Haber: Fatoş Erdoğan

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, İHD'nin kuruluşunun 35'inci yılı dolayısıyla İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasına çok sayıda hak savunucusu ile İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yöneticisi Ümit Biçer de katıldı.

Basın açıklamasını İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu.

"İHD'NİN MÜCADELESİ İNSAN HAKLARI BİLİNCİNİN OLUŞMASINA KATKI SAĞLADI"

İnsan hakları, demokrasi ve barış mücadelesinin 35 yıldır ısrarla, inatla ve umutla sürdüğüne dikkat çeken Yoleri, şu ifadeleri kullandı:

"İHD, 17 Temmuz 1986 tarihinde 98 insan hakları savunucusunun imzasıyla kuruldu. Derneğin kuruluş amacı 'İnsan hak ve özgürlükleri konusunda çalışmalar yapmak' şeklinde formüle edildi ve bu ifade İHD Tüzüğünde de yer aldı. Kurucular arasında mahpus anneleri ve yakınları, aydınlar, yazarlar, gazeteciler, yayıncılar, akademisyenler, avukatlar, hekimler, mimar ve mühendisler, öğretmenler vardı. Kurucularımızdan yaşamını yitirenleri sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz.

İHD, kurulduğu 17 Temmuz 1986 tarihinden beri Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları sorunu olduğunu ifade etmekte ve bu sorunun giderilmesine katkı sunmak için mücadelesini ısrarla, inatla ve umutla sürdürmektedir. İHD’nin bu mücadelesi Türkiye’de insan hakları bilinci ve kültürünün oluşmasına önemli katkılar sunmuş ve sunmaya devam etmektedir.

"İHD HER ZAMAN BARIŞ HAKKINI SAVUNDU VE SAVUNMAYA DEVAM EDECEK"

İnsan hakları ve demokrasi mücadelemizin en önemli amaçlarından birisi 1980 yılında askeri darbe yapan generallerin yazdırdığı ve halka sıkıyönetim (askeri yönetim) altında kabul ettirdikleri 1982 Anayasasının reddi üzerinden yeni ve demokratik bir Anayasa yapılmasına katkı sunmaktı. Ancak Türkiye temel insan hakları ve demokrasi sorunlarını çözemediği için demokratikleşme yerine daha da anti demokratik bir anayasal rejime kaymış durumdadır. 2017 yılında OHAL rejimi altında yapılan referandumla Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye tabir edilen tek kişi yönetimine dayalı bu sistemin en bariz karakteri anti demokratik olmasıdır.

Türkiye’nin en önemli sorunu olan gördüğümüz Kürt sorununun çözülememesinin yarattığı ağır tahribatlar devam etmektedir. Silahlı çatışma ve savaşın coğrafi alanı Türkiye’nin yanı sıra Suriye ve Irak’ın kuzeyinde de bütün şiddeti ile sürmektedir. Bunun yanı sıra seçilmiş Kürt belediye eş başkanlarının OHAL rejimi altında 2016-2017 yıllarında, ardından yapılan 2019 yerel seçimlerinden sonra da uzatılmış OHAL rejimi yasaları ile görevlerinden alınarak gözaltına alınıp tutuklanmaları ve haksız cezalara çarptırılmaları, yerlerine kayyım atanması seçmen iradesinin gaspı ve demokrasinin inkarı anlamına gelmektedir. Bütün bu antidemokratik uygulamalar yetmezmiş gibi Türkiye’nin 3. Büyük partisi olan HDP’ye kapatma davası açılması, sorunların barışçıl yollarla çözülmesi inancına ağır darbe vurmuştur. İHD her zaman barış hakkını savunmuş ve savunmaya devam edecektir. Türkiye’nin demokratikleşebilmesi bakımından Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yollarla çözmesinin zorunlu olduğunu her zaman olduğu gibi bir kez daha hatırlatmak isteriz.

İnsan hakları savunucularının İHD çatısı altındaki 35 yıllık mücadelesi insan onuruna dayanan özgürlük, eşitlik, adalet ve barış talebi ile artarak devam edecek ve Türkiye’nin insan haklarına dayalı demokratik bir rejime kavuşması mücadelesi sürdürülecektir. Geçmişten geleceğe 35 yıldır insan hakları, demokrasi ve barış mücadelemiz ısrarla, inatla ve umutla sürecektir."