Aslı Yıldırım, “Kalkıp çadırkente gitmemiz söylendi. Bu söylenirken buranın çadırkent olduğu unutuldu sanırım. Burası ‘Sevgi Parkı Çadırkenti’ ilan edilmişti. Sistemde bu şekilde gözüküyordu. Bugün, Hatay Vali Yardımcısı sanırım, bize kendisini öyle tanıttı, tabii biz bilmiyoruz, gelip buradan taşınmamız gerektiğini belirtti bize. Nedenini sorduğumuzda ise buranın farklı amaçlarla kullanılacağı söylendi. Ama üslup çok yanlıştı. Çünkü burada ailesini kaybedenler var. Abisinin cesedini bulamayanlar var” dedi.

Hatay’da depremin ardından Sevgi Parkı’na sığınan depremzedelerden parkı boşaltmaları istendi. Sevgi Parkı’nda kurulan çadırkentte kalan depremzedeler, doktorlar ve yardıma gelen gönüllüler, yaşadıklarını ANKA Haber Ajansı’na anlattı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Onur Naci Karahancı, şunları söyledi:

“Biz, ilk üç gün Adıyaman’daydık. Oradaki çalışmaları yürüttük. Daha sonra ben buraya devam ettim, o günden beri de buradayım. Yerelden hekim arkadaşlar, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’yla beraber, gönüllülerimizle beraber burada sağlık çalışmalarını yürütüyoruz. İlk üç gün olabildiğince kurtarma, tedavi çalışmalarında gönüllü süreç yürütmeye çalıştık, en kritik noktalarda. Daha sonra tedavi ve koruyucu sağlık çalışmaları… Şu anda da koruyucu sağlık hizmetleri üzerine ve dezavantajlı grupların sağlıktan yana dezavantajlarını ortadan kaldırma çabasıyla burada çaba yürütüyoruz. Başından beri burada bir revirimiz vardı. Şu anda şehrin dört noktasında çalışmalarımız, insanların ulaşabileceği, yoğun olan noktalarda, onun dışında da gezici ekiplerimiz var. Beş ekibimiz sahada. Bunun dışında Samandağ’da yaşanan felaketle beraber orada da bir noktamız var. İki ekibimiz, iki de revirimiz var, çalışma yürüten.

“BİZ, HEKİMLER OLARAK TOPLUMA SÖZ VERDİK. ENGELLEYENLER DE AYIPLARINA BİR AYIP DAHA EKLESİNLER İSTİYORLARSA”

Müdahale ettiler kelimesi yanlış şu an. Bununla ilgili tehdit ettiler diyelim. O da şöyle oldu: Bu sabah biz, her zamanki günlük hazırlıklarımızı yapıyorduk. Gezici ekiplerimiz hazırlık yapıyordu, çıkacaklardı. ‘Hatay Vali Yardımcısı sizle görüşmek istiyor’ dediler. Gittiğimde işte, ‘Bugüne kadarki çalışmalarınız için teşekkürler, bundan sonra biz burada çalışma yürüteceğiz’ dedi. ‘Ne çalışması yürüteceksiniz’ dedim. ‘Kızılay burada aşevi açacak’ dedi. Dedim, ‘Sağlıktan daha önemli bir çalışma olabilir mi şu an ve şehirde tek yeriz. Hele son depremle beraber hiçbir alan kalmadı. Bu mu’ dedim, ‘Biz nereye gideceğiz’ dedim. ‘Siz kendiniz değerlendirin, nereye giderseniz’ dedi. ‘Peki’ dedim, ‘bunca insan, yürüme mesafesi, şehrin merkezi… Bunun bir kriteri vardır, biz öyle yerleştik buraya. İnsanlar hemen ulaşabilsinler, kendilerini kaygıda hissetmeyecek bir alanda olsunlar. Bütün sağlık çalışanları, sağlık emekçileri, birçok grup şu anda hizmet veriyor. Bu alan böyle oluşturuldu. Buna rağmen şu anda bunu yapabilecek durumunuz var mı’ dedim. ‘Biz çalışmasını yürüteceğiz’ dediler. Yani şu ana kadar çadır çalışmasının sonucunu görüyoruz. 20 günü aşkındır insanlar çadıra ulaşamadı. En temel şey. Su yok, ekmek yok. Yani böyle temel şeyler yokken bizim baştan beri uyardığımız salgınlar yavaş yavaş geliyor, başta uyuz ve bit olmak üzere. Bunun da en temel nedeni, temiz su yok. Bu kadar temel şeyleri bulamazken, asıl şeyleri buraya yönlendirmeleri gerekirken, ilk günden beri bizim ‘Birlikte çalışalım’ diye yazı yazdığımız Sağlık Bakanlığı bize hiçbir şekilde geri dönmezken, gönüllü gelenleri dahi nereye yönlendireceğini bilmezken, o gönüllüler gelip bizi bulup burada çalışmalara katılırken bunları düzenlemek yerine dertleri tek bu mu? Ben anlayamadım. Bunları yapacak birileri yokken biz hekimler olarak topluma söz verdik. Bu sözün arkasında duracağız. Çünkü bu sözü, Sağlık Bakanlığı’nın ayıbı gibi ayıp olarak taşıyamayız. Sonun kadar burada emek vermeye çabalayacağız. Engelleyenler de o ayıplarına bir ayıp daha eklesinler istiyorlarsa.”

“DERHAL BOŞALTMAMIZI İSTEDİKLERİNİ SÖYLEDİLER”

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Bakırköy Şubesi Eş Başkanı Nezahat Altınsoy Özen, duruma ilişkin şöyle konuştu:

“Gerek TTB’nin gerek Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın bulundukları yerler yıkıldığı için aynı zamanda da biz, buraları kendi Hatay Şubemiz olarak kullanıyoruz. Şubemiz etrafında bir faaliyet yürütüyoruz. Burada halka sağlık hizmeti sunma, onlara bu depremden dolayı yaşadıklarına yardımcı olmak istiyoruz ve bugün 23’üncü gün. Birileri, kendi varlıklarını hatırlamışlar, bize buradan çıkmamızı… Ve bize gösterdikleri bahane, ‘Yandaki bina yıkılacak, sizin için tehdit oluşturuyor’ dediler. Bugün derhal boşaltmanızı istediklerini söylediler. Bunu biz de kabul etmiyoruz. Onlar yokken biz vardık halkımızın yanında. Hizmet etmeye de devam edeceğiz.”

“ÇADIRLARI BİZ KENDİ ELLERİMİZLE KURDUK. BURADAKİ ARKADAŞLARIMIZ YARDIM ETTİ”

21 yaşındaki depremzede Aslı Yıldırım, yaşananları şöyle anlattı:

“Biz çıkarken binamız yıkılıyordu. Çıkamadık daha doğrusu. Binamız tamamen kapanmıştı geçişi falan. Camdan atlayarak çıktık, arabanın üstüne. Sevgi Parkı’na geldik. Burada ilk üç gün bankta yattık. Tek bir aile olarak değil, 4-5 aile olarak yine. Parkın sonuna doğru zaten ful doluydu burası. Herkes çadırsız… Arabası olan arabasında yattı. Yakını olanlar yakınına gitti. Bu şekilde oldu ilk bir haftamız. Sonra belediyeler çadır getirdi. Çadırları biz kendi ellerimizle kurduk. Buradaki arkadaşlarımız yardım etti.

“KALKIP ÇADIRKENTE GİTMEMİZ SÖYLENDİ. BU SÖYLENİRKEN BURANIN ÇADIRKENT OLDUĞU UNUTULDU SANIRIM. BURASI 'SEVGİ PARKI ÇADIRKENTİ' İLAN EDİLMİŞTİ”

Bugün, kalkıp çadırkente gitmemiz söylendi. Bu söylenirken buranın çadırkent olduğu unutuldu sanırım. Burası ‘Sevgi Parkı Çadırkenti’ ilan edilmişti. Sistemde bu şekilde gözüküyordu. Bugün, Hatay Vali Yardımcısı sanırım, bize kendisini öyle tanıttı, tabii biz bilmiyoruz, gelip buradan taşınmamız gerektiğini belirtti bize. Nedenini sorduğumuzda ise buranın farklı amaçlarla kullanılacağı söylendi. Arka tarafın yıkılması gerektiği falan söylendi. Ama burası zaten binalara falan uzak yerde. Ama üslup çok yanlıştı. Çünkü burada ailesini kaybedenler var. Abisinin cesedini bulamayanlar var. Çok şeyler var burada. Hiç kimseye ‘Nasılsın’ demeden, direk gelip oturma şekli, ‘Merhabalar. Ben de depremzedeyim. Hatay Vali Yardımcısı’yım. Sizi taşımamız lazım’ gibisinden konuştu ve ‘Ne zaman’ dediğimizde, ‘Akşama kadar çıkmış olmanız lazım’ diye bir cümle kurdu. Bu cümlesi hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak. İsmini bilmiyorum ama yüzünü ve simasını asla unutmayacağım kendisinin. Çünkü bizlere, konuşurken daha şefkatli yaklaşabilirdi diye düşünüyorum. Biz çok insan kaybettik. Keşke bize, bizim gibi yaklaşsaydı. Keşke bize, ‘Nasılsınız, nasıl hissediyorsunuz’ diye sorulsaydı. Şu an buradaki herkes çok kötü hissediyor. Ne yapacağızı gerçekten bilmiyoruz. İşin maddiyat kısmında değiliz. Manevi olarak da keşke bize yaklaşım olsaydı. Çok konuşmak isteyen var buradan. Atamasına bir şey olur diye konuşamayan arkadaşlarımız da var. Keza karşımda bir arkadaşım ve öğretmen kendisi, konuşamıyor şu an. Biz, özgürce konuşmak istiyoruz. Sıkıntılarımızı belirtmek istiyoruz. Şu anda birlik günü. Çok konuşman gereken şeyler var. Çok çığlık atıyorsun ama kimse seni duymuyor. Biz, bir yığıntıdan çıktık. O arada yağmur yağıyordu ve şeye şükrettik, kar yağan şehirlerimiz varmış. Bunu sonradan öğrendik. Oturup gerçekten şunu dedik; ‘Çok şükür bizde yağmur yağıyordu; kar yağmıyordu’. Kötünün kötüsünü de gördük burada. Yaşamayan gerçekten bilemez.

“ÇOK ARKADAŞIMIZI KAYBETTİK. ÇOK GEÇ KALINDI”

Burada görüşünü belirttiğinde seni çok dışlıyorlar. Hükümet aynı şekilde. Biri konuştuğunda bize çok kötü hakaretler ediliyor. Ben 21 yaşındayım ve bu hakaretleri hak ettiğimiz düşünmüyorum. Ben zor çıktım. Çıkarken binalar yıkılıyordu. Çok arkadaşımızı kaybettik. Çok geç kalındı. Umarım ki bize haklarını helal ederler ki ben de sorumlu tutuyorum kendimi bundan. Keşke yardım edebilseydik. ‘Yollar çok kötüydü’ dendi. Havadan gelinemez miydi? Denizi kullanamaz mıydık? Gönüllü arkadaşlar, sağ olsunlar yiyecek şeyler getirmişler. Sağ olsunlar, beraber doğruyoruz, beraber kavuruyoruz. Sürekli birlikte hareket etmek zorundayız. Çünkü gerekli yardım gerçekten yok.”

“BİZ BURADAN GİTMİYORUZ”

Depremzede Ayfer Kadı ise Hatay’a gelen ve gönüllü olarak depremzedelere yardım eden feminist kadınlara teşekkür ederek şunları söyledi:

“İç çamaşırlarımızdan, hijyen ürünlerinden olsun yardım ettiler. Buradaki kadın savunması bizi çok destekledi. Gelen yardımlar için herkese çok teşekkür ediyoruz. Biz, buradan gitmiyoruz. Topraklarımızı da kimseye vermeyeceğiz. Bilmediğimiz yere gitmeye de hiç niyetimiz yok. Burayı boşaltmamızı istemişler. Yerimizi, yurdumuz belli değil. Nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Halk burada zaten çok perişan. Dışarıdan gelen arkadaşların hepsi acılarımızı paylaştılar. Her şeyimizi karşıladılar. Büyüklerimizden kimse gelip de ‘Geçmiş olsun’ demedi bize.”

“BURADA KOMÜN BİR HAYAT GÖRDÜM. SOSYALİSTLER, FEMİNİSTLER EL ELE YAPMIŞLAR”

Kadın Savunma Ağı üyesi Buse Üçer de Ankara’dan Hatay’a geldiğini belirtti. Kadınların en büyük sorunun hijyen olduğunu söyleyen Üçer, şöyle konuştu:

“Buraya geldiğimde gerçekten tam bir komün bir hayat gördüm. Dışarıdan yansıyandan çok daha iyileşmiş bir görüntü vardı. Halkla iş birliğinde buraya gelen sosyalist örgütler, feminist örgütler el ele yapmışlar ama bugün bu parktan çıkarılmak isteniyorlar. Bunun temel sebebi, gerçekten buradaki herkes ‘Devletin nerede olduğunu’ soruyor. Çünkü görüyor her seferinde, yardımlaşmayı sağlayan feministleri, sosyalistleri görüyor ama bunu bir şekilde yok etmenin derdindeler. Buradaki insanların canını düşündükleri yok. Ama şu anda gösterdikleri kocaman boş bir arazi. Ne tuvalet ne su var ve diyorlar ki ‘Buradan gidin’. Vali ‘Bizim orada çadırkent kurmaya yetkimiz yok’ diyor ama burada çıkarmaya yetkileri var.

“BURADA KADINLAR İÇİN BİR SOYUNMA KABİNİ BİLE YOKTU”

Feminist örgütlerin burada olması büyük bir açığı kapatıyor. Burada kadınlar için bir soyunma kabini bile yoktu. Soyunma kabini kuruldu. Kadınlar, bir sürü sorunun içerisinde de burada debeleniyorlar. Belki boşanmak istedikleri kocalarıyla aynı çadırda kalmak zorundalar. Kendilerine şiddet uygulayan akrabalarıyla aynı çadırda bulunmak zorundalar. Hijyen büyük bir problem kadınlar için.”

Almanya’dan gönüllü olarak yardım etmek için bölgeye gelen Space Eye adlı yardım kuruluşunun üyesi Max Höcher, Valilik kararına ilişkin, “Şu anda burada hiç kimse, bu geceden sonra burada yatabileceğini, yaşayabileceğini bilmiyor. Biz, mutfağımızı Almanya’dan buraya 4 günde getirdik ve buradan ne şekilde taşıyacağımızı bilmiyoruz” dedi.