Vegazete’den Tunay Aktaş’ın haberine göre,  Manisa Kadın Platformu adına açıklama yapan Fatma Ayhan, “Kadınlarının dayanışma ve mücadeleyi örgütledikleri; renkleriyle, sözleriyle eylemleriyle bir araya geldiği, isyanını eyleme dönüştürdüğü 8 Mart Kadınların Dünya Kadınlar Günü hazırlıklarımızın devam ettiği bir süreçte 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ili etkileyen iki büyük deprem yaşadık. Ardından 20 Şubat günü Hatay merkezli depremler yaşadık. Kapitalist ataerkinin rantı önceleyen insanı ve doğayı hiçe sayan politikaları on binlerce yaşamı sevdiklerinden, bizi lerden kopardı. Siyasi iktidarın doğal felaket diyerek kendi sorumluluğunu görmezden gelen tüm sorumluluğu doğaya atan, kader ile açıklayan tutumuna karşı bizler yaşanan kayıpların kapitalizmin, doğa ve insan düşmanı politikalarının bir sonucu olduğunu ve bu haliyle sürdürülebilir olmadığını hep söyledik ve söylemeye devam edeceğiz.

DÜZEN HAYATLARIMIZA HER ANLAMDA KAST EDİYOR

Zor günler yaşamaktayız! Ataerkil kapitalist ülke, düzen hayatlarımıza her anlamda kast ediyor. 11 ili kapsayan ve milyonlarca insanı etkileyen depremlerin sonucunda, on binlerce insan hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı, milyonlarca insan evsiz kaldı. Milyonlarca insanın ruhsal durumlarında ise ağır travmalar oluştu. Milyonlarca insanda derin acılar bırakan Maraş depreminin etkileri, savaşlarda olduğu gibi kadınlar ve çocuklar üzerinde daha ağır yaşanıyor. Başta AKP iktidarının kapitalist politikaları olmak üzere, sermayenin, kentsel rantın, liyakatsizliğin, İnsan hayatını hiçe sayan imar uygulamalarının sebep olduğu bu büyük yıkımın sonuçları, zaten yoksulluk kıskacında, etnik ve dinsel olarak ayrımcılığa uğrayan, bölgesel eşitsizliğe, savaşa, emek sömürüsüne ve ataerkil şiddete en çok maruz kalan kadınları daha derinden etkiliyor.

KADINLAR TOPLUMUN EN SAVUNMASIZ KESİMİ

Enkaza dönen kentlerden sağ kurtulan yakınlarını kaybetmenin ağır travmasını yaşayan kadınlar bir taraftan da güvenlik endişesini yaşıyor. Kadınlar göçe, yoksulluğa, salgın hastalıklara ve şiddet riskine karşı en savunmasız toplumsal kesimi oluşturuyor. iktidar ve kurumları ise deprem ortamında dahi kadınlara ve çocuklara reva gördüğü gerici politikalarını uygulamaktan geri durmuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, “depremzede çocukları evlat edinenle evlenme engeli bulunmadığına” dair tecavüz ve istismarı meşrulaştıran fetvalar verirken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kimsesiz kalan çocukları yurtlarda ve okullarda adları taciz, tecavüz, istisma ve iddet ile anılan tarikat ve cemaatlere teslim etmekten utanmıyor.

DEPREMLE DURUM DAHA DA DERİNLEŞTİ

Türkiye, Dünya’da kadın işsizlik oranının en yüksek, kadın yoksulluğunun en fazla ve kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biriyken deprem ile birlikte bu durum daha da derinleşti. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle de birleşince önümüzdeki sürecin kadınlar açısından yaşamın her alanında güvencesizliği, bakım yükünü, şiddeti arttıracağı aşikârdır.

MÜCADELEMİZİ YÜKSELTECEĞİMİZİN SÖZÜNÜ VERİYORUZ

Savaşın, yoksulluğun, cinsiyet eşitsizliğinin ve muhafazakâr politikaların sonucu neredeyse her gün bir kadının katledildiği, LGBTİ bireylerin her türlü şiddete maruz bırakıldığı, haklarını savunanların cezaevlerinde rehin tutulduğu, kadın emeğinin rekabetçi, güvencesiz, esnek ekonomi politikaları dayatılarak sömürüldüğü, kadınların hukuksal haklarının gasp edildiği, kadını sadece aile ile tanımlayan, onu toplumsal alandan dışlayan gerici- ataerkil politikaların dayatıldığı, kadını güçsüzleştiren ve erkek şiddetine karşı savunmasız bırakmayı amaçlayan bu baskıcı ve çürümüş AKP-MHP iktidar bloğuna karşı kadın mücadelemizi yükselteceğimizin sözünü veriyoruz. Kadınların; Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun”dedi.