Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Her gün yeni bir darbeyle uyanıldığına dikkati çeken Sancar, “Bu darbeler, siyasi oluyor, toplumsal oluyor, ekonomik oluyor ama darbesiz bir gün geçmiyor” dedi.

Siyasi iktidarın ancak darbe politikalarıyla ayakta kalabileceğini gördüğünü ve bu yöntemi sonuna kadar kullandığını aktaran Sancar, “Dün gece de yeni bir darbe operasyonu gerçekleşti. Ekonomi konusunda yeni bir model uyguladığını iddia eden siyasi iktidar yeni tedbirler aldığını duyurdu. Dolar, döviz, altın günlerdir olağanüstü bir şekilde yükseliyor, TL ise olağanüstü değer kaybediyor. Bunun temelinde neler yattığını ekonomistler açıklıyor ama iktidar inatla kur politikalarını sürdürüyor” diye belirtti.

"BİR U DÖNÜŞÜ YAPTIKLARINI GÖRÜYORUZ"

İktidarın ekonomi politikalarına dair eleştirilerini dile getiren Sancar, şöyle konuştu:

“Yeni ekonomi modelin temeli olarak iddia ettikleri politikaları şimdi yeniden başka kılıflarla hayata geçiriyorlar. Önce yeni ekonomik model ilan ettiler, bu ekonomik modelde ‘kendi tezim, kendi tezim’ diye AKP Genel Başkanı’nın açıkladığı formül büyük sarsıntılara yol açtı ama ‘Asla bundan vazgeçmeyeceğim’ dedi. Ama dün açıklanan tedbirlere baktığımızda pekala bir U dönüşü yaptıklarını görüyoruz. Ne diyordu; ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ o nedenle ‘faizleri indireceğiz ona bağlı olarak enflasyonu düşüreceğiz.’ Ama dün açıklanan tedbirlerde bunun tam tersini yaptıklarını çok rahat görebiliriz.

"TÜRK LİRASINI VE BÜTÜN EKONOMİYİ DÖVİZE BAĞLADILAR"

Neler vaat ettiler? Sonuçlar ne olacak? Diye baktığınızda esas söyledikleri; mevduatı bugün dövize endekslemek dışında ciddi bir adım ve önlem olmadığını görüyoruz. Yani TL’ye bağlı mevduatı şimdi dolara endekslediler. AKP Genel Başkanı, ‘Tasarruflarını değerlendiren, değerlendirirken kurdaki yükselişten kaynaklanan endişelerini gidermek isteyen vatandaşlarımıza yeni bir finansal alternatif sunuyoruz’ diyor. Nedir bu finansal alternatif, Türkiye’de liraya bağlı mevduat hesaplarının getirisi döviz getirisi altında kalırsa aradaki fark mevduat sahiplerine ödenecek. Bunun adı ne? Bunun adı döviz yükseldikçe faize bakmadan aradaki farkı Türk Lirası mevduatındaki faize bakmadan dövizdeki artışı mevduat sahiplerine verecekler. Aslında faizi dolaylı olarak attırmış oldular. Dolara ya da dövize endeksleyerek faizi birkaç kat attırdıklarını görüyoruz. Ama bununla sınırlı kalmıyor. Nedir bu? Türk Lirası’nı ve bütün ekonomiyi dövize bağlamaktır. Hani bunlar yerli ve milli olduklarını iddia ediyorlar şimdi ekonomi bütünüyle yabancı paraya bağlanmış oldu. Bunun adı tam mandacılıktır. Bu iktidar bu oyunlarla ülkeyi mandacı bir düzene ve statüye sürüklemektedir.”

"İFŞA EDECEĞİZ, KABUL ETMİYORUZ"

Para sahipleri doların her yükselişinde servetlerine servet katacaklar. Peki, bu kaynak nereden gelecek? Asıl mesele bu. Yani kurdaki artışların maliyetini, faturasını kim ödeyecek? Çeşitli açıklamalar yapıyor Erdoğan, kah Nas’tan dem vuruyor kah kendi yarattığı ekonomi doktrininden… Dünyada bir tek kendisinin ortaya attığı, öncülüğünü yaptığı bir doktrin var diyor ve bu başarılı olacak diyor. Orada tökezleyince ekonomi biliminden, kendi yarattığı bilimden sapıyor, bu sefer naslara başvuruyor. Yani dini istismar etmeye başlıyor. Nas faizi haram kılmış güya. Oysa asıl amaç bu değil. Asıl amacın inanca uygun davranış olmadığı da ortada. 

Çünkü Nas faizi yasaklıyorsa, haram kılıyorsa ekonominin bütün alanlarında devletin alacaklarında da faizi sıfırlamanız gerekiyor. Ama öyle yapmıyorlar burada da halkın dini inançlarını istismara yönelik bir yalan manevrası olduğunu açıkça görüyoruz. Türkiye’de inançlara bu şekilde bir saldırıyı HDP olarak her yerde ifşa edeceğiz, kabul etmiyoruz. Bunu halka hakikatiyle birlikte açıklamaya devam edeceğiz. Bu düzenin gerçek yüzünü de açığa çıkarmayı sürdüreceğiz.

"TIPKI KARA BORSA GİBİ ÇALIŞAN BİR DÜZEN KURACAKLAR"

Peki, nereden karşılanacak dövize bağlı bu garanti? Nasıl işleyecek? Bu konuda ayrıntı yok ama ipuçları var. Dün Ziraat Bankası Genel Müdürü bunun hazineden karşılayacağını söyledi. Doğru diyor. Eğer bir kaynak yaratılacaksa bunun şimdi tek adresi hazinedir. Hazine halkın vergilerinin ve halktan toplanan gelirlerin bulunduğu yerdir. Hani halkın kaynaklarının toplamıdır. Bundan önce Merkez Bankası’nın kaynaklarını, bu politikaları uğruna bir avuç yandaşa peşkeş çektiler. 128 milyar dolar bu şekilde buharlaştı gitti. Bunların hepsi bu halkın emekleriyle oluşan birikimler. Şimdi hazineden karşılayacaklar. Hazineden karşılamak zorundalar başka yolu yok. Ya da bütünüyle kanunları bir kenara bırakır yasadışı bir ekonomik işleyiş yapacaklar. Yani yasaların olmadığı, kuralların bulunmadığı arka kapıda tıpkı karaborsa gibi çalışan bir ekonomik düzen kuracaklar. Bunun da işleyişi o kadar kolay değil hele dünya ekonomisiyle entegre olma iddiasında olan bir ülke için bunun yaratacağı yıkımların ne olacağı ortada. Bu durumda başvuracakları tek kaynak var. Hazine. 

"BİR AVUÇ SERVET SAHİBİ İÇİN HAZİNEYİ BOŞALTACAKLAR"

Şimdi nasıl bundan önce yandaşlara verdikleri büyük projeleri hazine garantisi altına almışlarla şimdi de dövize bağlı mevduatların artışı için Hazine’nin yani halkın kaynaklarını kullanacaklar. Bunun da sınırı var. Eğer daha çok yükselirse döviz faizle kur arasındaki farkı karşılamak için hazinenin kaynakları mevcut kaynakları yetmiyorsa ne yapacaklar, para basacaklar. Para basmak enflasyon demektir, hazineyi kurutmak bu ülkeyi, bu halkı soymak demektir. Ne için bir avuç rantiye, bir avuç servet sahibi için hazineyi boşaltacaklar. Türkiye Merkez Bankası kaynakları tükenmiş, hazinesi boşalmış bir ülke haline getirecekler. Bunun sonucu yoksulluktur, açlıktır kıtlıktır zulümdür. Bu açıkladıkları model bir iki gün kurlarda iniş sağlayabilir ama bu geçicidir. 

"BU OYUNU BOZACAĞIZ"

Bu yeni açıkladıkları paketi gerçekten hayata geçireceklerse yani faiz ile kur arasındaki farkı TL mevduat sahiplerine vereceklerse bunu Hazineden yapmaları gerekiyor. Hazine’den tek kuruşun bile kanuni dayanak olmadan çıkarılmasının imkanı yoktur. Ya anayasayı askıya alacaksınız yani açık ve doğrudan darbe yapacaksınız ya da bu garanti için faiz kur farkı garantisi için bir kanun getireceksiniz. İşte burada bize ve bütün muhalefet partilere tarihi bir sorumluluk düşüyor. Böyle bir kanunun Meclis’e gelmesi gerekiyor. Meclis’e geldiğinde bunu engellemek; bu halka ve tarihe karşı sorumluluğumuzdur. Böyle bir kanun getirdikleri anda en geniş mücadeleyi alanlarda ve Meclis’te yürüteceğiz ve bu oyunu bozacağız. Böyle bir kanun getirirlerse bunu engelleyeceğiz, engellemek zorundayız. Bu toplumun geleceği için bunu mutlaka yapacağız mutlaka başaracağız. Her konuda her yolu mubah gören bir iktidarla karşı karşıyayız.
 
İnanç istismarını sınır tanımadan yapabiliyorlar. Tamamı bunların savaşa, yandaşa, ranta, bir avuç sermayedara işleyen ekonomik düzenin sürdürülmesi içindir. Beka dedikleri budur. Beka dedikleri kendi iktidarlarını sürdürmek yandaşları beslemeyi devam etmek, bir avuç sermayedarı semirtmek ve halkı sefalete ve açlığa mahkûm etmektir. Dini iktidarlarının devamı ve yandaşlarının daha da zenginleşmesi için halkın yoksulluğu açlığı pahasına bu düzeni devam ettirmeye çalışan bu iktidara dur demek vicdan ve inanç sahibi herkesin görevidir. En başta inançları bu oyunda kullanılmak istenen insanların buna dur diyeceğine inanıyoruz. Biz bu ülkeyi kurallarla, adil, özgür demokratik anayasayla, hukuk kuralları ile yöneteceğiz. Bu ülke böyle yönetilir. Bunun dışında yapılan her manevranın temelinde hile ve çıkar yattığını herkes görmelidir. 

"BU İKTİDARIN VARLIĞI GÜNAHA, SUÇA, AYIBA DAYANIYOR" 

Makyavelli diye bir düşünür var. Önemli bir insandır. Makyavelizm dediğimizde aklımıza gelen: ‘Amaca giden her yol mubahtır.’ Yani sen amacına ulaşmak istiyorsan her yolu kullanabilirsin. Kirli olsun, hileli olsun, yalan olsun fark etmez yeter ki iktidarını koru, bunun için her şeyi yapma hakkın var diye özetleniyor. Ben Makyavelli iyi okumuş biri olarak söylüyorum; şu anda bu iktidarın yaptıklarını, yöntemlerini görüyorsa büyük bir azap yaşıyor, kemikleri sızlıyordur. Ya ben bu kadarını kastetmemiştim, benim kastettiğim bu kadar değildi. Bu iktidar benim söylediğim ve bana atfedilen her türlü kuralın ötesine geçmiş, artık sonu olmayan bir yola girmiştir bu Makyavelizm konusunda. Bu iktidar Makyavelisttir. Bu da yetmiyor kendilerini korumak adına her yolu mubah gören, günah, suç ve ayıp dolu bir anlayışa sahiptir. Bu iktidarın varlığı günaha, suça, ayıba dayanıyor. Zulüm buradan geliyor zulmün kaynağı da bu anlayışta dayanıyor. 

"BU EKONOMİK DÜZEN ASLINDA BİR SİYASİ MODELE DAYANIYOR"

HDP olarak bizim amacımız hakikatle yürümektir, halk için halkın yararına çalışmaktadır. Bu yalan, düzenini bu talan düzenini sona erdirmek için varız ve bütün bunları yürütme adına kan politikasına son vermek için varız. Yalana, talana ve kana son verecek mücadelenin öncüsü olmaya devam edeceğiz. Bu ekonomik düzen aslında tam da bir siyasi zihniyeti, bir siyasi modele dayanıyor. Ardında bir siyasi yapı var. Bu siyasi yapının otoriterlik, despotizm olduğunu, bu siyasi yapının faşizmi kurumsallaştırma niyetiyle oluşturulduğunu söylüyoruz. Söylemeye devam edeceğiz. 

"BU ACI BİTMEDİ"

2021 yılını geride bırakıyoruz. Bu yılın son grup toplantımız. İnsan hakları kuruluşlarının raporlarına baktığımızda işlenen ihlallerin yapılan zulümlerini ciltlerle ifade edilebilir. Burada hepsini anlatmak mümkün değil. Burada birkaçına değinmek gerekiyor. Yıl bitirmek hatırlamamız gereken zulümler var. Bunları bu zulümleri hatırlayalım hatırlatalım ki hesabını sorabilelim. Ve geleceği adalet ve barış üzerine kurabilelim. Sadece acılara sayarak, karamsar bir tablo yaratmak amacında değiliz. Acıları zulme maruz kalanların yaşadıklarını anlatarak düzeni değiştirmenin yeterli olmadığını biliyoruz. Ama bu düzeni değiştirmek hafızayı canlı tutmamız lazım. Bu iktidarın zulmünü bu iktidarın zulmünü ve bu düzenden kaynaklanan bütün zulümleri hatırlamalı, hatırlatmalıyız. Amacımız bunların bir daha asla yaşanmamasıdır. O nedenle bu hatırlatmayı yapacağız, hepsine nasıl cevap vereceğimiz konusunda halkımızla görüşlerimizi paylaşacağız. 
 
10 yıl önce bu günlerde Roboski katliamı yaşandı. Birkaç gün sonra 10’uncu yıl dönümüne gireceğiz. Bu katliamda hayatını kaybeden 17’si çocuk 34 canımızı rahmetle anıyorum. Bu acı bitmedi, bu acı dinmedi. Yine Aralık ayı acılar ayı diyeceğimiz zaman dilimi. Maraş Katliamı da o acımasız katliamı da yine aralık ayında yapmışlardı. Alevi canlara ve oradaki demokrat insanlara, o zulmü o acımasız o vahşi katliamı unutmadık unutmayacağız. Hayata Dönüş Operasyonu adı altında cezaevlerinde yapılan katliam da aralık ayındaydı. Onu da unutmadık unutmayacağız. Sanıyorlar ki hesabı sorulmayacak. Evet divana kalır hesap ama divandan önce halk var. Divandan önce burada hep birlikte hareket edersek, 40’lar Meclisi gibi bir ruhla yürürsek, bu dünyada hesabını mutlaka soracağız.

"HESAP SORMA POLİTİKAMIZ DA BUNUN İÇİNDİR"

Şemdinli’de Umut Kitabevi'ni basıp, cinayet işleyenler beraat ettiriliyor. Acılar geleceğe devredilsin diye. Çorum, Sivas ve Gezi’de yaşananları da unutmadık, unutmayacağız. Bu anmaları, nefreti büyütmek için siyaseti kör intikam üzerine kurmak için değil, geleceği barış ve adalet üzerine kurmak için hatırlatıyoruz. Hesap sorma politikamız da bunun içindir. Eğer bunların unutmasını sağlarsak, unutulursa zalim kazanır, hatırlatırsa halk ve adalet kazanır. Suruç, Ankara Gar katliamlarını da unutmadık. Bunların hepsi bu toplumda bu dünyada mutlaka hesabı görülmesi gereken karanlık kanlı oyunların örnekleridir. 

"CEZAEVLERİ TOPLAMA KAMPLARINA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR"

Bugün cezaevleri toplama kamplarına dönüştürülmüştür. Cezaevlerinde işkence hak ihlalleri almış başını gidiyor. Her gün cezaevlerinden yeni cenazeler çıkıyor. Hasta tutsakların tedavileri engelleniyor, adeta fili idam cezası uygulanıyor. Hani kanunlarımızda idam kaldırılmıştı. Hasta mahpusların tedavilerinin engellenmesi bir idam biçimidir. Bir yargısız infaz biçimidir. Son bir ayda cezaevlerinden maalesef cenazeleri çıkan insanların sayısı 7 belki de bugün bunlara da yenisi eklenecek. Bütün bunların kaynağı bu sistem bu anlayış ve siyasettir. Varlığını sürdürmek için zulümden başka yol görmeyen halktan desteği azaldıkça zulmü, yalanı, talanı, baskıyı pervasızca yürüten bu anlayıştır. Bunların temelinde savaş politikaları, düşmanlaştırma anlayışı yatmaktadır. Bunların temelinde toplumun değişik kesimlerini birbirine düşman kılarak, birlikte mücadele etmelerini engellemek böylece iktidarlarını hileyle, yalanla sürdürmektir. İşte buna karşı çıkmalıyız. 

"KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM BARIŞA GİDEN YOLDA KİLİT"

En başta Kürt sorundaki çözümsüzlük politikalarına güvenlikçi anlayışlara karşı çıkmalıyız. Sadece Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikalarının yarattığı ekonomik maliyeti bu ülkeden eksilen canları bu ülkenin geleceğinin karartılması gerçeğini hep anlatıyoruz. Bir de bugün yaşadığımız ekonomik çöküşte bunun ne kadar önemli payı olduğunu görmemiz gerekiyor. Kürt sorununda demokratik çözüm ve barış Türkiye’de büyük toplumsal barışa giden yolun kilidi durumunda. Büyük barış sadece Kürt sorununda demokratik çözümle sınırlı olamaz. Demokratik çözümü bu ülkenin yüzyıllık tarihinde bu politikaları yaratan anlayışın açtığı bütün yaralarla yüzleşerek, sağlayabiliriz. Büyük barışın yolu bütün acıları görmek ve bu acıları ortak hale getirmektir. Eğer yüzyıllık tarihimiz boyunca yaşanan acıları, yüzleşme yoluyla ortaklaştırabilirsek büyük barışın yolunu açmış oluruz. Öte yandan açılmış yaraları iyileştirmenin yolu bu yaraları tanımak bu yaraların açılmasına sebep olan bütün anlayışları reddetmekten geçiyor. Eğer bu ülkeye bir gelecek vaadinde bulanacaksak; bu ülkenin kadınlarına gençlerine ve emekçilerine ve mazlum halklarına bir gelecek umudu vermek istiyorsak bunun adı büyük barıştır. 
 
Bu büyük barışı kurmak için bizim ne yapmamız gerekiyorsa yapma sözümüz var. Bu sözü tekrarlayalım. Büyük barış bizim varoluş sebebimizdir. Kürt sorununda demokratik çözümden bugünden geriye doğru yaşanan yaşatılan bütün acılarla yüzleşmeye ve yaraları sarmaya dönük bir anlayış. Böyle yaparak geleceği barış demokrasi ve adalet üzerine kurabiliriz. HDP olarak bu topluma vademiz taahhüdümüz ve sözümüz budur. Bunu da sadece HDP’ye bırakılamayacak kadar büyük bir hedef olduğunu herkes görmeli. Bunu başarabilirsek büyük barış hareketi geleceğin inşası, geçmişin yaralarını iyileştirmek için kurabilirsek bu iktidarın dayandığı bütün temelleri ortadan kaldırırız. 

"GELİN BÜYÜK BARIŞ HAREKETİNİ İNŞA EDELİM"

Bu iktidar yeni yaralar açan bu anlayışıyla, eski yaralara saygısızlığı sürdüren yaklaşımıyla toplumu ayrıştıran halkları birbirine karşı karşıya getiren politikalarıyla kendini var etmeye çalışıyor. Bu iktidarı göndermenin ve bu düzeni değiştirmenin yolu tam tersini yapmaktır. Bundan sonra artık zaman kalmamıştır. Zaman daralmaktadır. Bütün demokrasi güçlerine vicdanlı insanlara iyi insanlara tek tek bireylere bir çağrı olarak yeniliyoruz. Gelin büyük adalet, güçlü demokrasi ve büyük barış hareketini inşa edelim. Önümüzde çok yakında yaşanmış güzel bir örnek var bizim yaşadığımız darbe, işkence, yargısız infaz ve her türlü insanlık dışı pratiğe tanıklık etmiş buna maruz etmiş bir toplum Şili. Şili neo-liberal politikalarının da mutfağıydı. Allende’yi deviren Pinochet de zulmün sembolü oldu. 71’den bugüne 50 yıl geçti ama mücadele hiç durmadı. Şimdi hafta sonu seçimler oldu ve yoldaş Gabriel Boriç demokrasi güçleriyle birlikte diktatörlüğü, neo-naziliğini gizlemeyen cepheyi alt etti. İşte demokrasi birlikteliğinin zaferi budur. Selam olsun yoldaş Gabriel Boriç’e selam olsun.

"BUNU KURACAK GÜCÜMÜZ VAR"

Bunu kurabiliriz, bunu kuracak gücümüz var, birikimimiz var. HDP olarak üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu söyledik. Kimsenin bahaneler uydurma imkanı ve zemini kalmamıştır. Bu ortak demokrasi ve büyük barış mücadelesine katılmamak ya da kaçmak için kim ne bahane üretiyorsa halk ve tarih önünde sorumlu olacaktır. Bunu bir kez daha ilan ediyoruz. 

"BU GEMİ SU ALIYOR"

Zarlar hilelidir, kaptan yalan söylüyor ve bu gemi su alıyor. Bizler şimdi ortak mücadele ile bu gemiyi barış, adalet, demokrasi limanına götürmeliyiz. Önce şu hileli zarları atıp çöpe gömmeliyiz tarihi. Yalanın hakimiyetini kurmak isteyenlere hakikatin sesiyle cevap vermek zorundayız. Bunu başaracağız buna inancım tamdır. Bu inançla yeni yılı kutluyorum. Bu inançla bütün halklarımıza gençlerimize, emekçilerimize, kadınlara açlık çeken, yoksullukla boğuşan, geleceği çalınan bütün topluma sesleniyorum; gelin birlikte yürüyelim. Umut mücadeleden doğar, dayanışma umudu besler. Eğer oturursanız yerinizde karamsar hikayeler örmeye devam ederseniz gideceğiniz yol kapkaranlık bir umutsuzluktur. Buna kimsenin hakkı yoktur. Bu ülke hepimizindir. Hep birlikte kazanacağız. 2022 yılı birlikte kazanacağımız yıl olacaktır. Bu inançla hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum."