HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, asgari ücret ve EYT ile ilgili açıklamalarda bulundu. Arslan, sendika olarak geride kalan üç yılda TÜRK-İŞ’in daveti üzerine asgari ücret sürecine dahil olduklarını anımsatarak, TÜRK-İŞ’ten bu yıl böyle bir davet almadıklarını belirtti.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısını kapsayıcı ve katılımcı bulmadıklarını vurgulayan Arslan, komisyonun hem yapı hem de kriterleri bakımından değişmesi gerektiğini söyledi.
“Bu komisyonun yapısında, gerçekten sağlıklı bir asgari ücretin çıkmayacağı belli” diyen Arslan, “Avrupa Birliği ülkelerinde tüm çalışanlar içerisinde asgari ücretlilerin ortalaması yüzde 5-6 düzeyinde. Sayın Çalışma Bakanı'nın açıklamalarını esas kabul edersek Türkiye’de bu yüzde 38. Belirlediğimiz sadece asgari ücret değil. Aslında emekçilerin yüzden 40’ının geçim ücretini belirliyoruz. Bu bir asgari ücret olmaktan çıkmış durumda” dedi.

‘Çalışanların dayanacak gücü kalmadı’
Arslan, çalışanların yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında dayanacak gücünün kalmadığını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bazı işverenler asgari ücret artınca işçileri azaltmak için pusuda bekliyor. Bazıları kayıt dışına kayma yaklaşımında. Bu çok tehlikeli bir durum. İşverenlerin işçi çıkartmayacağı, kayıt dışına gitmeyeceği, asgari ücretin üzerinde ücret alanların da ücretlerinin belirli oranda yükseltileceği bir modele ihtiyacımız var.”
Geçen yıl yapılan düzenlemeyle tüm ücretlerde asgari ücret kadar olan kısmın vergi dışı bırakıldığını anımsatan Arslan, bu önemli düzenlemeye rağmen çalışanların ağır gelir vergisi yükü ile karşı karşıya olduğunu söyledi.
Arslan, gelir vergisi dilimlerinin çalışanlar lehine düzenlenmesi yönündeki taleplerini yineleyerek, “Vergi dilimlerine, asgari ücretin artış oranına paralel oranda artış yapılmaması nedeniyle çalışanlar daha fazla vergi vermek zorunda bırakıldı. 2018’de sermayenin milli gelirden aldığı pay yüzde 48 iken, 2022’de bu yüzde 52’ye çıktı. 2018’de emeğin sermayeden aldığı pay yüzde 32 iken bugün yüzde 26’ya düştü” dedi.
Arslan ayrıca EYT sorununun tamamen çözülmesi gerektiğine işaret ederek, “8 Eylül 1999 öncesi işe girenler, emeklilik haklarını kazanmalı. O hak onlara verilmeli. Burada yeni bir yaş sınırının yeni sorunlar doğuracağını düşünüyorum. Bence bütünüyle 8 Eylül 1999 önceki haklara geri dönülmelidir” diye konuştu.