CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, TBMM Genel Kurulu’nda, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştirdi. Kaboğlu, “2017 Anayasa değişikliği, siyasal rejimi değiştirmiştir. Ama beş yıllık uygulaması, yeni bir siyasal sistemin inşasını göstermektedir” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda bugün Cumhurbaşkanlığı ile bağlı kuruluşların bütçesi görüşülüyor. Görüşmelerde, CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu ve Muğla Milletvekili Burak Erbay söz aldı. Kaboğlu, şöyle konuştu:

“2017 kurgusu ve uygulaması, siyasal rejim ve sistem bakımından ne anlama gelir? Anayasayla belirlenen hükümet ve yönetim biçimi, ülkenin siyasal rejimidir. Siyasal sitem ise siyasal rejimin işleyişini etkileyen iktisadi, toplumsal, kültürel, dinsel ögeleri de kapsayacak şekilde toplumsal yapı ve siyasal yapı arasındaki ilişkiler bağlamında geniştir.

“AF TALEBİ, AF KABULÜ; BUNLAR, BAKANLARIN ÇEKİLME YETKİLERİNİN BİLE OLMADIĞINI GÖSTERİYOR”

2017 kurgusu ve beş yıllık uygulamasına gelince; yürütme yetkisi cumhurbaşkanına aittir. Yürütme olarak siyaset tekeli de cumhurbaşkanının. Saraydaki 9 politika kurulunun başkanı da cumhurbaşkanı. Yürütme dışında tutulan bakanlıklar, siyasal değil idari makamlar. Bakanlar ise siyasi aktör değil, atanmış bürokratlar. TBMM de siyasal bir makam. Bakan olarak atanan vekillerin TBMM üyeliklerinin düşmesi, yürütme dışı tutulmalarından. Siyasal makamlar olan yasama ve yürütmede 2017’de çifte kopuş, bakanları siyasal aktör olmaktan çıkardı. Bakanlar, yasama önünde siyaseten sorumlu da bulmuyor. Cumhurbaşkanı yardımcısının da durumu benzer. Vekalet dönemi dışında. Cezai sorumluluk dışında bakanların tek sorumlu olduğu makam, cumhurbaşkanlığı. Ne var ki bu sorumluluğun niteliği belli değil. Çünkü ne kullanım şekli ne de ölçütü istifa sırasında bile geçerli değil. Zira, kaynağını Anayasa’dan almayan af talebi, af kabulü; bunlar, bakanların çekilme yetkilerinin bile olmadığını gösteriyor. Gerçekten kaynağını Anayasa’dan almayan devlet yetkisi, yürütme ve idare ile sınırlı değil. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Milli Güvenlik Kurulu’na, toplanmayan Ekonomik ve Sosyal Konsey’e anayasal kurumlar, bütününde anayasa dışı kurumlar da yine ya bunlar Anayasa’nın gereklerini yerine getirmiyorlar ya da hukuk dışı eylem ve işlemlerini sürdürüyorlar.

“2017 ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ, SİYASAL REJİMİ DEĞİŞTİRMİŞTİR. AMA 5YILLIK UYGULAMASI, YENİ BİR SİYASAL SİSTEMİN İNŞASINI GÖSTERMEKTEDİR”

Bakanlar ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı gerek genel söylemlerinde gerek sunumlarında Anayasa, hukuk ve yasa yerine sürekli talimata yollama yapmaktalar. Resmi siyasal söylem ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak o da sanal kalmakta. Çünkü Anayasa’nın ön gördüğü anlamda tarafsız bir devlet başkanı bulunmuyor. Hükümet zaten kaldırıldı. Bakanların ne zaman, nasıl, hangi ölçütlere göre görevden alınacağı belli olmadığından sistem ile söz konusu değil. Bu nedenle bu kullanım da sanal bir kullanım. Kuşkusuz temel sorun adlandırma değil. Temel sorun, kurgunun ne olduğu, yani kurgunun demokratik olup olmadığı. Zira parlamenter rejim kaldırıldı ama onun yerine getirilen rejim, başkanlık rejimi değildir. Neden değildir? Çünkü başkanlık rejimi, yasama ve yürütme arasında karşılıklı bağımsızlık ilkesine dayanır. Her iki organın oluşumu farklı, her iki organın işleyişi ve işlevsel ilişkileri birbirinden kopuk, her iki organın sona erişi birbirinden bağımsız. Bu nedenle bu bir başkanlık rejimi değildir. 2017 kurgusunda bunlardan hiçbiri yok. Parti başkanlığı yoluyla yasamayı, HSK yoluyla yargıyı güdümü altına almış olan yürütme, hesap verebilir değildir. Anayasa’ya aykırılıkları Anayasa Mahkemesi’nce tekrar tekrar tescil edilen toplama ve torba yasalar ile Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri, ayrıca yargısal karar sürecine öncesi, esnası ve sonrasına olmak üzere sürekli müdahale eden yürütme ve bakanlıklar, siyasal düzenek ve denetim yokluğunu fırsata çevirmiş bulunuyor. Dahası, Anayasa’nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerinin gerekleri değil, defacto uygulamalar baskın. İşte böyle bir uygulama, erkler ayrılığını fiilen kaldırmış bulunmakta, Anayasal hak ve özgürlükleri kağıt üstünde bırakmış bulunmaktadır. 2017 Anayasa değişikliği, siyasal rejimi değiştirmiştir. Ama beş yıllık uygulaması, yeni bir siyasal sistemin inşasını göstermektedir. Bu bakımdan, özü itibarıyla demokratik değildir.”

“AKP’NİN BİZİM ZEYTİNİMİZLE DERDİ NE”

Kaboğlu’nun ardından söz alan Burak Erbay da şunları söyledi:

“Gönül isterdi ki burada gençlere, esnafa, üreticiye umut olalım. Onlara umut verecek bütçe yapmayı temenni ederdik ama ne oldu? Burada o kadar olumsuz görüntüler verdik ki? 2023 yılı bütçesini görüşürken havada uçuşan yumruklar, hakaretler, hiç de olmaması gereken sloganlar… Ama buna, bu yarattığınız ucube sistem neden oldu. Bakanlar, bütün pislikler ortaya çıkmasın diye o olumsuz tabloyu yarattılar. Bu yarattığınız ucube sistem, AKP’nin sonu olacak.

Fuat Oktay geldiği sırada ona sorular soruldu. Bir isimden bahsedildi; Veysel Filiz. Sayın Fuat Oktay’a buradan soruyorum. Biz, ona, ‘Fotoğrafı nerede, niye çektirdin’ demiyoruz. ‘Edirne’de, gümrük kapısında bu kişiyle ilgili telefon ettin mi? Savcılıkta dosyalar, tapeler var mı? Neden erişim engeli getirdin’ diye soruyoruz. Cevaplamasını bekliyoruz.

Ülkenin geleceğine zarar veren uygulamalar yapıyorsunuz. Şimdi de nereden çıktıysa bu zeytin yasası; maden şirketlerinin önünü açan, bu sahaları peşkeş çekecek bir zeytin yasası gündeme geldi. Ben, buradan sormak istiyorum. AKP’nin bizim zeytinimizle derdi ne? AKP’nin bizim zeytinyağımızla derdi ne? Artık yeter. Defalarca mahkeme iptal etti. Hâlâ niye bu yasayı getiriyorsunuz.”