Cumartesi Anneleri/ İnsanları, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için her hafta düzenledikleri eylemin 917’ncisini online yaptı. Bu haftaki eylemde 27 Ekim 1991 tarihinde İstanbul Kocamustafapaşa’daki evinin önünden silahlı, telsizli, sivil giyimli ve kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından gözaltına alınarak kaybettirilen 24 yaşındaki Hüseyin Toraman’ın akıbeti soruldu.
 
Bu haftaki açıklamayı okuyan Hasan Ocak’ın yeğeni Dilcan Acer, 31 yıldır adalet beklentisi karşılanmayan Toraman Ailesi’nin mücadelesine eşlik ettiklerini dile getirdi. Toraman’ın 34 ATZ 56 plakalı Beyaz Toros’a zorla bindirilerek götürüldüğünü belirten Acer, “Olaya mahalleliler ve Hüseyin’in eşi de tanık oldu. Mahallelinin ihbarı üzerine Çınar Polis Karakolu’ndan gelen polis ekibi işlem yapmadan olay yerinden ayrıldı. Baba Ali Rıza Toraman, Çınar Karakolu amirine ulaşarak, ‘Oğlumu kaçıranlara neden müdahale etmediniz?’ diye sordu” diye belirtti.
 
GÖZALTINA ALINDIĞI İNKAR EDİLDİ
 
Karakol amirinin Hüseyin Toraman’ın kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını ve bu nedenle müdahale etmediklerini belirten Acer, “Baba Toraman karakol amiri ile yaptığı görüşmenin ses kaydını aldı. Aile, İstanbul Emniyetine ve savcılığa başvurdu. Ses kaydı ve tanıklara rağmen Hüseyin’in gözaltına alındığı inkar edildi. Ailenin ısrarlı arayışı olayı basının ve kamuoyunun gündemine taşıdı. Oluşan kamuoyu baskısı karşısında İstanbul Emniyet Müdürlüğü suskunluğunu bozdu. Emniyet Müdürlüğü, 5 Aralık 1991 tarihinde Hüseyin Toraman’ın polis tarafından arandığını ancak kesinlikle gözaltına alınmadığını açıkladı. Hüseyin’in gözaltında kaybedilmesi soru önergesi ile meclise taşındı” diye konuştu. 
 
DOSYA ZAMANAŞIMINDAN KAPATILDI
 

Ailenin, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar, Başbakan Süleyman Demirel ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ile görüştüğünü hatırlatan Acer, Meclis’in ve yetkililerin Toraman’ın gözaltına alındığını reddettiklerini söyledi. Acer, şunları ifade etti: “Ailenin ve İHD’nin tüm ilgili kurum ve kişilere yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı. Hüseyin Toraman’ın gözaltına alındığı inkar edildi. 1991 yılında Fatih Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturma bir sonuca ulaşmadı. 2011 yılında yapılan başvuru sonucunda İstanbul Cumhuriyet Savcılığının başlattığı soruşturma ise ‘zamanaşımı süresi dolduğundan soruşturmaya yer olmadığı’ kararı ile kapatıldı. Yapılan itiraz sonucunda dosya üzerindeki kapatma kararı kaldırıldı. Ancak dosyada bugüne kadar bir gelişme yaşanmadı.” 
 
‘ADALETİ SAĞLAYIN’
 
Yargı makamlarına seslenen Acer, sözlerini şöyle tamamladı: “Hüseyin Toraman dosyasında etkin soruşturma yürütmeme ısrarına son verecek, fail ve sorumluların yargılanmasını sağlayacak adımları atın. Adaleti sağlama görevinizi yerine getirin. Gözaltında kaybedilişinin 31. yılında Hatice Toraman’ın ‘Oğlum gözaltında kaybedildiğinde bir tek benim başıma geldi sanıyordum. Galatasaray’da oturma eylemi başlattık. Yedi kişiyken yüzlerce kişi olduk. Korkuyla, baskıyla, bizi Galatasaray’dan koparmak istiyorlar ama biz susmayacağız, vazgeçmeyeceğiz.’ ısrarının herkesin ısrarı olması gerektiğini bir kez daha söylüyoruz. Topluma sesleniyoruz: Meşrulaştırılmak istenen hukuksuzluğa, keyfiliğe, yasa tanımazlığa ve yasaklara rıza göstermeyin.”