Raporda, maden ocağındaki havalandırmaya ilişkin; “Her ne kadar TTK tarafından yapılan sunumda ana vantilatörün kapasitesinin teorik olarak 11.500 m3/dak olduğu ifade edilse de; ocağın direnci dikkate alındığında mevcut emilen hava miktarının üzerine çıkılması mümkün gözükmemektedir” denildi. Raporda, faciada belirleyici faktörlerden birinin 'liyakatsiz ve deneyimsiz kadroların görev başına getirilmeleri' olduğu saptaması yer aldı.

Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait maden ocağında 14 Ekim 2022 tarihinde grizu patlaması sonucu 41 madenci yaşamını yitirmişti. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi, yaşanan faciaya ait ön raporu yayınladı.

Raporda, faciaya ilişkin “Merkezi Gaz İzleme Servisi CH4 Sensör verilerinden anlaşıldığı üzere; metan patlamasının zamanı 18:09 olarak değerlendirilmektedir. Faciayı oluşturan patlama (ya da patlamalar zinciri), ocağın gerek yatay gerekse dikey olarak yaygın biçimde etkilenmesine yol açmıştır. Olayın sonucunda 42 madenci yaşamını yitirmiş, denetim altına alınamayan yangın yüzünden ocak; -250 katından iki, -100 katından da bir barajla kapatılmıştır” ifadesi yer aldı.

“MEYDANA GELEN OLAYIN BÜYÜKLÜĞÜ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE TAŞ TOZU UYGULAMASININ YETERSİZ OLDUĞU SÖYLENEBİLİR”

Raporda "Havalandırma" başlığı altında şu değerlendirmelerde bulunuldu:

“Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin ilgili maddesi uyarınca işletmede sensör gruplarının bulunduğu anlaşılmakla birlikte bu sensörlerin ocak ve galeri içindeki yerlerinin ve kesit içinde konumlandırıldıkları yerlerin uygun olup olmadığı incelenen planlardan net olarak anlaşılamamaktadır. Eldeki verilere göre grizu patlamasının yaşandığı kabul edilen -320 Kalın Damar hazırlık baştaban yolunda bulunan CH4 27 Nolu sensörün yeri tam olarak netlik kazanmamıştır. CH4 27 Nolu sensörle çalışma arını arasında elektrikli ünitelerin bulunması da sensörün bulunduğu yerin sorgulanmasına neden olmaktadır. Bu sensörün Merkezi Gaz İzleme Servisinde görülmediği ya da adresinin farklı olduğu yönündeki bilgiler de açıklanmaya muhtaçtır. Aynı taban yolunda bulunması gereken CO 27 Nolu sensör de paylaşılan bilgilere göre -350 katından gelen kalın damar nefesliğin dönüş havası üzerinde kurulu olduğu anlaşılmaktadır.

-350 kalın damar hazırlık alt tabanyolunda ve -350 tavan damar alt tabanyolu içinden sürülen bacalarda CH4 sensörlerinin bulunmaması; buralardaki elektrikli ünitelerin Otomatik Devre Kesicilere bağlı olmaması sonucunu doğurmaktadır. Bu durum sensör yerleşimlerinde gerekli özeninin gösterilmediği izlenimi uyandırmaktadır.

Ayrıca, TTK’nın Meclis Araştırma Komisyonundaki sunumları ve savcılık ifadelerinden anlaşıldığı üzere ATİM Merkezi Gaz İzleme Biriminde yeterli personelin görevlendirilmediği de görülmüştür.

ATİM’e ait yeraltı ocağından olası patlamaların etkilerinin azaltılması için su barajları kullanıldığı ve taş tozu uygulaması yapıldığı belirtilmektedir. ATİM ocağında yaşanan patlama sonrasında bazı işçiler su barajları sayesinde kurtulduklarını beyan etmişlerdir. ATİM’e ait yeraltı ocağında TTK yetkilileri tarafından patlayabilir tozla mücadele için taş tozu uygulaması yapıldığı beyan edilmiş olsa da ocakta meydana gelen olayın büyüklüğü düşünüldüğünde taş tozu uygulamasının yetersiz olduğu söylenebilir.

“OCAĞIN DİRENCİ DİKKATE ALINDIĞINDA MEVCUT EMİLEN HAVA MİKTARININ ÜZERİNE ÇIKILMASI MÜMKÜN GÖZÜKMEMEKTEDİR”

Her ne kadar TTK tarafından yapılan sunumda ana vantilatörün kapasitesinin teorik olarak 11.500 m3/dak olduğu ifade edilse de; ocağın direnci dikkate alındığında mevcut emilen hava miktarının üzerine çıkılması mümkün gözükmemektedir. Zira vantilatörler bir karakteristik eğri üzerinde çalışmakta ve kurulduğu ocağın direncine ve dolayısıyla ocağın karakteristik eğrisine uygun şekilde hava sağlamaktadır.”

“ÇALIŞMA İŞYERLERİNİN BİRBİRİNE İRTİBATLI OLMASI NEDENİYLE NEREDEYSE TÜM ÇALIŞMA ALANLARININ ETKİLENDİĞİ AÇIKTIR”

Raporun “Facianın değerlendirilmesi” başlıklı kısmında; maden ocağının genel planlamasının tasarımında hatalı uygulamaların olduğu kaydedilerek, şöyle dendi:

“Ocaktaki temiz hava miktarının yeterli olup olmadığı değerlendirilmeden aynı anda tali olarak havalandırılan birçok hazırlık çalışmasının sürdürülmesi ve neredeyse tüm çalışmaların bir şekilde birbirine irtibatlanması gibi uygulamaların ocağı havalandırma açısından riskli hale getirmiş olduğu değerlendirilmektedir… Hayatını kaybeden işçilerin ocak içindeki yerleri incelendiğinde ocakta meydana gelen bir patlama sonucu çalışma işyerlerinin birbirine irtibatlı olması nedeniyle neredeyse tüm çalışma alanlarının etkilendiği açıktır.”

Raporda şu değerlendirmeler yer aldı:

“ÖLÜMLERİN AÇIĞA ÇIKAN YÜKSEK SICAKLIK VE ŞOK DALGASI NEDENİYLE DARBE, YANMA VE ORTAMA YAYILAN KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMELERİ SONUCU OLUŞTUĞU SÖYLENEBİLİR”

“- ATİM meydana gelen patlamanın ardından çıkan yangının yalıtımı için ocağın -100 katında bir adet ve -250 katında iki adet baraj ile zorunlu olarak kapatılması, olayın nedenlerinin net bir şekilde açıklanmasını zorlaştırmaktadır. Ancak, olay sonrası kurtarma ve keşif çalışmalarına katılan görevliler ile kurtulan madencilerden elde edilen bilgiler çerçevesinde metan patlamasının -320 kalın damar hazırlık tabanyolu içerisinde gerçekleştiği ve ölümlerin açığa çıkan yüksek sıcaklık ve şok dalgası nedeniyle darbe, yanma ve ortama yayılan karbonmonoksit zehirlenmeleri sonucu oluştuğu söylenebilir.

“MEYDANA GELEN OLAYIN DİNAMİT ATIMI NEDENİYLE OLUŞTUĞU İDDİA EDİLİYOR OLSA DA BU İDDİAYI DESTEKLEYECEK KANITLARIN OLMADIĞI DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR”

-Her ne kadar ATİM’de meydana gelen olayın -320 Kalın Damar tabanyolunda dinamit atımı nedeniyle oluştuğu iddia ediliyor olsa da ölüm raporları, sensör verileri ve olayın ocak içinde gelişimi incelendiğinde bu iddiayı destekleyecek kanıtların olmadığı değerlendirilmektedir. Zira olay eğer -320 Kalın Damar taban yolu arınındaki dinamit atımı sebebiyle gerçekleşmiş olsaydı bu taban yolunda bulunan başta barutçu Öner Yıldız olmak üzere tüm işçilerin hem darbeye hem de açık aleve maruz kalmış olmaları gerekirdi. Oysaki ölüm raporları incelendiğinde, bu taban yolunda bulunan 16 işçiden 7’sinin hafif yanıkla birlikte esasen CO zehirlenmesi nedeniyle hayatlarını kaybetmiş olmaları bu öngörüyü destekler niteliktedir.

“AMASRA’DA YAŞANAN FACİADA, BELİRLEYİCİ FAKTÖRLERDEN BİRİNİN LİYAKATSİZ KADROLARIN GÖREV BAŞINA GETİRİLMELERİ OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR”

- TTK’da yaşanan en önemli sorunlardan biri liyakatsiz yöneticiler, liyakatsiz kadrolaşma ve partizanlık sorunudur. Yönetim kadrolarının atanmasından işçi alımına kadar her alanda yapılan politik müdahaleler, TTK'yı bir işletme olmaktan çıkarıp, iktidar partisinin ve ilgili sendikanın arka bahçesi haline getirmiştir. Amasra’da yaşanan faciada, belirleyici faktörlerden birinin liyakatsiz ve deneyimsiz kadroların görev başına getirilmeleri olduğu görülmektedir.

“24 NİSAN 2019 TARİHİNDE HAVALANDIRMA VE TOZLA MÜCADELE BAŞMÜHENDİSLİKLERİNİN KAPATILMASI İLE MERKEZİ GAZ İZLEME SERVİSLERİYLE İLGİLİ MÜHENDİSLİK HİZMETLERİNDE CİDDİ ZAFİYETLER ORTAYA ÇIKMIŞTIR.”

-TÜBİTAK TÜSSİDE (Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü) tarafından 24 Nisan 2019 tarihinde tamamlanarak yürürlüğe konulan ‘TTK’nın yeniden yapılanması ve norm kadronun belirlenmesi projesi’ kapsamında bazı Daire Başkanlıkları, Şube Müdürlükleri ve Baş mühendislikler iptal edilmiştir. Bu kapsamda Havalandırma ve Tozla Mücadele Başmühendislikleri de kapatılmıştır. Bu süreçte havalandırma, tozla mücadele ve merkezi gaz izleme servisleriyle ilgili mühendislik hizmetlerinde ciddi zafiyetler ortaya çıkmıştır. Tek hedefi küçülme olan ve masa başında yapılan organizasyon çalışmalarının, yeraltı kömür madenciliğinin sorunlarına cevap üretemediği ağır bir bedel ödenerek görülmüştür.”

diği ağır bir bedel ödenerek görülmüştür.”