeşliğin sağaltıcı dilini kullandığı için, özgür, eşit ve adil bir ülke istediği için devlet nezdinde hala tehlikeli bir düşman. Hrant Dink'in katledilmesinden önce devlet, hükümet, yargı, ana akım medya işbirliğinde yaratılan zehirli atmosfer bugün de toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümü yönünde çaba gösteren herkesi hedef almayı sürdürüyor. Bugün de, tek kimlik dayatmasıyla insanları aynılaştırmak isteyen devlet politikalarına biat etmeyenler, kan mevsiminde yaşatılıyor. 'Yalnız dirilerimizden değil, ölülerimizden de korkuyorlar' Öyle bir kan mevsimindeyiz ki, artık ölülerimizi sayamaz olduk. Bebekler gözlerinden, minik çocuklar enselerinden devlet kurşunuyla öldürülüyor. Ölü bedenlerin toprağa verilmesi engelleniyor. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan sokağa çıkma yasaklarında Kürtlerin ölülerinin sokakta çürümesi hepimize izlettiriliyor. Yalanlarla zehirledikleri toplumun bu hukuk dışı, vicdan dışı, insanlık dışı uygulamalara rıza göstermesi isteniyor. Selam olsun muktedirin yalanları karşısında hakikati söyleyenlere! Selam olsun hak, hakikat ve adalet için, iktidara "Bu suça ortak olmayacağız" diyenlere! Yalnız dirilerimizden değil, ölülerimizden de korkuyorlar. Bu yüzden Hrant'ı ve katledilen diğer evlatlarımızı unutmamızı istiyorlar. Bu yüzden Cumartesi Anneleri'ni mezarsızlığa mahkum ediyorlar. Bu yüzden 1915'ten günümüze insanlığa karşı işledikleri tüm suçları inkar ediyorlar. Ölülerimizin hakikatinden korktukları için toplumu, kurgulanmış resmi hafızanın esiri yapmak istiyorlar. Türkiye'yi birbirinin acısına, hakkına, hukukuna yabancılaşmış, toplum olma vasfını kaybetmiş topluluklar ülkesi haline getirmek istiyorlar. Bunun için hak aramamızın kanallarını kapatıyor, barışın toplumsallaşmasını engelliyorlar. Hrant'ımızı sırtından vurarak Halaskargazi Caddesi üzerinde, Tahir'imizi ensesinden vurarak Dört Ayaklı Minare'nin dibinde yüzükoyun düşürenler, onlarla birlikte, hak mücadelemizi de vurmak istediler. Ama onlara sözümüzdür; hakikatin, adaletin ve barışın egemen olması için yürüttükleri mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. “Ama”sız, “fakat”sız hiçbir ölümü kabullenmeyeceğiz. Israrla silahların susmasını, tüm sorunlarımızın konuşarak çözülmesini isteyeceğiz. İnsan hak ve özgürlüklerinin tanındığı, korunduğu ve geliştirildiği bir durum olarak gördüğümüz barışta ısrar edeceğiz. Yok sayılan, inkâr edilen, yüzleşilmeyen her suçun bir sonrakini hazırladığının bilinciyle hakikati yaşatacağız. Halkların onurunu hedefleyen zulüm mekanizmaları karşısında susmanın, toplumsal bir suç ortaklığı olduğunun bilinciyle susmayacağız. Baskı rejimlerinin tüm gücünü saldıkları korku üzerinden var ettiklerinin bilinciyle korkmayacağız! Bu toprakları insanlık suçluları için korunaklı bir cennet, hak ve özgürlük talep edenler için güvencesiz bir cehenneme dönüştürenlerden hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz. Hiç şüphe yok ki bu toprakların kardeşlik ve özgürlük ülkesi olmasını engellemeye çalışanlar kaybedecek, acılarla sınanmış insanlarımız kazanacak; herkes için eşitlik, özgürlük ve barış düşümüz gerçekleşecek. Gözaltında kaybedilen evlatlarımız için, Avukatımız Tahir Elçi için, Roboski için, Gezi için, Suruç için, Ankara için, Sur için, Hrant için, Hakikat için, adalet için, barış için!