TBMM Genel Kurulu'nda bugün Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşülüyor. Kanun teklifi hakkında söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, şunları söyledi:

“BİR PROGRAM SÖZ KONUSU DEĞİL, BİR PROGRAMDAN YOKSUN YÜRÜTME ERKİ MAALESEF”

“Sizce yürütme erkinin bir ekonomi politikası var mı? Var aslında, bir ekonomi politikası var ancak bu ekonomi politikası ‘Seçime kadar bu işi götürelim, seçime kadar gidelim; ondan sonrası Allah kerim’ politikası. Böyle bir politika olmaz tabii ki. Bir program söz konusu değil, bir programdan yoksun yürütme erki maalesef.

Mesela, 2022'nin Orta Vadeli Programı'nda (OVP) gayrisafi millî hasıla 7 trilyon 880 milyar olarak görülmüş. Yıl sonu itibarıyla 14 trilyonu geçecek yani yüzde 100'e yakın bir farklılık söz konusu olacak. Bir bütüncül ekonomi programı olan idarenin, bir hükûmetin, kabinenin böyle bir hata yapmaması lazım yani gayrisafi millî hasılada yüzde 100'e yakın bir hata var. Mesela ticaret açığı 2022 için 51 milyar dolar olarak öngörülmüştü, yıl sonu hedefleri 110 milyar dolar olarak ancak tutabildi. 110 milyar dolar; bu, cumhuriyet tarihinin en büyük açığı. Mesela cari açık 18,6 milyar olarak öngörülmüştü, o da 50 milyar dolara yaklaştı.

Hedefler şaşıyor, bir bütüncül program yok, kâğıt üzerinde olsa da bunu uygulama iradesi yok çünkü her şey seçime endeksli götürülmeye çalışılıyor. Böyle bir anlayışla da başarılı bir ekonomi programının olması mümkün değil. Dolayısıyla, kamu çalışanları için, emekliler için getirilmeye çalışılan bu düzenlemelerde de başarısızlıklar var. Hem kamu çalışanları için hem emekliler için iyi bir düzenleme yapılmamış vaziyette hem de ekonomi açısından, ülke açısından, ülke hazinesi açısından, ülke ekonomisi açısından çok kötü bir düzenleme yapılmış. Ülke dengeleri bozulmuş, ekonomik dengeler bozulmuş. Ekonomi, denge demektir, beklenti demektir. Dengeler altüst olunca maalesef sıkıntılar da baş göstermiş.

“BİZDEKİ KRİZ DÜNYADAKİ KRİZİN KAT KAT FAZLASI”

Ekonomik durum kötü, dünyada da kriz var, bizde de kriz var ama bizdeki kriz dünyadaki krizin kat kat fazlası. Bizde esaslı bir kriz var, buhran olarak nitelendirebileceğimiz boyutlarda bir kriz söz konusu. Dünyadaki krizin, dünyadaki enflasyonun kat kat üzerinde sıkıntılarımız, sorunlarımız var ama bu kadar sorunlu, sıkıntılı bir dönem geçirmekte olmamıza rağmen tabii bir seçim söz konusu ama seçim ekonomisini de aşan bazı uygulamalar var. Mesela Sosyal Güvenlik Kurumu 2023 yılında hazineden ne kadar destek alacak, yardım alacak? Hazineden SGK'ya 582 milyar destek gelecek. EYT'yle, bu kanunla beraber çok çok fazlası söz konusu olacak, 1 trilyon lirayı bulacak. Bunları yapıyoruz ama bir taraftan da bu kurumları da bu sistemi de bunun geleceğini de düşünmek zorundayız. Buna ilişkin hiçbir şey yapılmış vaziyette mi? Yok. Yani primlerin artışıyla ilgili, sosyal güvenlik reformu hazırlanmasıyla ilgili, aktif-pasif oranıyla ilgili hiçbir hazırlık var mı? Yok. Anladım, önümüzde de bir seçim var, hiçbir iktidar seçim sırasında sıkmaz, tasarruf etmez, seçim ekonomisi uygular ama buradaki seçim ekonomisini aşmış, yıkım ekonomisine dönüşmüş vaziyette. Sonuçta bu ülke bizim ülkemiz, biz bu ülkede yaşayacağız; geleceğimizi de çocuklarımızın geleceğini de düşünmek zorundayız.

Kasıma kadar 20 milyar açık vermişti bütçemiz. Aralıkta bir kanun çıkardık, ilave olarak 473 milyar lira borçlanma yetkisi aldı iktidar. 473 milyar lira aralığın sonlarında çıktı. Yani o tarihten sonra 473 milyar lira borçlanacak mı 2022 için? Yok. Bunun çoğu 2023'te borçlanılacak yani seçimler için borçlanılacak bir meblağ olacak, 2023'e aktarılacak. 2023'teki bütçe açığı ne kadar? 659 küsur milyar lira, 473 milyar lira da buradan 1 trilyonu geçecek borçlanma, 2023 için seçim öncesi kullanılacak borçlanma 1 trilyonu geçecek. Bu, ülke için aynı zamanda yıkımdır. Bunları düşünmek zorundayız, bunların karşılığının olması gerekir. Karşılığı nasıl olacak? Altı ay önce yaptığımız ek bütçede olduğu gibi enflasyonla olacak. Enflasyon nedir? Halktan alınan, halkın ezilmesi suretiyle halkın gırtlağından alınan meblağlardır. Devlet yönetiminin yanlış yapılması, ekonomi yönetiminin yanlış olması sonucu alınan meblağlardır. Yine, o şekilde alınacak, bunun karşılığı böyle olacak ama bunlar doğru değil, bunlar ülkeye hayır getirecek işler değil.

“SEÇİMLER SIRASINDA AŞAĞI YUKARI 1 TRİLYON LİRA DA İLAVE BİR BORÇLANMA HAKKI ELDE ETMİŞ VAZİYETTE İKTİDAR”

Yani seçimler sırasında aşağı yukarı 1 trilyon lira da ilave bir borçlanma hakkı elde etmiş vaziyette iktidar, bunu veriyoruz; bununla beraber, ülkeye çok büyük sıkıntılar da gelecek demektir. Peki, biz bunları yapmak zorunda mıyız? Yapmak zorundayız. Şimdi, 14 milyona yakın emekli, dul ve yetim var aylık alan; EYT'yle beraber de 2 milyon 250 bin geleceği söylenmişti yani 16 milyonu bulacak emekli, dul ve yetim aylığı alanlar. Aileleriyle birlikte bu 40 milyon civarında bir nüfusun bu konuyla ilgilendiğini gösteriyor. Demek ki 40 milyona yakın kişi yani Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı bu konuyla ilgili, bugün çıkarmaya çalıştığımız kanunla ilgili. Tabii ki onlar hakları olan bu meblağları almak zorundalar çünkü enflasyon altında ezilmiş vaziyetteler, sıkıntıdalar.

Geçmiş dönem enflasyonuna göre bazı saptamaları yaparak geleceğe yönelik ödeme yapıyoruz, alacaklarını ona göre hesaplıyoruz. Ve maalesef, TÜİK'in enflasyonu yanlış hesaplaması nedeniyle, maalesef bunu böyle yapması nedeniyle, sonuç olarak emekli, dul ve yetimler ile kamu çalışanları enflasyon altında eziliyor. Enflasyon sonuçta kötü yönetimlerin sonucudur, yapılan yanlış işlerin sonucudur. Bunun sonucu olarak kamu çalışanları, emekli, dul ve yetimler maalesef eziliyor, ücretliler eziliyor.

“BUGÜN TÜRKİYE'DE ASGARİ ÜCRET ALANLAR YÜZDE 50'NİN ÜZERİNE ÇIKMIŞTIR”

Bugün Türkiye'de asgari ücret alanlar yüzde 50'nin üzerine çıkmıştır. Hiçbir ülkede böyle bir durum söz konusu değil. Almanya'da, İngiltere'de yüzde 5'tir asgari ücret alan çalışanlarda, ücretlilerde; bizde yüzde 50'yi geçmiş vaziyette. Bu, çok sıkıntılı bir dönemde olduğumuzu, çok sıkıntılı bir gidişat olduğunu gösteriyor. Mesela 2002 yılı en kötü yıldır cumhuriyet tarihinde, ekonomi yönünden ele alındığında 2002 en kötü yıldır. Yirmi yıldan beri de hep 2002 baz alınarak kıyaslamalar yapılmıştır. 2002'de asgari ücret 184 lira iken en az emekli aylığı 252 liraydı yani asgari ücretin yüzde 37 üzerindeydi. 2022'de asgari ücret 5 bin 500 liraydı, en az emekli aylığı 3 bin 500 liraydı yani yüzde 57 altındaydı. 2023 için bu kanunla getireceğimiz düzenlemeyle asgari ücret 8 bin 500 lira, en az emekli aylığı 5 bin 500 lira olacak, yüzde 35 altında olacak. Kıyaslayınca 2002'nin bile çok çok çok altında kalıyor. 2002'de asgari ücret 184 lirayken en az emekli aylığı 252 liraydı; çok büyük bir farklılık var. Bu, gittikçe, ücretliler açısından durumun kötü olduğunu, ücretlerin ezildiğini gösteriyor.

Kur korumalı mevduat hesabı için verilen para bu sene içerisinde tam açıklanmadı ama aşağı yukarı 100 milyar lira Hazineden giden, 100-130 milyar Merkez Bankasından giden, 130 milyar kambiyo kârlarından vazgeçilen bir meblağ olarak alıyorum, 40 milyar da vazgeçilen tevkifat olarak alıyorum, aşağı yukarı toplam 300 milyara yakın yapıyor, 300 milyar. Vereceğimiz bütün bu meblağlar ne kadar tutuyor? Emeklilere ve kamu çalışanlarına ilave vereceğimiz bu yüzde 30 yükün toplamı nedir? 259 milyar, 260 milyar bile değil. 260 milyar bu tutuyor, 300 milyar kur korumalı. Emekli dul ve yetimleri ve kamu çalışanlarını dikkate alın, en az 20 milyon, aileleriyle birlikte 50 milyon yapıyor. 1 milyon kişiye verdiğimiz para, geçen senenin parasıyla 300 milyar, bu senenin parasıyla emeklilere, dul ve yetimlere, kamu çalışanlarına verilecek olan 260 milyar. Bu sene kur korumalı mevduat böyle devam ederse, geçen seneki gibi dolardaki artış yüzde 50 olursa gelecek sene bu meblağ 1 trilyona bile yaklaşabilecek.”