İzmir Ticaret Odası Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özgener, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde; “Türkiye olarak özgür düşünen, tartışan, eleştiren, sorgulayan ve hakkını arayan bir toplumsal yapıyı kurmak zorundayız. Bu süreçte ayrıca hukukun üstünlüğünün, kalkınmanın, refahın ve toplumsal barışın ön koşul olduğu anlayışını temel almalıyız hep birlikte” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, yedinci ve son gününde "Çoğunluğa ve Birliğe Davet" oturumuyla sürüyor. Bugünkü oturumda konuşan İzmir Ticaret Odası Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Özgener, şunları söyledi:

“Bazı tarihi olayları, dönüm noktalarını üzerinden yüzlerce, binlerce yıl geçtikten sonra yeniden okuyoruz, öğreniyoruz, irdeliyoruz. Gelecekten geçmişe bakıyor, bugüne ve geleceğe dair yeni sonuçlar çıkarıyoruz. Fütürist uzmanlar, sicim veya oyun gibi farklı teorilere kafa yoran bilim insanları ve hatta bilim kurgu yazarları, evreni, dünyayı olanla, yaşamışla incelemekle yetinmez. Zamanın ve tarihin akışını, düz bir çizgi üzerinden yorumlamaz. Tarihteki her önemli olayı, yarattığı etkilerle inceler ve sık sık ya yaşanmasaydı ne değişirdi sorusunu sorarlar. Senaryolar yazarlar. Bu sorgulamalar sonucunda da bazı olayların tarihin dönüm noktaları olduğu çok daha net bir şekilde ortaya çıkar.

Peki, İzmir İktisat Kongresi’ne de böyle bakabilir miyiz? Kongre, Türkiye Cumhuriyeti açısından tarihi bir dönüm noktası sayılabilir mi? Kongreyi etraflıca incelediğimizde bugüne ve geleceğe dair nasıl ipuçları yakalıyoruz? Düz tarihi bir okuma değil, daha etraflı ve çok daha etkenleri de işin içine katan bir bakış açısıyla incelediğimizde bize hangi verileri sağlıyor?

“İZMİR İKTİSAT KONGRESİ’NDEN BUGÜNE KADAR KISA BİR İNCELEME YAPTIĞIMIZDA TARİHİMİZİN DÖNÜM NOKTALARINDAN BİRİ OLDUĞUNU ÇOK RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ”

Bundan tam 100 yıl önce bir araya gelmiş 1135 kişi tam olarak neler hissetti? Nasıl bir heyecan duydu? Net olarak bilemiyoruz. Bugün yaşadıklarımıza nasıl etki etmişler? Cumhuriyetimizin temellerini nasıl atmışlar? O gün aldıkları farklı kararlar, gelecek 100 yılda çerçeveyi nasıl oluşturmuş? Bu soruların tamamına kısıtlı bir zamanda yanıt vermek mümkün değil. Ama 100 yıl sonra bu salonda bir araya geldiğimizde İzmir İktisat Kongresi’nden bugüne kadar kısa bir inceleme yaptığımızda tarihimizin dönüm noktalarından biri olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Alınan kararların büyük bir bölümünün ne kadar olumlu etki yarattığını bizler bugün daha iyi anlıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, Kongre’nin olağanüstü açılış konuşmasında ve daha sonra yaptığı değerlendirmelerde İzmir İktisat Kongresi’nin en az Erzurum ve Sivas kongreleri kadar önemli olduğunu dile getirmiştir. Temel olarak şunun altını net bir şekilde çizmemiz gerekiyor: Kongre’de alınan 291 karar, daha sonra ülkemizin ekonomik ve sosyal yasaları olarak karşımıza çıkıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü ve vizyonunda aktardığı gibi Kongremiz, milletin ve memleketin gerçek kurtuluşunu sağlamaya araç olacak kurallarını, temel taşlarını ve ilkelerini hazırlayıp, ortaya koymak şekliyle tarihte çok kıymetli bir hatırayı kazanacaktır.

“ATATÜRK’ÜN ORTAYA KOYDUĞU FİKİRLER VE İŞARET ETTİĞİ HEDEFLER, ÖYLE BİR VİZYONU YANSITMAKTADIR Kİ ÜZERİNDEN BİR ASIR GEÇMİŞ OLSA DAHİ GEÇERLİLİĞİNİ TAMAMIYLA KORUMAKTADIR”

Atatürk’ün ortaya koyduğu fikirler ve işaret ettiği hedefler, öyle bir vizyonu yansıtmaktadır ki üzerinden bir asır geçmiş olsa dahi geçerliliğini tamamıyla korumaktadır. Bu nedenle ilk kongre, bu gelişme perspektiflerinin ortaya konulması açısından uygun bir tartışma zemini oluşturmaktadır. Kongre ulusal ve uluslararası her kesimden katılım yüksek düzeyde olması da Türkiye’nin ekonomik vizyonunun geniş bir uzlaşma temelinde belirlenmesi açısından da fayda sağlamıştır.

“İKİNCİ YÜZYILIN İKTİSAT KONGRESİ, DÜNYADA BÜYÜK DEĞİŞİMLERİN YAŞANDIĞI BİR DÖNEMDE YAPILMAKTADIR”

Bugün idrak ettiğimiz İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, dünyada büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemde yapılmaktadır. Birinci iktisat kongresinde olduğu gibi bugün gerçekleştirdiğimiz kongrenin de tüm toplum kesimlerinin temsil edildiği katılımcı bir anlayışla düzenlenmesini çok önemli ve de değerli buluyorum.

“DÜNYADA İMAJI VE İTİBARI SÜREKLİ OLARAK YÜKSELEN, MUTLU VE BARIŞ İÇERİSİNDE BİR TÜRKİYE HAYALİMİZ VAR”

Eğitimde çağdaş standartları yakalamış, vergide adalet, sosyal güvenlik ve sağlık sistemi mükemmel çalışan, gelir dağılımı eşitsizliği çözülmüş, kadına yönelik şiddetin olmadığı, tarımda yapılanmayı tamamlamış ve sanayi üretiminde çarkların verimli ve çevreye saygılı yeni teknolojilerle döndüğü, genç işsizliğinin ürkütücü boyutlarda olmadığı, iş sağlığı ve işçi güvenliğinin dünya standartlarında uygulandığı, ticarette ve endüstride yenilikçi ve rekabetçiliğin hakim olduğu, güçlü bir ekonomiye sahip insanımızın bu ülkede yaşamaktan gurur duyduğu, demokrasisi gün geçtikçe kökleşen, hukukun üstünlüğünü temel alan, dünyada imajı ve itibarı sürekli olarak yükselen, mutlu ve barış içerisinde bir Türkiye hayalimiz var.

“DÜNYADA DEĞİŞEN KOŞULLAR VE YENİ DÖNEM, SİYASET DÜNYASINDA İHTİYACIMIZ OLAN LİDERLİK ANLAYIŞINI DA KÜRESEL ÖLÇEKTE ETKİLİYOR”

Dünya her alanda belirsizlik ve buna bağlı risklerin arttığı, hatta yüksek risk altında çalışmanın yeni normal olarak kabul edildiği önemli bir dönemden geçiyor. Tüm ülkeler bu, yeni normal denilen sürece uyum sağlamaya çalışıyorlar.  Bu süreçte iş yapmak, özellikle de sürdürülebilir büyüme ve karlılık hedeflerini yakalamak eskisine oranla çok daha zor. Dünyada değişen koşullar ve yeni dönem, siyaset dünyasında ihtiyacımız olan liderlik anlayışını da küresel ölçekte etkiliyor. Ülkeler, sisli ortamda uzakları görebilen, proaktif davranan, belirsizlikler karşısında yılmayan, kaos ortamında karar alma kabiliyetlerini mükemmel şekilde kullanabilen, çevresel faktörler ne kadar zorlu olursa olsun yönettiği ülkesini güven ortamında yönetebilecek liderlere ihtiyaç duyuyor. Bu dönemde çevik ve yalın organizasyon tipleri de daha önemli hale geliyor. Yenilikçilik, hız ve suyun akış yönünün tersine yüzebilenler, oyun değiştiriciler, şirketlerdeki aktivistler başarıyı yakalamakta önemli roller oynuyorlar.

“YENİ YÜZYILIN İKTİSAT POLİTİKALARI BELİRLENİRKEN KATILIMCI DEMOKRASİYE, DOĞA VE BİREY İLİŞKİSİNE ÖNEM VEREN YAKLAŞIMLAR TEMELİNDE HAREKET EDİLMELİDİR”

Küreselleşme süreci, iletişim ve bilişim teknolojilerinin itilimiyle güçlenerek ve yayılarak tarım toplumunu sanayi toplumuna dönüştüren süreci noktalamış ve bilgi toplumu paradigmasını her yönüyle toplumsal ve ekonomik hayata yerleştirmiştir. Özellikle yeni yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşen değişimler, hem niteliksel hem de niceliksel olarak sürekli olarak artarak dönüşümsel bir boyuta evrilmiştir. Bu nedenle, yeni yüzyılın iktisat politikaları belirlenirken sanayi toplumundan bilgi toplumuna yüksek teknolojiye, ağ ilişkilerine, katılımcı demokrasiye, doğa ve birey ilişkisine önem veren yaklaşımlar temelinde hareket edilmelidir.

“YENİ YÜZYILIMIZIN EKONOMİK TERCİHLERİ İÇERİSİNDE YÜKSELEN DEĞERLER, GİRİŞİMCİLİK, GELENEKSEL STATİK EKONOMİK YAKLAŞIMLARI YERİNE DİNAMİK TECRÜBE EKONOMİSİNE VE BİLGİ TABANLI EKONOMİ POLİTİKALARI İLE TOPLUMSAL DEĞERLER YARATMAK OLMALIDIR”

Yeni yüzyılımızın ekonomik tercihleri içerisinde yükselen değerler, girişimcilik, geleneksel statik ekonomik yaklaşımları yerine dinamik tecrübe ekonomisine ve yenilikçi öğrenen ekonomiye geçiş, kamuda ve özel sektörde değer zinciri yönetimi, bilgi tabanlı ekonomi politikaları ile toplumsal değerler yaratmak olmalıdır. Rekabetçi üstünlüklerini sürdürebilen ülkelere bakıldığında ortaya çıkan tabloya bakıldığında temel yeteneklerine odaklanan, sürekli yeniliklere açık, araştırma bütçesine sahip, esnek politikalarla içsel ve dışsal koşullara en kısa sürede uyum sağlayabilen ve yoğun bir kültürel dokuya sahip ekonomiler yer almaktadır.

“MEDYA VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ, DEMOKRASİLERDE DENETİM VE DENGE UNSURU OLAN ÇOK BÜYÜK İKİ GÜÇTÜR”

Medya ve sivil toplum örgütleri, demokrasilerde denetim ve denge unsuru olan çok büyük iki güçtür. Bu iki gücün sinerjik iş birliğinin ortaya koyduğu şeffaflık, bilgilenme ve hesap verilebilirlik ortamı, sağduyulu siyasetçiler ve diğer yöneticiler için bir şanstır. Ülke yönetimine hakim olmasını dilediğimiz, açık iletişim, danışma ve bilgi paylaşımına, demokratik süreçlerin işleyişine olumlu yönde katkı sağlayacak önemli bir kazanım olarak görüyoruz. Siyaset ve bilim insanlarımızın, iş dünyası temsilcilerimizin ve vatandaşlarımızın hep birlikte en önemli gündem maddesi, gelecek yüzyılın Türkiye’si olmalı.

“TÜRKİYE OLARAK ÖZGÜR DÜŞÜNEN, TARTIŞAN, ELEŞTİREN, SORGULAYAN VE HAKKINI ARAYAN BİR TOPLUMSAL YAPIYI KURMAK ZORUNDAYIZ”

Türkiye olarak özgür düşünen, tartışan, eleştiren, sorgulayan ve hakkını arayan bir toplumsal yapıyı kurmak zorundayız. Bu süreçte ayrıca hukukun üstünlüğünün, kalkınmanın, refahın ve toplumsal barışın ön koşul olduğu anlayışını temel almalıyız hep birlikte. Atatürk’ün tarif ettiği çağdaş uygarlık yolunda demokrasi, hukukun üstünlüğü, laiklik ve tam bağımsızlık gibi değerlerin üzerine inşa edilmiş cumhuriyetimize hep birlikte sahip çıkmaya devam edeceğiz.

“DAHA ÇOK ÇALIŞACAK, DAHA ÇOK ÜRETECEK, DAHA HAKÇA PAYLAŞACAK VE HEP BİRLİKTE DÜZLÜĞE ÇIKACAĞIZ”

Pes etmeden Türkiye ekonomisinin gücüne ve Türkiye’nin parlak geleceğine olan inancımızı koruyarak insanımızın zor günlerde mucizeler yaratarak hep bir çıkış yolu bulduğunu hatırlayarak ve de özellikle geleceğimizi inşa edecek çocuklarımıza, gençlerimize güvenerek yolumuza devam edeceğiz. Yeni yüzyılın önümüzdeki yıllarında bu kongre bildirilerinde ortaya koyduğumuz vizyon, ilkeler ve değerler ışığında da daha çok çalışacak, daha çok üretecek, daha hakça paylaşacak ve hep birlikte düzlüğe çıkacağız.”