İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, “Kızılay ve sizler milletin yardım ve dayanışma inancına da zarar verdiniz. Bunun en büyük sorumluları içerisinde yapılan her türlü hatayı alkışlayan ve olur olmaz her karara da parmak kaldıran Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri de sorumludur” dedi.

İYİ Parti’nin “Kızılay’ın kuruluş amacından uzaklaşmasının nedenleri ve sorunların tespit edilmesi” amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesine ilişkin grup önerisi, AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önergenin gerekçesini açıklayan İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, şunları söyledi:

“ACIMIZI AKP’NİN HER BİRİ BAŞLI BAŞINA REZALET VE SKANDAL OLAN YÖNETİMİ DAHA DA KESKİNLEŞTİRİYOR”

“Cumhuriyet tarihimizin en büyük felaketini yaşıyoruz. Acımız sonsuz, kederimiz dinecek gibi değil. Üstelik bu acımızı AKP’nin her biri başlı başına rezalet ve skandal olan yönetimi daha da keskinleştiriyor. Elektrikler olmadığı için ölen çocuklar ve günlerce geciken müdahaleler yüzünden duymaktan imtina ettiğiniz utanma duygusu milletimizi daha da öfkelendiriyor.

Depremle yıkılmış şehirlerimizde, ilçelerimizde, beldelerimizde ve köylerimizde tam 3 hafta geçmesine rağmen hala çadırlar kurulamamış; çadırlardan konteynerlere geçilememiştir. Başta hijyen olmak üzere en temel sağlık ihtiyaçları dahi karşılanamamıştır. Ortaya çıkan bu acı durum insanlarımızı isyan duygularına sürüklemiş ancak siz bu isyan duygularını anlamak yerine insanımıza hakaretle cevap vermeyi tercih ettiniz.

“KIZILAY VE SİZLER MİLLETİN YARDIM VE DAYANIŞMA İNANCINA DA ZARAR VERDİNİZ”

Yaşadığımız doğal afeti değil Cumhuriyetimiz belki de tarihimizin en büyük felaketi kılan sizin 20 yıllık iktidarınızın başarısız sonucudur. Kızılay ve sizler milletin yardım ve dayanışma inancına da zarar verdiniz. Bunun en büyük sorumluları içerisinde yapılan her türlü hatayı alkışlayan ve olur olmaz her karara da parmak kaldıran Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri de sorumludur.

Biz asıl tıynetini son 10 yıldır giderek artan şekilde ortaya koyan bir kötü yönetimle değil; esasen bir kötülük yönetimiyle karşı karşıyayız. Aslında bu kötülük zihniyetinin temel sebebi Cumhuriyet kurumlarına karşıtlık ve Cumhuriyet kurumlarının yok edilmesine dair tutumdur. Türk Hava Kurumu’nda neyi yaşıyorsak şimdi Kızılay’da da aynı şeyi yaşıyoruz. Mevcut otokratik ucube tek adam rejimi ne yazık ki 12 Eylül 2010’dan başlayan referandumlar süreciyle ülke ve millet olarak bizi çok ağır sonuçlara maruz bıraktı.

“BİZİM ESKİDEN BİR KIZILAY’IMIZ VARDI. HER ZOR GÜNÜMÜZDE YANIMIZDA BULUNUR, MİLLETİMİZİN GÖZBEBEĞİ OLAN KURUMLARIN BAŞINDA GELİRDİ”

12 Eylül 2010’dan itibaren karşılaştığımız başlıca olaylar: 15 Temmuz hain kalkışması, dayanılmaz hayat pahalılığı, bozulan şehirler, artan uyuşturucu kullanımı, yolsuzluk ve usulsüzlük ve Suriye sığınmacıları felaketi. Bunların hangisinin milletimizin genel iyiliğine hizmet ettiğini söyleyebilirsiniz? Sistematik ve kasıtlı olarak içten içe çürütülmüş ve ülkemizi kurumsuzlaştırmayla karşı karşıya bırakmış bir yönetimle karşı karşıyayız.

Bizim eskiden bir Kızılay’ımız vardı. Her zor günümüzde yanımızda bulunur, milletimizin gözbebeği olan kurumların başında gelirdi. Doğal felaketlerde kendiliğinden harekete girerdi. Ticari olan hiçbir faaliyetle ilişkisi yoktu. Milletimizin kalbinde yer eden bu yardım ve dayanışma kurumumuz maalesef kötülük rejiminin şimdi çıkarlarına hizmet eden bir paravan kuruluşa dönüştürüldü. Başkent elektriğin, Kızılay’a 8 milyon dolarlık bağışı, Kızılay’dan Ensar Vakfı’na aktarıldı ve oradan da TÜGVA’ya aktarıldığı ifade ediliyor. Bu gösteriyor ki Kızılay tam bir para aklama operasyonunun aleti haline getirilmiş.

“14 MAYIS’TAN SONRA BAMBAŞKA BİR SİYASİ İKTİDARLA KIZILAY’I OLMASI GEREKTİĞİ YERE GETİRECEĞİZ”

Yurt dışından tek bir kalemde 200 milyon dolarlık 14 milyon kan torbası aldınız. Bu torbaların içinde kan pıhtılaşmasını engelleyici ilaç vardır. Allah korusun Türkiye savaşa girerse ve bu kan torbaları Türkiye’ye teslim edilmezse Türkiye bir felaketle karşı karşıya kalır. Ama bu 200 milyon dolara aldığınız kan torbalarının fabrikası 15 milyon dolara kuruluyor. 15 milyon dolara bu kan torbalarının fabrikasını kuracağınıza Kızılay aracılığıyla 200 milyon dolarlık 14 milyon adet kan torbası alımı yaptınız.

Siz adına Kızılay Holding demişsiniz ama ben kendi parasını çalan holding görmedim ve para aklamaya çalışan holding de görmedim. Dolayısıyla bugüne kadar Kızılay’ı holding değil, Hilal-i Ahmer olarak biliyorduk ama siz sonuçta onu hem holdingleştirdiniz hem de kendi kendisinin ilk defa parasını çalan bir holding haline getirdiniz. 14 Mayıs’tan sonra bambaşka bir siyasi iktidarla Kızılay’ı olması gerektiği yere getireceğiz.

“DÜNYANIN HER YERİNDEN YARDIMLAR GELİYOR FAKAT KIZILAY DEPREM BÖLGESİNDE YOK”

İYİ Parti’nin grup önerisi üzerine söz alan HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü şunları kaydetti:

“Kızılay, kamu yararına olan bir kuruluş olarak anılıyor, 155 yılı aşkın bir süredir var. Deprem dediğimiz zaman hep aklımıza Kızılay çadırları gelirdi ama deprem bölgesine gittiğimiz zaman Kızılay çadırı görmedik. Vanlı işçi Recep deprem olunca bir çay ocağı kiralamış, inşaatta kullandığı 25 yıllık aracının arkasına bunu yerleştirmiş ve Van’dan Adıyaman’a koşup ücretsiz çay dağıtmış. Küçücük Diyarbakır Çınarcık Belediyesi Adıyaman’ın yarısına birinci günden itibaren sıcak yemek servisi yapıyor. Silopi Belediyesi, Pazarcık Narlı’da aşevleri açıyor. Hatay’da bir kilise aşevi açıp halka sıcak yemek veriyor. Dünyanın her yerinden yardımlar geliyor fakat Kızılay deprem bölgesinde yok. Üç gün sonra öğreniyoruz ki Ahbap’a çadır sattı. Türk Eczacılar Birliği’ne Kızılay çadır sattı, konserve sattı vb.

‘Kızılay’ın iştirakidir satabilir’ diye biraz sonra burada kelime oyunu yapabilirsiniz. Bu Kızılay depremzedelere çadır götürmedi, çadır kurmadı. Elindeki çadırları üç gün bekletip ondan sonra Ahbap’a sattı. Kızılay tüzel kişiliğe sahip, kar amacı gütmeyen yardım ve hizmetleri karşılıksız olarak sunmak zorunda olan bir kurum. Kerem Kınık diyor ki, ‘2050 çadırımızı maliyet fiyatıyla teslim ettik, finansal sürdürülebilirlik için.’ Kızılay’ın finansal sürdürülebilirlik gibi bir sorumluluğu yok.

“DEPREMZEDELERE MÜŞTERİ MUAMELESİ YAPAN BİR KAMU KURULUŞUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

Artık kral çıplak, ortada her şey açık bir şekilde görülüyor ve Türkiye’yi şirkete çeviren, halkı müşteriye çeviren, Kızılay’ı ticarethaneye çeviren, depremzedelere yardım götürmeyen, çadır götürmeyen, tuvalet, duş götürmeyen, yiyecek götürmeyen, depremzedelere müşteri muamelesi yapan bir kamu kuruluşuyla karşı karşıyayız. Kamu kuruluşlarımız, kamu hizmeti görmesi gereken Kızılay ticarileştirilmiş, piyasalaştırılmış neye hizmet ettiği belli değil. Kızılay halka hizmet etmek için değil, Kızılay sadece kar etmek için de değil, Kızılay’ın gizli bir ajandası var.

“ERDOĞAN BAŞTA OLMAK ÜZERE, KIZILAY BAŞTA OLMAK ÜZERE BÜTÜN SORUMLULAR HESAP VERMEK ZORUNDA”

Çadır olmadığı için, mobil tuvalet olmadığı için, soba olmadığı için, bir güvencesi olmadığı için hasarlı binalara giren ve yaşamını yitiren insanların ölmesi bir cinayettir ve bu cinayetin failleri arasında Erdoğan başta olmak üzere hükümet var, Kızılay var, AFAD var. Cezasızlık politikası sona ermek zorunda, Erdoğan başta olmak üzere, Kızılay başta olmak üzere bütün sorumlular hesap vermek zorunda.”

“O ACILARIN BİR NEBZE HAFİFLETİLMESİNİ İSTİYORSAK İHMALLERİ OLANLARIN HESABINI MUHAKKAK SORMAMIZ LAZIM”

CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ise şunları söyledi:

“Milyonlarca insanımızın içi kan ağlıyor. Bu tip olaylarda elbette acılarda ortaklaşmak doğrudur ama milletvekilleri, o acıların bir nebze hafifletilmesini istiyorsak ihmalleri olanların hesabını muhakkak sormamız lazım. Bu yaşadığımız olay kurumların erozyona uğratılmasının sonucudur. Depreme karşı yeterli önlem alınmaması bu acının bu seviyede yaşanmasına sebebiyet vermiştir.

Kızılay’ın kuruluşu 1867’dir. O zamanki adı Hilali Ahmer Cemiyeti. Kuruluş amacı ayrım yapmadan tüm dünyada herkese yardım götürebilmek. 1912 yılında Libya’da, Trablusgarp’ta yaralanan Mustafa Kemal Atatürk’ü dahi tedavi etmiş güzide bir kuruluştur. 1935’te Kızılay adını aldı. Bugün geldiğimiz noktada deprem oluyor Kızılay 3 gün sonra KAP’a bildirim yapıyor. Yeterli çadır temin edemediği gibi çadır satıyor.

“BİR VERGİ HANGİ ALANDA TOPLANIRSA O ALANDA O VERGİYİ HARCAMAKLA HÜKÜMLÜSÜNÜZ”

Kızılay’ın yurt dışına milyonlarca dolar gönderip oralarda binalar yapılmasını doğru buluyorsanız buyurun el kaldırın. O binaların yerine çadır kurulmasını, çadır alınmasını, insanlara yardım edilmesini doğru bulmuyor musunuz? Kızılay’ın amacı bu değil mi? Oralarda koca binalar yapmak mı daha itibarlı dünya açısından yoksa böylesine bir afette tek bir kişinin burnunun kanamamasını başarmak mı daha itibarlı?

Bir vergi hangi alanda toplanırsa o alanda o vergiyi harcamakla hükümlüsünüz. 1999 depreminden sonra Özel İletişim Vergisi adı altında insanlarımızdan toplanan vergi 38 milyar dolar. Bu parayla 50 bin dolardan 765 bin tane depreme dayanıklı konut yapılabilirdi. Asgari 3 milyon insanın güvenilir bir barınma yeri olurdu. O parayı millet size vermiş, hazırlık yapsaydınız. O parayı size yollar yapın diye vermemiş. Bunu başka bahaneyle açıklayamazsınız. Parasını almışsınız milletten, insanları korumamışsınız.

“BUNUN HESABINI ELBET BU MİLLET SORACAK”

Bu iş öyle sorumluların, yapması gerekenleri yapmayanların, sakal bırakarak, ağlamaklı konuşarak, PR çalışması için reklam filmleri çekerek kapatılmaz. Bunun hesabını elbet bu millet soracak. Askerin yeterli sayıda sahaya çıkmamasının zararını çok gördük. Bütün bölgeyi gezdim en başarılı kurtarma işlerini yapan az sayıdaki askerdi. Genç, güçlü, spor yapan komandolar vardı ama sayısı çok azdı. 2013’te bir yasa çıkartıyorsunuz; asker valinin emri olmadan müdahale edemez. Özünde korku var.”