İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, 10 ilde büyük yıkıma yol açan 6 Şubat depremlerinin ardından deprem bölgesindeki durumla ilgili açıklama yaptı. İzmir Mimarlar Odası’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, şunları söyledi:

“Depremin ilk anından itibaren ilk önemli iş akışı, enkaz altında kalan yurttaşların kurtarılması ve yaralıların, hızla acil tedavisi ve daha sonraki tedavilerinin planlanmasıdır. Maalesef depremin gece olması, çok soğuk bir iklimde gerçekleşmesi, enkaz altında kalan çok sayıda yurttaşımızın hayatını riske sokan faktörlerin başında gelmiştir. Ancak burada esas; enkaz altında kalan yurttaşlarımızın çok kritik olan, ilk 24-48 saat içinde kayıplarının artmasındaki ana neden, müdahalenin ne yazık ki gecikmesidir. Daha önceki depremlerden çok büyük kayıpları azaltan, kurtarma, tedavi ve depremzedeleri hayatta tutma sürecinin organizasyonunda yer alan  Silahlı Kuvvetler ve Kızılay gibi iki temel kamu kuruluşunun, lojistik, arama kurtarma, istihkam, barınma,  aydınlatma, temiz su temini, açlıkla mücadele, soğukla mücadele, hijyenik ortam yaratma, yol onarımından, ulaşıma, mobil mutfaktan mobil ameliyathaneli sahra hastanelerine kadar görmekte olduğumuz ilk 24 saat örgütlenmesi ne yazık ki bu depremde görülememiştir.

Bölgede en kritik ilk saatlerden itibaren başlayan koordinasyonsuzluk, AFAD’ın yetersizliği, gelen yardım ekiplerinin durdurulması binlerce vatandaşımızın yaşamına mal olmuştur. Geçen 9 günlük süre içerisinde durum değişmemiş, depremin acıları ve kayıpları ne yazık ki bu kurumların yapamadıkları görevleri nedeni ile çok daha büyük rakamlara ulaşmıştır. Tek elden hizmet versin diye organize edilmiş AFAD ise hem bölgedeki lojistik yapıların kaybedilmesi hem de 7 bin civarındaki çok yetersiz sayıdaki eğitimsiz ve toplanması çok zor eleman havuzu ile bugün hala bazı deprem alanlarına ulaşılamamış, neredeyse Kızılay zaten sahada yok olmuştur.

“YARDIMLARA KAYYUM YOLUYLA EL KONULMASI KABUL EDİLEMEZ”

Yardımlara kayyum yoluyla el konulmasını kabul etmiyoruz. Ülkemizde daha önce yaşanan felaketlerin ardından, toplanan gıda malzemelerinin depolarda çürüdüğüne şahit olduğumuz, liyakatsiz, yandaş kişilerin yönetiminde olduğu AFAD ve Kızılay’ın, sivil yardım ekiplerini faaliyetlerini sekteye uğrattığı, bölgeye gönderilen yardım malzemelerine el konulduğu, ilan edilen olağanüstü hal koşullarında mülki amirlerin, emek meslek örgütlerinin gönüllü, duyarlı vatandaşların yardımlarına dün Pazarcık’ta olduğu gibi kayyum atayarak el koyduğu, yardım çağrısı yapanların gözaltına alındığı bir süreci de yaşamaya devam ediyoruz. Üstelik bizler emek meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri olarak özellikle yardımın hiç gitmediği noktalara, köylere mezralara yardım ulaştırmaya çalışıyoruz. Devlet ise vatandaşın gönüllü yardımlarına el koyduğu gibi bunları ayrımcılık yaparak ve açıkça siyasallaştırarak dağıtmaya çalışmaktadır. Zaten bu nedenle de vatandaşın devlete güveni kalmamıştır. Dolayısıyla vatandaşın gönüllü yardımlarıyla emek meslek örgütlerinin demokrasi güçlerinin topladıkları yardımlara kayyum atanmasını kabul etmiyoruz. Yardımları engelleyen kayyum atamaları mutlaka ve derhal durdurulmalıdır. Devletin görevi yardımları durdurmak olamaz, tam aksine yardım faaliyetlerine yardımcı olması en doğal ve acil olanıdır. 3 gün boyunca vatandaşlarına enkaz altındayken seyirci kalan devlet, ortada olmayan devlet, oraya zar zor AFAD ekipleri gönderebildiğinde ilk yaptığı iş OHAL ilanı olmuştur. OHAL ilanı, yardımlara el konulması, arama kurtarma faaliyetlerinin durdurulması ve koordinasyon merkezlerine kayyum atanması ile devam eden süreçte önceliğin yaşamsal olmadığı çok açıktır.”

“400’Ü AŞKIN HEKİM VE SAĞLIK PERSONELİMİZ BÖLGEDE”

İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak da şunları söyledi:

“Can kayıplarının içerisinde maalesef hekim meslektaşlarımızın sayısı şu anda 81 olarak görünmektedir. Bu rakamların önümüzdeki günlerde artacağından çok büyük kaygı ve endişe duymaktayız. İzmir Tabip Odası olarak biraz evvel de ifade edildiği gibi 6 Şubat tarihinde saat 12:00 itibarıyla İzmir Demokrasi Güçleri ile birlikte bir koordinasyon kriz merkezi kuruldu ve bunun içerisinde İzmir Tabip Odası olarak biz de özellikle insan gücü açısından bir destek oluşturma gayreti içinde olduk. Şu anda 400’ü aşkın hekim ve diğer sağlık personelinden oluşan gönüllü ekibimiz hem Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı hem Türk Tabipleri Birliği hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla bölgede görev yapma çabası içerisindedir”