Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “04.17: Türkiye'de Deprem Gerçeği ve Kriz Yönetimi” toplantısına katıldı.

“Depremin birinci günü Hatay’a kamyonlarımız boş gidiyor, çadır götürelim diye Kızılay’dan çadır istiyoruz, muhatap bulamıyoruz. Bir daha geri dönmüyorlar. Kızılay böyle çalışınca ne oluyor? Sivil toplum kuruluşları kendiliğinden ayağa kalkıyor. Biz, Kızılay’ın normalde iyi çalışan, liyakatli çalışan bir kurum olsa toplayacağı paraların hepsi toplumun güvendiği başka sivil toplum kuruluşlarına gitti. Bu bir gerçektir, Kızılay’a vermek istemediler ve sivil toplum kuruluşlarına verdiler” diye konuşan Yavaş, Kızılay'a tepki gösterdi.

ANKA'dan Melis Yıldırım ve Dursun Alkaya'nın haberine göre, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ankara Kent Konseyi'nin düzenlediği “04.17: Türkiye'de Deprem Gerçeği ve Kriz Yönetimi” konulu toplantıya katıldı.

Yavaş, burada şöyle konuştu: 

“DEPREM GERÇEĞİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ AMA SADECE KURTARMA ÇALIŞMASI YAPIYORUZ” 

  • “Çanakkale Zaferimizi kutluyorum. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi, gazilerimizi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası uğrunda şehit olan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. 
  • Deprem gerçeği ile buradayız. Biz 6 Şubat’tan beri alandayız. Ama yaptığımız sadece kurtarma çalışması. Yani yanlışlık burada, deprem olduktan sonra yardıma koşmak, insanları kurtarmaya çalışmak mesele değil. Kamu yöneticilerinin en önemli görevi önce afete hazırlık, afetin olmasını önlemek. Şanlıurfa’da sel oldu.  
  • Geçen yıl Ankara’da da çok sel oldu. Ankara'daki sellerin sebebi belliydi. Çünkü DSİ, Büyükşehir Belediyesi’ne yazı yazmış, taşkın sahalarını belirlemiş, bir an evvel buraları ıslah edin demiş. Daha sonra projesi yapılmış, ama hiçbiri ıslah edilmediği gibi taşkın sahası denilen yerlere de gökdelenler dikilmiş, binalar yapılmış. Şehrin yüzde 100 arazisinin yüzde 3’üne sıkıştırılmış bütün konutlar. Toprak artık suyla buluşmuyor.  

“AFETİ ÜZERİMİZE ÇEKİYOR, İBRET DE ALMIYORUZ” 

  • Ankara eğilimli bir kent olduğu için seller kaçınılmaz oluyor. Sonra da kalkıp, ‘Mazgal temizlenmedi’ demenin de anlamı yok. Biz afeti üzerimize çekiyoruz. İbret de almıyoruz. Dün bir televizyonda söyledim, ibret almayan ibretlik oluyor. Deprem de aynı şekilde. Türkiye coğrafyasında deprem sıkıntı oluyor. Hâlâ ovalara imar veriliyor, Ankara’da da veriliyor. Ovalara verilen imar sadece binanın sağlamlığını korumuyor, ekolojik dengeyi de bozuyor.
  • Oralarda toprağın suyla buluşması lazım. Örnek Kahramankazan, örnek Yenikent-Sincan üzeri. Ne kadar tarım arazisi varsa buralar organize sanayi ya da sanayi adı altında imara açıldı ama aynı yerlerin üst kısmında bütün mülkiyeti devlete ve hazineye ait olan tepeler bomboş. Atalarımız ne yapmış? Yerleşirken birbirinin manzarasını, ışığını, güneşini kesmeyecek şekilde yokuş aşağı eğimli yerlere yapmış. En azından sağlam araziye yapmış. Rant uğruna, para hırsı uğruna önce imar veriyoruz, sonra çok katlı binalar yapıyoruz. Yıkılınca da ‘Niye yıkıldı’ diyoruz.  
  • Liyakat söz konusu. Bu depremde gördük, hiçbir kamu kuruluşunu incitmek istemem ama liyakatin olmadığını gördük. Ve kendiliğinden sivil toplum ortaya çıktı. Bin 400 belediye oradaydı, fakat bin 400 belediye kendiliğinden hareket etti, şu anda Türkiye’nin en dinamik kurumları büyükşehir belediyeleri.  
  • Herhangi bir büyükşehir belediyesine ‘Hazır olun şuraya gidiyorsunuz’ dendiğinde en az 500 araç 2-3 bin personelle ne kadar uzak olursa olsun 5-6 saatte ne kadar oraya intikal eder. Yani bunları büyükşehirlerin yapması lazım. Ama 40 gün geçtiği için söylüyorum, siyaset yapmak için söylemiyorum, siz depremin birinci günü, ‘Şu şu parti teşkilatlarıyla kendi belediyelerimizle sahadayız’ derseniz, oradaki kamu kuruluşları şöyle anlarlar: Sadece şu belediyelere hizmet edip, onlarla çalışacaksınız. Böyle mesaj alır insanlar. Halbuki şöyle söylemeniz lazım, ‘Bir afet var. Tüm belediyeleri, sivil toplum kuruluşlarını göreve çağırıyoruz. Hep birlikte bu enkazı kaldıracağız’ denmesi lazım.  
  • Depremin ilk gününden beri deprem bölgesindeki 6-7 ilimizde çalıştık. Önce arama kurtarma çalışmaları, sonra enkaz, sonra hayatın normalleşmesi için gerekli çalışmaları yapmaya başladık. Şimdi o bölgeyi kalkındırmak için ABB olarak ne yapabiliriz, onları çalışıyoruz. 

“KIZILAY’IN TOPLAYACAĞI PARALARIN HEPSİ TOPLUMUN GÜVENDİĞİ BAŞKA SİVİL TOPLUM KURUŞLARINA GEÇTİ” 

  • Köklü bir kurum olduğu için çok söz söylemek istemiyorum ama depremin birinci günü Hatay’a kamyonlarımız boş gidiyor, çadır götürelim diye Kızılay’dan çadır istiyoruz, muhatap bulamıyoruz. Bir daha geri dönmüyorlar. Kızılay böyle çalışınca ne oluyor? Sivil toplum kuruluşları kendiliğinden ayağa kalkıyor, beklemiyor.
  • Kızılay’ın normalde iyi çalışan, liyakatli çalışan bir kurum olsa toplayacağı paraların hepsi toplumun güvendiği başka sivil toplum kuruluşlarına gitti. Bu bir gerçektir, Kızılay’a vermek istemediler ve sivil toplum kuruluşlarına verdiler. Bunun yanında, yine ismi ne olursa olsun vakıf, dernek, sivil toplum kuruluşları kendileri oralarda bir şeyler yapmaya çalıştı. Buradan bir mesaj çıktı. Demek ki, belediyeler, valilikler ve sivil toplum kuruluşları afet sonrasında birlikte hareket ettikleri zaman çok daha fazla can kurtarılacak, çok daha az hasar olacak diye düşünüyorum.  
  • Herkes ortak akıl ile harekete geçirmek suretiyle Türkiye’de bütün yaralarımızı hep birlikte saracağız. Ama şehirlerimizi daha akılcı, bilim ne diyorsa onu yapacak şekilde sivil toplum kuruluşlarıyla, herkes ortak akılla harekete geçerek bir daha inşallah bu hataları yapmayacağız. İbret alalım diyorum.”