İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Nergis Erdoğan, “İktidarın yönetiminde depremin 17. gününde çadır, hastane, su, elektrik ve tuvalet ihtiyaçları hala çözülememiş durumdaysa burada sağlıktan söz edilemez. Hatay’da Deprem aynı şiddetiyle devam ediyor. Enkaz altında kalıp ölenlerin sesini duymadınız bari şimdi bizim sesimizi duyun" dedi. 

İstanbul Tabip Odası, deprem bölgesinde yaşanan sorunları ve mevcut tablonun iyileştirilmesi konusunda sorumlu davranmaya davet etmek için bugün basın toplantısı düzenledi. İTO’nun Cağaloğlu’ndaki binasında “İstanbul Tabip Odası Uyarıyor, Deprem Bölgesi’nde Yıkılan Hastaneler Nedeniyle Durma Noktasına Gelen Sağlık Hizmetlerinin Tekrar Başlaması İçin Gerekli Koşullar Acilen Sağlanmalı, Birinci ve İkinci Basamak Sağlık Hizmetleri İçin Güvenli Alanlar Oluşturulmalı, Acilen Sağlık Birimlerine Başka İllerden Sağlık Emekçileri, Barınma Koşulları ve Tüm İhtiyaçları Karşılanarak Görevlendirilmelidir” açıklaması yapıldı.

Toplantıya İTO Başkanı Prof. Dr. Nergis Erdoğan , İTO Genel Sekreteri Ertuğrul Oruç, İTO gönüllü hekimleri adına Dr. Coşkun Canıvar ve Dr. Ali Çerkezoğlu katıldı. İTO adına hazırlanan ortak açıklamayı İTO Başkanı Prof. Dr. Erdoğan okudu. Prof. Dr. Erdoğan, şunları söyledi: 

"NE YAZIK Kİ YİRMİ DÖRT YIL ÖNCE YAŞADIĞIMIZ 1999 DEPREMİNDEN ZERRE KADAR DERS ALINMADAN GEÇİRİLMİŞ, BİR ANLAMDA HARCANMIŞTIR: İstanbul Tabip Odası aktivistlerinin Hatay Deprem bölgesi gözlemleri bu bölgede hizmet vermeye çalışan meslektaşlarımızın tükenmiş, özellikle birinci basamak olmak üzere sağlık hizmetlerinin yok düzeyinde olduğunu göstermektedir. Türk Tabipleri Birliği (TTB), İTO yönetim ve gönüllü hekimleri olarak depremin yönetilemeyen yıkıcı sonuçlarına dair şahitliklerimizi siz değerli basın mensupları ve meslektaşlarımızla paylaşmak için buradayız. Kahramanmaraş merkezli ve ülkemiz yüzölçümünün yüzde 21’ini etkileyen deprem afetinin üçüncü haftasındayız. Deprem aslında bir felaket değildir, yeryüzünde yaşamın devamında önemli rol oynayan bir doğa olayıdır. Depremi afete dönüştüren insanların, daha doğru bir deyişle bu politikaları belirleyen yönetimlerin doğaya uygun olmayan yerleşim, güvensiz ve denetimsiz konut politikalarıdır. İnsanlığa zarar verme potansiyeli olan bir doğa olayının afete dönüşmemesi için gereken “risk ve zarar azaltma, hazırlık” aşamaları ne yazık ki yirmi dört yıl önce yaşadığımız 1999 depreminden zerre kadar ders alınmadan geçirilmiş, bir anlamda harcanmıştır. Bu ilk aşamalar için kullanılacağı söylenen deprem fonuna akan milyarlarca lira zamanın maliye bakanlarından birisine göre bütçe açığını kapatmak için, bir diğeri tarafından da bizzat ifade edildiği gibi duble yollar, havalimanları ve sağlık harcamaları için kullanılmıştır. 

GEÇMEDİKLERİ DUBLE YOLLAR, KÖPRÜLER VE HAVALİMANLARI İSE HALKIMIZI MEZARA GÖTÜREN YOLLAR OLMUŞTUR: Sağlık harcamalarının anlamını biz hekimler çok iyi biliyoruz. Çünkü hasta garantili, yap işlet devret modeli yapılan şehir hastaneleriyle, performans sisteminin ve özelleştirmenin tüm basamaklarda yaygınlaştırılması ile sağlığı ulaşılamaz hale getiren sağlık sisteminin en yakın tanığı ve mağduru hekimler ve halkımızdır. Geçmedikleri duble yollar, köprüler ve havalimanları ise halkımızı mezara götüren yollar olmuştur. Oysa yapılan hesaplamalar, deprem fonunda toplanan paranın bir milyonun üzerinde doksan altı metrekare konuta yeteceğini göstermektedir. 

BUGÜNE KADAR ÜLKEMİZDE YAŞANAN DEPREMLERDE ENKAZLARDAN GELEN YARDIM ÇIĞLIKLARININ HİÇ BU KADAR YANITSIZ BIRAKILMADIĞI YÖNÜNDEDİR: Deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları için organize olmakta çok geç kalınmış, askeri birliklerin ve sivil toplum örgütlerinin görev almasına getirilen engeller, kış şartlarının getirdiği olumsuzluklarla birleştiğinde binlerce canın kaybına yol açmıştır. Canlı tanıklıkların ve Tabip odamız adına ilk günden deprem bölgesine yetişen hekimlerin gözlemleri. Bugüne kadar ülkemizde yaşanan depremlerde enkazlardan gelen yardım çığlıklarının hiç bu kadar yanıtsız bırakılmadığı yönündedir. İstanbul Tabip Odası (İTO) depremin ilk gününden itibaren daha organize destek verebilmek amacıyla Hatay ve Adıyaman illeri Tabip Odaları ile çalışmayı hedeflemiştir. 

HATAY BUGÜN MİYOMOTO VERİLERİNE GÖRE HASAR ORANI YÜZDE 41 OLAN, SAĞLAM BİNA BULMANIN NEREDEYSE MÜMKÜN OLMADIĞI BİR BÖLGE HALİNE GELMİŞTİR: Olağanüstü tarihi ve kültürel zenginliğiyle dünya mirası olan Hatay bugün Miyomoto verilerine göre hasar oranı yüzde 41 olan, sağlam bina bulmanın neredeyse mümkün olmadığı bir bölge haline gelmiştir. Toplum sağlığı merkezinin bile yıkıldığı bölgede ne birinci basamak ne de halk sağlığı hizmeti verilmemektedir. Poliklinik hizmetleri ise bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki sahra hastanelerinde sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin desteğiyle kısmen verilmektedir. İstanbul Tabip Odası depremin ikinci gününden itibaren bölgeye ulaşma çabası içine girmiştir. Adıyaman’da kurulan sekiz konteyner ile bölgede gönüllü hizmet veren çok sayıda hekime konaklama imkânı sağlanmış kadın doğum ve diş sağlığı çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. 

İTO ARACILIĞIYLA 17 HEKİM GÖREVLENDİRME YAZILARI VE ULAŞIMLARI SAĞLANARAK SAMANDAĞ VE HATAY’A GÖNDERİLMİŞTİR: İTO üyesi bir hekim grubu kiralanan panelvanla yola çıkarak Hatay Samandağ’a gitmişler, bölgedeki ihtiyaçlara dönük gözlemlerini iletmişlerdir. Daha sonra İTO aracılığıyla 17 hekim görevlendirme yazıları ve ulaşımları sağlanarak Samandağ ve Hatay’a gönderilmiştir. Halen bir kısmı dönen arkadaşlarımızın yerine rotasyonla yeni ekipler gönderme çalışmalarımız devam etmektedir. 17 Şubat 2023 tarihinde İTO tarafından bölgede çalışan meslektaşlarımız ve sağlık çalışanlarının barınma ve gereğinde sağlık hizmeti verebilmeleri için, bağış kampanyası ile temin edilen sekiz konteynerden dördü Antakya Sevgi Parkına, dördü Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi bahçesine yerleştirilmiştir. Aynı tarihte ilaç, tıbbi malzeme, boyunluk, atel, aerochamber, nebülizatör, oksijen tüpü, su tankı, hijyenik malzeme, kamp malzemeleri bir kamyonla Hatay’a ulaşmıştır. Halen Antakya ve Samandağ’da İTO tarafından temin edilen birer karavan gezici hizmet vermektedir. 

HATAY İLİNİN ANTAKYA, DEFNE VE SAMANDAĞI İLÇELERİNDE AKTİF VE BÜTÜNSEL SAĞLIK HİZMETİ SUNAN HERHANGİ BİR KAMU HASTANESİ BULUNMAMAKTADIR: TTB kriz masasının ve İTO sağlık ekiplerinin gözlem ve raporlamaları Hatay’da yaşanan son iki deprem ve bu depremlerin hasarlı Hastaneler ve sağlık kurumlarında yarattığı tahribatlar da dikkate alındığından günbegün yenilenmek zorundadır. Bu nedenle bugün itibariyle yeni bir gelişme yaşanmamış olsa bile son iki deprem sonrasında Hatay ilinin Antakya, Defne ve Samandağı ilçelerinde aktif ve bütünsel sağlık hizmeti sunan herhangi bir kamu hastanesi bulunmamaktadır. Özel hastaneler için de aynı durum söz konusudur. Dört özel hastane devre dışı kalmış, kadın doğum branş hastanesi niteliğindeki küçük bir özel hastane zor koşullarda sınırlı bir sağlık hizmeti sunma çabasını sürdürmektedir. 

Bölgede bulunan Türk Tabipleri Birliği, İTO ve Adana Tabip Odasının gözlemlerine göre:  

- Bölgede birinci basamak ve halk sağlığı hizmeti hiç yoktur. Tetanos ve çocukluk çağı aşılarının yapılamaması en önemli sorunlardandır. 

- Çöplerin toplanması yeterli ve uygun değildir, çöp toplama alanı çadır alanlarına yakındır. Bu durum enfeksiyon riskini artırmaktadır. Tuvalet ve hijyen sorunu nedeniyle dizanteri riski vardır. 

- Çadır kentlerin beton yıkıntılarının arasında olması enfeksiyon, kaza, toza maruziyet gibi çeşitli riskler taşımaktadır. 

- Enkaz kaldırma çalışmalarında, çalışanların sadece baret kullandıkları gözlenmiştir, asbest ve toz için N 95 maske kullanılması gereklidir. Cenazelerin sokakta ve morglar dışında bekletilmemelidir. 

- Çadır zeminlerinin toprak olması bulaşıcı hastalık riskine ve soğuk maruziyetine yol açmaktadır. 

BÖLGEYE YÖNELİK SAĞLIK HİZMETİ SEFERBERLİĞİ BAŞLATILMALIDIR: Sağlık Bakanlığı başta TTB ve Tabip Odaları olmak üzere, ivedilikle meslek örgütleri, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, uluslararası yardım kuruluşları, gönüllü sağlık çalışanları ile ilişkiye geçmeli ve bölgeye yönelik sağlık hizmeti seferberliği başlatılmalıdır. 21. yüzyılda ve uzaya çıkacağını iddia eden bir iktidarın yönetiminde depremin 17. gününde “çadır, hastane, su, elektrik ve tuvalet” ihtiyaçları hala çözülememiş durumda ise burada sağlıktan söz edilemez. Çünkü yıllardır ısrarla söylediğimiz gibi; Sağlık, bedenen, ruhen, sosyal, kültürel ve siyasal iyilik halidir. Depremi yaşayan bütün illerimizde ve özel olarak gözlemlediğimiz Hatay ilinde yüzbinlerce insanın bedenleri, ruhları, sosyal ve kültürel geçmişleri ve gelecekleri ağır yara almış durumdadır. 

BU NEDENLERLE  

Sağlığa erişim ve organizasyon bozukluğu en kısa sürede düzeltilmeli, kullanılamayan hastanelerin yerine daha donanımlı sahra hastaneleri kurulmalıdır. Bölgedeki hekim ve sağlık çalışanlarının, kendi isteklerine bırakılmaksızın, diğer bölgelerden gelecek ekipler ile dinlenmelerine olanak tanınmalıdır. Normal çalışma düzeni kararı kaldırılmalı, gönüllülerin bölgeye gitmesi engellenmemelidir. Kronik hastaların tedavisi ve psikolojik rehabilitasyonu, gebe ve çocukların takibi ve aşılanması için hızlı hareket edilmelidir. Kanalizasyon ve atık sistemine hızla çözüm bulunmalı salgın hastalıklar başlamadan önlenmelidir. Hatay’da Deprem aynı şiddeti ile devam ediyor. Enkaz altında kalıp ölenlerin sesini duymadınız bari şimdi bizim sesimizi duyun.”