Doğu ve Batı medeniyetlerinin kesişme noktasında bulunan, anıt mezarları ve dev heykelleriyle, güneşin doğuşunun ve batışının en güzel izlendiği yer olarak bilinen Nemrut Dağı, her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor.

Pütürge’de yaşayan ve ilk kez 8 yaşında gördüğü Nemrut Dağı’na hayran kalan Şevket Aydın, yıllardır bölgeye turist getiriyor. Nemrut Dağı’na Malatya tarafından yol getirilmesine karşın dağın zirvesine giden 1,5 kilometrelik kısmın hala yapılmamasına tepki gösteren Aydın, İl Özel İdaresi tarafından 1988 yılında yapılan ancak sonrasında atıl kalan, son olarak Pütürge Belediyesi tarafından restore edilerek yeniden hizmete açılan otelin Nemrut turizmine katkı sağlayacağını belirtti.

 “AHMET KARAASLAN YOLU GETİRDİ YOKSA BUNLAR GETİREMEZDİ”

Nemrut’a eskisi gibi yabancı turistin gelmediğini ifade eden Aydın, “1971’e kadar Adıyaman tarafında çay sattım, 1976’da kavga dövüş bıraktım. İstanbul’a gittim, ‘Malatya’dan Nemrut’a yol getireceğim’ dedim. ‘Kime güveniyorsun?’ dediler, ‘Milletvekili Ahmet Karaaslan’a güveniyorum’ dedim. Ahmet Karaaslan (eski İmar ve İskan Bakanı, Malatya milletvekili) bakan oldu ve yolu buraya getirdi. Yoksa bunlar getiremezdi. Tek kişiydi yolu getirdi, şimdi AK Parti’de 4-5 milletvekili var ama bir kilometre yolu yapamıyorlar. Çok ayıp bir şey, ben şahsen Malatyalı olduğuma utanıyorum” diye konuştu.

“Bugün asfalt buraya kadar turizm için geldi” diyen Aydın, “Birçok köy asfaltsız, yolsuz. Nemrut için asfalt buraya kadar geldi. Buradan öteye neden yol yapılmasın? Gelenlerin bazıları virajı çıkamadığı için Nemrut’u görmeden geri dönüyor” ifadelerini kullandı.

“SIRTIMDA TURİST TAŞIDIM”

Nemrut’u ilk 1952 yılında gördüğünü anlatan Aydın, “Nemrut’ta çalışma varken ben su ve yemek götürüyordum. İlk gördüğümde ‘bu taşlar nedir?’ diye sordum. Çukur yerlerde hep heykel dikiliymiş, yıkılmış. Sonrasında da sürekli Nemrut’a gidip geldim” dedi. Nemrut için sırtında turist taşıdığını anlatan Aydın, şunları söyledi:

“Eskiden Pütürge Uzuntaş’a kadar araba gelirdi. Orada çayda köprü yoktu. Turistleri sırtımıza alıp, karşı tarafa geçirir, sonra da katırlarla Nemrut’a getirirdik. O zaman isteyen geliyordu ama çok çile çekiyordu. Çok zorluk görüyorlardı. Ahmet Karaaslan olmasaydı bu yol buraya gelmezdi, mümkün değildi. 1957-1958 yıllarında Theresa Goell (Mis Guel) ve Karl Doner Nemrut’ta çalışma yapıyorlardı. 150-200 kişi çalışıyordu. Fırça ile taş temizliyorlardı. Elleriyle taş topluyorlardı. Ben ufaktım, aşağıdan yukarıya katırla su taşıyordum. Günde üç defa su götürürdüm.”

“KENAN EVREN HELİKOPRETLE NEMRUT’A GELİP, GEZDİ”

Doğu Terası’nda boş olan alana helikopter pistinin yapıldığını ifade eden Aydın, sonrasında helikopterin oraya inmesine pervanenin taşların titremesine neden olduğu için izin verilmediğini söyledi. Kenan Evren’in helikopterle Nemrut’a geldiği dönemde kendisinin de orada olduğunu anlatan Aydın, anısını şöyle anlattı:

“Geldiğinde bir şey söylemedi. Karşılaşmada davul çalan biri vardı, onu çağırdı ‘davul çalıyorsun, para kazanıyor musun?’ diye sordu. O da “para kazanmak için değil, seni karşılamak için çalıyorum’ dedi. Helikopterden indikten sonra çevreyi gezdi. 3 helikopterle birlikte karadan birkaç koruma gelmişti. Yarım saat gezdikten sonra gitti.”

“ÇOK NAZİK BİR KADINDI”

Amerikalı arkeolog Theresa Goell’in Nemrut’a bir dönem çalışma yaptığını ve kendisiyle tanışma imkanı bulduğunu dile getiren Aydın, “Çok nazik bir kadındı. Köylüleri gördüğünde yardım eder, onlara elbise verirdi. Katırlarla getirdiği eşyaları köylülere dağıtıyordu. Buraya ilk geldiklerinde bizim bu taraftan kimse çalışmıyordu, hep Kâhtalılar çalışıyordu. Daha sonra buradan bir muhtar görüştü, bizim taraftan da Nemrut’a işçi çalışmaya başladı” ifadelerini kullandı.