Akar ise Çıray’a, "Karşına kamerayı koy, şov yapmak için. Biraz sonra bunları yayınlayacaksın, oy alacaksın. Nah alırsın böyle oy" yanıtını verdi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bugün Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesi görüşülüyor. Komisyonda söz alan Aytun Çıray, Bakan Hulusi Akar’a, “Dün, hükümetimiz tarafından bitti denilen, ayakkabı numaraları bilinen ama nereden saldıracağı bilinmeyen hain PKK terör örgütünün roketli saldırılarıyla karşılaştık. Ben tabii teknik bu konuları bilmem ama sorduklarım, roketlerin 9-10 kilometre menzilli olduğunu söyledi. Peki bizim bu İHA, SİHA’larımız ne yapıyordu? Niçin bunu önleyici tedbirler almadılar” diye sordu.

Aytun Çıray, Bakan Akar’a hitaben şunları söyledi:

“Şu anda ne yazık ki bu bütçe yapma hakkı ve bu bütçeye olumsuz oy verme hakkı bu Meclis’in elinden alınmıştır. Bu noktaya bir anda gelmedik. Bugünkü rejimi hazırlamak ve hain kalkışmanın Allah’ın bir lütfu olması için FETÖ Komisyonu’na davet edilen en önemli sanıkların davete icabet etmediklerini biliyoruz. Sayın Bakan, siz, bu sorumluluğu yerine getirmesi gerekenlerin başında yer alıyordunuz. Ya kendiniz gelmek istemediniz ya da o sırada devlet memuru olduğunuz için hükümet de sizi göndermemiş olabilir. Yani onlardan izin almadan gelemezdiniz. Dolayısıyla o lanetli gecenin gündüzünde, adeta bir işgal ordusu gibi yüce Meclis’imize saldıranların da komutanıydınız. Darbeden önceki 22 yıl boyunca çok kritik görevlerde bulundunuz. O sırada TSK bünyesinde hiçbir kimse, kurumun içinde neler olup bittiğini sizden daha iyi bilemez. Sizi, karanlık örtüyü biraz olsun kaldırmak için Komisyon’a davet ettik. Ama dediğim gibi gelemediniz. Sonuçta Komisyon, yazılı olarak yanıtlamanız için size birtakım sorular sordu, fakat o soruları soranlar daha ziyade iktidar komisyon üyeleri olduğu için yüzeysel sorulardı. Neticede o zamandan bu zamana köprünün altından çok sular geçti. Milletimizin gözbebeği TSK’nın kurallar, teamüller ve geleneklerle şekillenmiş kurumsal yapısı, SADAT’ın dahi müdahil olacağı kadar hırpalanmış durumda. Gurur duyduğumuz TSK, bir kurum olarak ne yazık ki tanınmaz hale geldi. Sağ olsunlar, vazgeçilmez imanlarıyla askerlerimiz, komutanlarımız, bütün bu düzensizliğe rağmen bütün imanlarıyla bir mücadele götürmekteler.

“BİZİM BU İHA, SİHA’LARIMIZ NE YAPIYORDU? NİÇİN BUNU ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ALMADILAR”

Şimdi, bütçe yapma yetkisi hâlâ Meclis’teymiş gibi göstermek için toplanmış bu komisyon vesilesiyle buradasınız. Biz de karşımıza ender çıkan bu imkanı değerlendirerek çok kritik soruları size yöneltmek istiyoruz. Bu sorulara geçmeden önce birkaç olaya dikkat çekmek istiyorum. Dün, hükümetimiz tarafından bitti denilen, ayakkabı numaraları bilinen ama nereden saldıracağı bilinmeyen hain PKK terör örgütünün roketli saldırılarıyla karşılaştık. Ben tabii teknik bu konuları bilmem ama sorduklarım, roketlerin 9-10 kilometre menzilli olduğunu söyledi. Peki bizim bu İHA, SİHA’larımız ne yapıyordu? Niçin bunu önleyici tedbirler almadılar? Bu facianın temel nedeni, 9. ve 10. Cumhurbaşkanlarımızın ve Milli Güvenlik Kurulu’muzun yüksek gayretleriyle barış içinde yaşamaya başladığımız Suriye ile Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarının dış politikamızı geleneksel rotasından çıkarmaya başlayan olaylar zinciridir. Sizi samimiyetle uyarıyoruz. Gelinen bu noktada eğer Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapmazsanız PKK, esas itibariyle hayal bile edemediği hedefine ulaşmış olacaktır. Gerisi seçim öncesi bir şovdur. Esasen Suriye’de TSK’nın yaşamak zorunda bırakıldığı sıkışıklık, Türk milletinin bir üyesi olarak içimi acıtıyor. Çünkü sizin, TSK’nın kurumsal yapısının hırpalanmasında bence payınız olduğunu düşünüyorum. En azından itirazının olmadığını düşünüyorum.”

ÇIRAY İLE AKAR ARASINDA GERGİN POLEMİK

“O halde madem buradasınız, belki de eski defterleri açmak olacak ama bazı sorularla başlamak zorundayım" diyen Çıray, Bakan Akar’a şu soruları yöneltti:

“Sayın Akar, 2003 4 Temmuz’unda Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirme emrini veren Amerika Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Raymond Odierno’nun elinden liyakat nişanı aldınız. Sizin bu ödülü aldığınız saatlerde PKK’lılar İdil’de silahlarıyla resmi geçit yapıyorlardı. TSK’nın kurumsal onurunu yerle bir eden bu kişi aracılığıyla verilen ödülü niye kabul ettiniz? Eğer bu ödülü reddetseydiniz sonuçları ne olurdu? Genelkurmay Başkanı olmanızın önünü keserler miydi?”

Çıray'ın bu sorularının ardından Akar, sesini yükselterek “Ya bir tek ben mi aldım ödülü? Yoksa istifa et" dedi. Çıray ve Akar arasında daha sonra şu diyalog yaşandı:

Hulusi Akar: Bir tek ben mi aldım o ödülü? Bilmeden konuşmayın.

Aytun Çıray: Niye bağırıyorsunuz?

Hulusi Akar: Bağırırım tabii.

Aytun Çıray: Bu, acziyetin ifadesi, kendi kişiliğinizi ortaya koyuyorsunuz. Her kim almışsa ayıp etmiştir.

Hulusi Akar: Karşına televizyonu koyup propagandacı konuşuyorsun. Boş konuşuyorsun.

Aytun Çıray: Bağırarak haklı olamazsın. Sadece acziyetinizi ortaya koyarsınız.

Hulusi Akar: Aynı şeyi ciklet gibi çiğniyorsun. Aç bak listeye, almayan yok (masaya vurarak).

Aytun Çıray: Bu ödülü kimin elinden aldığınız önemli, onu söylemeye çalışıyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başına çuval geçiren komutandan ödül almışsınız.

Hulusi Akar: Karşına kamerayı koy, şov yapmak için. Biraz sonra bunları yayınlayacaksın, oy alacaksın. Nah alırsın böyle oy.

Aytun Çıray: Ooo. Siz bu memlekette Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız he. Ne ayıp. İlk defa küfreden bir Genelkurmay Başkanı ile karşılaşıyorum. Ben, Türkiye Cumhuriyeti'nde müsteşarlık yapmış, devletin ne demek olduğunu bilen biriyim. Akıl vermeyin.

Hulusi Akar: Bozulmuşsun.

Aytun Çıray: Sizsiniz bozuk.

Hulusi Akar: Sen bozuksun. Yazıklar olsun.

“FETÖ’CÜ SERDAR ATASOY’U TERFİ LİSTESİNE KİM KOYDU”

Çıray, Akar’la yaşanan tartışmanın ardından şunları söyledi:

"Şimdi soruyorum; 2021’de Kara Kuvvetler Komutanı’nın muhalefetine rağmen FETÖ’cü Serdar Atasoy’u terfi listesine kim koydu? Terfi ettirildikten sonra Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanı olarak alınmasını kim istedi? Kara Kuvvetleri Komutanı neden görevden alındı?

Ben TSK’nın siyasallaşmasına karşıyım, çünkü Balkan Harbi’nden aldığımız bir ders var. TSK’nın 15 Temmuz lanet darbe girişimine getirilmesinin siyasi ve kurumsal sorunlarını daha henüz tespit edebilmiş değiliz.”