BBC Türkçe'den Neyran Elden'in haberine göre, Üniversitenin Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi tarafından yürütülen ve 23 ilden, kent nüfusunu temsil eden yaklaşık 2500 kişiyle yapılan görüşmelerde katılımcıların büyük bir kısmı "Kadınların toplumda yaşadığı en büyük sorunlar size göre nelerdir?" sorusuna "şiddet" yanıtını verdi.

ŞİDDET HER YIL DAHA ÖNEMLİ BİR SORUN HALİNE GELİYOR

Rapora göre, kadınların yüzde 70'i şiddeti hemcinslerinin yaşadığı en önemli sorun olarak tanımlıyor. Erkeklerin yüzde 63'ü de kadınların yaşadığı en büyük sorun olarak birinci sıraya şiddeti koyuyor.

Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu, bu soruya her sene aynı cevabı aldıklarını belirtiyor: "Ama şiddetin sıralamadaki oranı her sene artıyor. Kadınlar açısından bu sorun daha önemli hale gelirken erkeklerde daha çok işsizlik ve eğitimsizlik gibi konular da öne çıkıyor".

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mary Lou O'Neil de, "Aslında eğitimsizlik ve işsizliğin de büyük bir problem olarak görülmesi gerekir. Çünkü bu sorunlar birbirine bağlı sorunlar. En azından bu algının değişmesi gerektiğini düşünüyorum" dedi.

2021-2022 yıllarında yapılan araştırmaların sonucuna göre, katılımcıların yüzde 87'si devletin kadınları korumak için yeterli önlem almadığını düşünüyor. Kadınların şiddeti engellemek için devlet tarafından alınan önlemleri erkeklere göre daha yetersiz bulduğu anlaşılıyor.

devlet-kadini-siddetten-korumuyor-997141-1

"ŞİDDET BOŞANMA İÇİN YETERLİ BİR SEBEP"

Araştırmada öne çıkan konulardan biri de İstanbul Sözleşmesi ile kadın ve erkeklerin bu sözleşme hakkındaki bilgisi.

2021 ve 2022 yıllarındaki verilere göre "İstanbul Sözleşmesi'ni hiç duymadım" diyen kadın sayısı erkeklerden daha fazla. Geçtiğimiz yıla kıyasla daha az kadın ve erkeğin sözleşmeden haberdar olduğu görülüyor.

Doç. Dr. Çarkoğlu, bu durumun sözleşmenin 2021 yılında daha fazla gündemde olmasıyla açıklanabileceğini belirtiyor. Sözleşme hakkında bilgi sahibi olan kadın ve erkek oranlarının da kamuoyunda tartışılan konulara erkeklerin daha aşina olduğunun bir göstergesi olduğunu, kadınların burada bir engelle karşılaştığını ifade ediyor.

Araştırma kapsamında şiddetle mücadele konusunda sorulan sorulardan biri de boşanma üzerine. Yıllar ilerledikçe aile içi şiddetin boşanma için yeterli bir sebep olduğu görüşü yaygınlaşıyor.

2022 araştırması sonuçlarına göre, aile içi şiddeti boşanma için yeterli bir sebep olarak görenlerin oranı kadın ve erkeklerde yüzde 77 olmakla beraber bunu düşünen kadınların oranı daha yüksek.

"Feminizmin tanınmasında bir eksiklik var"

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması'na göre, kadınların erkeklere kıyasla daha az hak ve imkana sahip olduğu düşüncesi artıyor.

Özellikle son iki yıldır bu soruya olumsuz yanıt veren kadınların oranı yüzde 89'lara kadar çıkıyor.

2016-2022 yılları arasındaki verilere göre, feminizmin kadın-erkek eşitliğini savunduğunu düşünen kadın ve erkeklerin oranı yüzde 50'lerde. Buna karşılık feminizmin kadın üstünlüğünü savunduğunu düşünenlerin oranında da artış görülüyor.

Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu bu durumu, "Bu sonuçlar bize feminizmin kadın üstünlüğünü savunmak, erkekten nefret etmek ya da kadınların daha fazlasını elde etmeleri olarak algılandığını gösteriyor. Erkeklerin feminizmde hiçbir rolü olmadığını ya da az rolü olduğunu düşünüyorlar. Bu veriler ışığında feminizmin tanınmasında bir eksiklik olduğunu söyleyebiliriz" diyerek açıklıyor.

KÜRTAJ KARŞITI TUTUMLARDA AZALMA GÖZLEMLENİYOR

Araştırmaya göre, kürtaj karşıtı tutumların son iki yıldaki katılımcı gruplarında azaldığı gözlemleniyor.

"Kürtaj kadının en temel haklarındandır, yasaklanamaz" diyenlerin oranı 2016'da yüzde 43,6 olarak kaydedilmişken 2021 ve 2022 yıllarında bu oran yüzde 50'lerin üzerinde.

Doç. Dr. Çarkoğlu, bu verilerin henüz bir değişim olarak yorumlanamayacağını ifade etti:

"Çünkü bize yanıt veren insanlar her yıl birbirlerinden farklı insanlar. Belki aynı yaş grubundan geliyorlar, benzer demografilerden geliyorlar ama farklı kişiler. Ancak iki sene üst üste bu oranları yüzde 50'nin üzerinde görmek ümit verici."

KADINLAR EKONOMİK AÇIDAN "KIRILGAN"

Araştırmaya katılan kadınların yüzde 48'inin kendine ait bir banka hesabı yok. Bu oran erkeklerde yüzde 19.

Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu bu durumun kadınları daha kırılgan hale getirdiğini belirtti: "Kadınların kendilerine ait bir banka hesabı olmasının ekonomik özgürlüklerini pekiştiren ve ekonomik şiddete maruz kalmaları ihtimalini düşüren en önemli gösterge olduğunu söyleyen bir literatür var elimizde" diye açıkladı.

2016-2022 yılları arasındaki çalışmanın sonucu olarak araştırmaya katılan kadınların yalnızca yüzde 36'sının çalışma hayatında olduğu anlaşılıyor.

Son sekiz yıldaki verilere göre, kadınların işlerini bırakma sebepleri arasında en üst sıralarda evlilik, ev işi sorumlulukları ve çocuk bakım desteği alamamaları geliyor.

TOPLUMSAL CİNSİYET ALGISI DA GÜÇLENİYOR

Raporda, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik kadınlardaki ve erkeklerdeki olumlu görüşlerin 2016'dan bu yana pekiştiği ve eğitim seviyesi arttıkça toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki olumlu görüşlerin de güçlendiği görülüyor.

Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu, eğitimin hem kadındaki hem de erkekteki toplumsal cinsiyet algısını yukarı çektiği görülse de, bunun kadınlar üzerindeki etkisinin erkekler üzerindeki etkisinden daha fazla olduğunu söylüyor.

"Bu ilginç bir bulgu aslında. Örneğin, üniversite mezunu bir çiftin toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki görüşleri, ikisi de ilkokul, ortaokul ya da lise seviyesinde eğitim görmüş çiftlere göre ev içinde daha çok farklılaşıyor. Bu da daha fazla çatışmaya sebep olabilecek bir ortam yaratır" diyen Çarkoğlu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması açısından özellikle kadınlarda eğitimin öneminin altını çiziyor.