dokuz8HABER- HABER MERKEZİ

ABD’nin Minneapolis kentinde 25 Mayıs 2020 tarihinde  Derek Chauvin isimli bir polisin ırkçı saldırısı ile katledilen George Floyd’a kürtçe şarkı yapıldı. Sözleri Ercan Şeker’e müziği Ali Papur’a ait olan şarkıyı Öznur ‘İZ’ isimli EP albümünde seslendirdi. Alman müzisyen Christian Walter tarafından aranje edilen ve yine enstrümanların çoğu Walter tarafından çalınan şarkının texti Kürtçe, Türkçe, İngilizce ve Almanca dillerine çevrildi. Amerikanın geleneksel müzik tarzı olan Jazz formunda bestelenen şarkı 4 Kasım 2021 tarihinde digital platformlar ve Kerem Ulaş Dönmez’in ‘Karoft’ isimli Youtube sayfasından yayınlandı.

"SORUMLULUK DUYGUSU BİZİ ŞARKILARI ÜRETMEYE İTİYOR"

George Floyd için hazırlanan şarkıya dair dokuz8HABER'e konuşan Öznur Turan, Floyd'a dair şarkı yapma fikrinin nerden geldiğini şu sözlerle anlattı:

"Aslında biz uzun zamandır besteler yapıyorduk. Genelde yaptığımız bestelerin her birinin ayrı bir hikayesi ve ayrı bir konusu var. Bu albümde de her şarkının bir derdi var. Bu da şunu gösteriyor, bizim müziğimizin bir derdi var. İZ albümü de öyle oluştu. Sorumluluk duygusu bizi böyle şarkıları üretmeye itiyor. Biz de dünyada yaşanan olumsuzlukları takip ediyor ve okuyoruz. Bir yandan da hayatımızı idame ettirmek için çalışıyoruz. Ama bazı konular ve olaylar vadır ki sizi olduğu yerden sarsar, uzun süre kendinize gelemezsiniz."

DERİN 'İZ' BIRAKAN İKİ OLAY

"İşte gündelik haberleri takip ederken bizi adeta derinden etkileyen, sarsan ve derin İZ’ler bırakan iki olay yaşandı. Biri 18 Mayıs 2020 tarihinde gazetelerde ve basında yer alan bir  haberdi. İstanbul Kilyos’ta yol kenarında kaldırımların altına plastik kutuların içine konulup gömülmüş 282 kişiye ait kemikler bulundu, bu kemikler yaklaşık  3 yıl önce Bitlis’te sokağa çıkma yasağının olduğu sırada Garzan mezarlığından çıkarılıp İstanbul Adli Tıp kurumuna götürülmüş ve bundan hiç kimsenin haberi olmamış. Daha sonra mezarların açıldığını ve çocuklarının cenazelerinin olmadığını farkeden ve başvuru yapan ailelere, cenazelerin DNA testi için İstanbul’a  götürüldükleri söyleniyor. Kan örneği vermeye giden ve örnekleri uyuşan aileler Kilyos’ta otoban kenarında bir alana götürülüyor ve üstü asfaltla kapatılan kaldırımın altından plastik kutuların içine konulan kemikler ailelerine teslim ediliyor. Bu şoku ve bu insanlık dramını yaşayan aileler olayı basına bildiriyor ve biz de oradan öğreniyoruz. Çoğu aile çocuklarının öldüğü günden beri dördüncü kez gömüldüğünü ifade ediyor, ilk önce kimsesizler mezarlığı, sonra aile mezarlığı, Kilyos ve tekrar aile mezarlığı... Bu hiçbir kanuna, kitaba ve hukuka sığmayacak bir olay ve tamamen kafa tasçı, ırkçı ve pervasızca bir kin sonucu yapılıyor, çünkü öldürülen kişiler Kürt. Kürt olunca her şey mübah sanki.  Bu halka ölümü reva görmedikleri gibi, öldüklerinde de öfkelerini dindiremiyorlar ve cenazeleri kaldırımların altına kimi kimseleri, bir hikayeleri, sevenleri, yol gözleyenleri yokmuş, sadece kuru kemiklermiş, eskimiş bir eşyaymış gibi muamele yapılıyor."

george floyd

"SİYAHLARIN VE KÜRTLERİN EN ÇOK ÖLME HAKKI VAR"

İkinci olay ise hemen akabinde ABD’nin Minneapolis kentinde, 25 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleşti. George Floyd isimli siyah bir kişi sahte 20 Dolar ile sigara aldığı suçlaması ve ihbarı ile polisler tarafından durduruldu, ve sonrasını zaten anlatmaya gerçekten de insanın ne dili ne de vicdanı el vermiyor... Polislerden biri George Floyd’u yere yatırıp 8 dakika boyunca boynuna bastırılarak onu katletti. Ki bütün dünya bu görüntüleri saniyesi saniyesine izledi. Georg Floy ‘’nefes alamıyorum !’’ dedikçe o ırkçı polis adeta onun boynuna daha fazla bastırarak tarihler boyunca içlerinde biriktirdikleri öfkelerini onu katlederek dışa vurdu. Yani bu olay kesinlikle münferit, tekil bir olay değildi. Tamamen kendinden olmayanı yok etmeye yönelik bir kanıttı. Çünkü Floyd siyahtı... Bunun için onun ‘’yaşamaya hakkı yoktu’’... Siyahların ve Kürtlerin en çok ölme hakları vardı..."

"GEORGE FLOYD'UN NEFESİNİN O KUTULARIN İÇİNDEKİ KEMİKLERE ULAŞTIĞINI DÜŞÜNDÜK"

"Biz de bu iki olayın hem ardı ardına yaşanması, hem de tarihler boyunca bu iki halkın yani Kürtlerin ve Siyahilerin yaşadıkları dışlanmışlıktan, horlanmışlıktan, sanki bu hayata sadece ölmeye gelmişler muamelesinden, bu iki halka ırkçı bir bakış açısıyla bakılmasından yola çıkarak, aralarında bir kader birliği olduğunu ifade etme düşüncesi ile bu şarkıyı yapmaya başladık. Biri caddenin üstünde nefessiz kalıyor, diğeri caddenin altına gömülüyor. George Floyd`un nefesinin o kutuların içindeki kemiklere ulaştığını düşündük..."

"İKİ FARKLI KITAYI BU ŞARKIDA BİRLEŞTİRDİK"

Şarkının sözlerinin Kürtçe olmasının bilinçli bir tercih olduğunu kaydeden Turan, bu kader birliğinden yola çıkarak şarkının kürtçe olmasını istediklerini dile getirdi ve "Ölümde birleşen bu iki halk bu defa kürtçe bir şarkıda kendilerine adeta ağıt yakacaklardı. Böylece iki farklı kıtayı bu şarkıda birleştirmiş olduk. Birini dili ile diğeri de müziği ile  bu barbarlığa karşı çıkıyor. Bir yanda dans eden siyahi kadınlar var, ama hüzünden ziyade protesto var şarkıda... Böylece iki farklı kıtayı bu şarkıda birleştirdik. Kıtalar farklı olsa da, bu cinayetleri işlemelerinin sebebi tamamen ırkçı, kendinden olmayanı dışlama ve ötekileştirme duygusundan ve mantelitesinden kaynaklanıyor" ifadelerini kullandı.

"IRKÇILIĞA KARŞI SANATSAL BİR DURUŞ"

Şarkı ile anlatmak istediklerine de değinen Turan, "Birincisi bu şarkı çok büyük iki dehşet hikayenin sonucu olarak doğdu ve ırkçılığa karşı sanatsal bir karşı duruş, bir tepki düşüncesi ile yapıldı. Şarkının metin içeriğinde de belirttiğimiz gibi bu iki dışlanan halk kendi yaralarına yine kendi merhem olmaya çalışıyor. Bu dil bir anlamda dayanışma dili. Kendi kaderine razı olmayan, sadece kendine ağıt, şarkı ve türkü yapmayan öteki olarak görülen ve katledilen herkesin yanında olmak isteyen bir dil. Bu yanıyla da baktığınızda şarkıda her yönü ile ırkçılığa ve ötekileştirilmeye bir karşı duruş ve bir tepki var" diye konuştu.

"BİR KEZ DAHA DERİNDEN ÖFKELENDİLER"

Şarkıya dair tepkiler hakkında da konuşan Turan, hem Türkiyede hem de Almanyada iki farklı dinleyici kitlesine sunulan şarkının iki farklı ülkede de olumlu olduğunu kaydetti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fakat şöyle bir şey dikkatimizi çekti, (Özelikle ıkçılık ile ilgili) Almanya’da aldığımız tepkiler ve farkındalık, Türkiyedekine göre daha yoğun gibi. Özellikle şarkının metni, anlatım biçimi dinleyeni uzun süre etkisi altına aldı. Ağlayanlar ve etkisinden kurtulamadığını söyleyenler oldu. Birincisi burada mülteci olarak yaşayan farklı ülkelerden insanlar kendi yaşadıkları acıları gözlerinin önüne getirdi ve aslında kendi hikayesi ile bir bağ kurdu, ikincisi Alman olan arkadaşlarımızda ülkelerindeki en ciddi sorun olan ırkçılığı ve onun acı sonuçlarını çok yakından bildikleri için ona göre refleks gösterdiler sanırım. Bir bütün olarak baktığımızda yaşanan olaya bir kez daha derinden öfkelendiler. Türkiyede insanlar günlük yaşamlarında sürekli bir ölüm kalım savaşı halinde yaşadıkları için, burjuva medyanın da sürekli maniplasyonu sonucu olsa gerek bir olayın unutulması çok da uzun zaman almıyor. Açıkçası bizim ülkemizde bu ve buna benzer olaylarda biraz kanıksatılmış sanki. Ama genel olarak şu ana kadar oldukça olumlu tepkiler aldık. Diğer şarkılarımız için de genel olarak olumlu dönüşler aldık."

Screenshot_2-2

"ŞARKI ARTIK BİZİM DEĞİLDİ, HEPİMİZİN ŞARKISI OLMAYA BAŞLAMIŞTI"

Almanya’da bu şarkıyı bestelerken yaşadıklarını anlatan Turan, "O ara gündemde George Floyd ile ilgili ırkçılık  karşıtı eylemler oldu; bulunduğumuz şehirde bizde katılmıştık. Oldukça da kalabalıktı. Kilyos’ta kutuların içine konulmuş ve cadde altına gömülmüş insan kemikleri ve George Floyd’un başının bastırıldığı cadde.. İki olay birbirine çok benziyordu, ikiside de ırkçılık vardı. Bu arada Ercan bir yandan bir şeyler karalamaya başlamıştı zaten. Bana da okudu ve sonra Ali Papur’a gönderdik. Nasıl olmuş, bir şeyler yapabilir miyiz? Diye. Ali, bir iki gün uğraştıktan sonra çıkardığı ezgiyi bize gönderdi. Oldukça sıcak ve içten bir ezgi olmuştu. Böylece yavaş yavaş şekillendi şarkı. Belki Ali ile bir arada olsaydık daha faklı bir şey de çıkabilirdi bilemiyorum. Ali telefon uygulaması ile bazı eklemeler ve bazı düzenlemeler yapıp bize gönderdi. Leipzig’li müzisyen arkadaşımız Christian ile aranjesi için konuştuk. Christian çok başarılı bir müzisyen olduğu için bizim işimiz kolay oldu. Şarkı artık bizim değildi, hepimizin şarkısı olmaya başlamıştı. Christian’da öyle sahiplendi."

"KENDİ DİLİMİZ İLE KITALAR ÖTESİNDE YAŞANAN OLAYA ŞARKI YAPTIK"

Bütün enstrümanları neredeyse kendisi titizlikle çaldı. Tekrar takrar sordu bize de. Ama o şarkıyı anlamıştı ve o ruh haline göre şekil vermişti. Saksafon sanki bir ağıt yakıyor... O da şarkının hissiyatını anlamış bir müzisyenin çalışı aslında. Sanatın ve müziğin mekan ve zaman sınırı yok bizce. Aslında bu şarkı ile onu da vermek istedik. Yani biz kendi dilimiz ile kıtalar ötesinde yaşanan bir olaya şarkı yaptık. Kendi acılarımızı unutup o anda onun acısına ortak olmak istedik. Nerede olursak olalım bir şeyler hissedip ona göre üretiyorsak çok da farketmiyor hangi ülkede olduğumuz. Almanya’da yaşanan bir problem de, Türkiye'de yaşanan da bizim problemimiz. Bu yanıyla sanatta sınır yok. Önemli olan hissetmek ve sorumluluk duygusu ile üretip kendi özünden kopmamak. Anadoludaki müzikal zenginlikten kopmadıktan sonra, nerede olduğumuzun ve nerede yaşadığımızın da pek önemi yok diye düşünüyorum. İletişim ağları gelişti, hızlıca birbirimize ulaşabiliyoruz artık. Bu da üretim için bir avantaj."

GÖÇMEN MÜZİSYENLERLE BİRLİKTE KONSER

İlerdeki projelerine ve yapmak istediklerine değinen Turan konuşmasını şöyle sonlandırdı:

"Şu anda Dresden’de bir grup müzisyen ile yaptığımız bir çalışma var. Çalışmanın temeli kendi ülkelerinden kopup gelen göçmen müzisyenlerin üretimleri. Bizde ‘Hevale Reş’ şarkısı ile yer alacağız bu çalışmada. Bir plak halinde çıkacak bu şarkılar ve bir de konser olacak."

ARALIK AYINDA KONSER

"Ayrıca elimizde hali hazırda iki şarkılık bir çalışma var bu çalışmayı müzisyen Erdem Pancarcı ile birlikte yürütüyoruz. Biri hemen hemen bitti, bir şarkı da daha düzenleme aşamasında. Bir de yine yakın arkadaşımız olan müzisyen İrşad Aydın’ın bir şarkısına eşlik edeceğiz. Oda bir aya kadar biter bir aksilik olmaz ise. Aralık ayında bulunduğumuz şehirde bir konserimiz olacak, bir de buranın bir ilçesinde dayanışma etkinliği var oraya katılacağız."

TÜRKİYELİ VE ALMANYALI MÜZİSYENLER İİLE KONSER PLANI

"Ayrıca Leipzig’de Anadolu Rock soundunda müzik yapan bir grubumuz var, onun çalışmaları devam ediyor. Grup hem Türkiyeli hemde Alman müzisyenlerden oluşuyor. Bu yaz güzel konserlerimiz oldu. Korona salgını şartları tekrar değiştirmez ise yeni konserler de planlıyoruz."