CHP Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol, Elazığ’ın afet bölgesi kapsamına alınmasını “Elazığ’ın buna ihtiyacı vardı” diye değerlendirdi. Erol, “Bingöl ve Tunceli depremi ile ilgili o bölgelerde tedbir alınmazsa; yaşanacak bir depremde Elazığ’a düzensiz bir göçü sağlayacak. Çünkü Elâzığ 100 yıllık bir tarihin üstünde Bingöl ve Tunceli halkıyla iç içe yaşayan, ticari ilişkileri olan, gönül ilişkileri olan, akrabalık ilişkileri ve yerleşik düzen ilişkileri olan üç şehir. Deprem sebebiyle buraya büyük bir göç gelecek” uyarısında bulundu.

CHP Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol, Elazığ’da kentin afet bölgesi kapsamına alınmasıyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Erol’a CHP Elâzığ İl Başkanı Coşkun Çağlar Duran eşlik etti. Erol, şunları söyledi:

“6 Şubat günü Maraş merkezde yaşanan depremde ülkemiz inanılmaz derece bir faciadan döndü. 11 ili etkileyen bir deprem yaşandı. Bu 11 ilde yaklaşık 15 milyona yakın nüfusumuz oturuyor. On binlerle ölçülen, ifade edilen yaşam kaybı var. O bölgede maddi zarar milyonlarca dolarla değerlendiren bir süreç var. Hayatını kaybeden canlara Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. O bölgede bu olumsuzluğu yaşayan bütün yurttaşlarımıza da hem baş sağlığı hem de sabır diliyorum.

“ELAZIĞ’IN BUNA İHTİYACI VARDI”

Biz Elazığ’da 2020 yılında depremi yaşadık. Biz yalnızca depremi yaşamışız ama o bölgenin insanları bir facia yaşadılar. O süreçten sonra Türkiye’de 11 ilde deprem olmasına rağmen afet bölgesi 10 ilde ilan edildi. OHAL yasası 10 il için Meclis’e geldi. Biz ilk günden beri Elazığ’ın da bu depremden etkilendiğini yani ‘bir kentte ölümün, yıkımların olmaması depremden etkilenmemiş değildir’ içerikli konuşmalar yaptık. 2020 depreminin Elâzığ için bir şanssızlık olduğunu dillendirsek de aslında bugün için değerlendirdiğimizde; müthiş bir şans bizim için oluşmuş. Çünkü kötü bina stoğu olan bölgelerde evler yıkıldı, yeni binalar yapıldı. TOKİ yeni konutları yapıldı, insanlar kısmen o konutlara yerleştiler. Kötü ve hasarlı binaların yıkılmasından kaynaklı da Elâzığ bir faciadan döndü. Ama devamında yine aynı şekilde bu depremin yaratmış olduğu, deprem sonrası artçı depremlerin yaratmış olduğu süreçte yine yıkım kararı verilen yüzlerce binamız var. Bu yüzlerce binamız yıkılmadan yıkım kararıyla yıkılması bir şanstır. Çünkü bunlar doğal afetlere göre yıkılmış olsaydı belki bizim de binlerle ifade edilen Elazığ’da can kaybımız olacaktı. Bu Elâzığ için bir şanstır. Bu süreçte Elâzığ afet bölgesi, OHAL kapsamında değerlendirilmedi. Biz bunlarla ilgili Meclis’te gündem oluşturduk. Kamuoyunda gündem oluşturduk. Ulusal televizyonlarda paylaştık. Bir milletvekilinin görevi de zaten budur.

Bununla ilgili dün Sayın Cumhurbaşkanımız ile bir telefon görüşmesi yaptım. İçeriğine girmek istemem çünkü özel bir konuşmaydı. Sosyal medyadaki paylaşımı bile Sayın Cumhurbaşkanı’nın iznini alarak paylaştım. Ben buradan Sayın Cumhurbaşkanı’na teşekkür ederim. Çünkü gerçekten Elazığ’ın buna ihtiyacı vardı. Bu yalnızca bizim girişimlerimiz ve Cumhurbaşkanı’yla iletişimimiz sonucunda çözülmüş bir sorun değil. Ben siyasetin nezaketini bilen birisiyim. Bir iş yaparken diğer ilin dinamiklerini kötüleyerek bir değerlendirme yapmak da bize yakışmaz. Bizim tavrımız şudur; tabii ki doğal olarak ilimizin dört tane AKP milletvekilinin, belediye başkanının, sivil toplum örgütlerinin de bu işe mutlaka katkısı olmuştur. Herkesin yetkisi, becerisi doğrultusunda mutlaka bu konuyu ilgili birimlere taşımışlardır. Ama herkesin kendine göre bir siyaset dili, tarzı vardır. Birisi bakanla birisi bakan yardımcısıyla birisi Cumhurbaşkanı’yla görüşür. Herkesin kendine göre yarattığı bir etki alanı vardır.

“KENDİLERİNE GÖRE BİZ BU İŞİ YAPARIZ ANLAYIŞI İLE GİTTİLER”

Eğer biz ilk günden beri muhalefet ve iktidar partileri Elazığ’da birlikte hareket etmeyi becerebilseydik; biz, Elâzığ için çok güzel şeyler yapabilirdik. Bu süreci çok doğru değerlendirebilirdik. Her söylediğimde bizi yok saydılar. Bizim taleplerimizi, önerilerimizi dinlemediler. Kendilerine göre biz bu işi yaparız anlayışı ile gittiler. Sonuç itibarıyla bugün şunu gördük ki bir kentte siyaset kurumları, o ilin dinamikleri, milletvekili, belediye başkanı, valisi, kaymakamı bir arada olduğu zaman sorun çözülür.

“BENİM İÇİN ÖNCELİK DEVLETİMİZİN LİYAKATİ, VATANIMIZIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ, MİLLETİMİZİN BİRLİĞİ VE BERABERLİĞİDİR”

Benim için öncelik parti politikaları, ideolojik davranış değil. Benim için öncelik devletimizin liyakati, vatanımızın bölünmez bütünlüğü, milletimizin birliği ve beraberliğidir. Bu doğrultuda siyaset yapınca, bu doğrultuda söylem geliştirince, bu doğrultuda nezaket kurallarına göre davranış gösterdiğiniz zaman bu ülkenin Cumhurbaşkanı’ndan tutun en alt görevdeki bir kamu görevlisine kadar sizi ciddiye alır ve dinler. Elâzığ için bu önemliydi. Tabii, bu görüşmeyi Sayın Genel Başkanımın izni ve bilgisi dahilinde yaptım. Elazığ’ın birliğe, beraberliğe ihtiyacı var. Biz büyük bir riske açığız. Etrafımızda iki fay hattı riskiyle karşı karşıyayız. Birincisi Ovacık Tunceli fay hattı, ikincisi Bingöl fay hattı. Bilim adamları kısa bir sürede bu bölgede deprem yaşanacağı konusunda yorumlar yapıyorlar. Bir depremin etkisi yalnızca binalarınızın yıkılması değildir. Bir depremin etkisi yalnızca ticaretinizin çökmesi değildir. Bir depremin etkisi yalnızca sizin can kaybınız değildir. Depremin birçok etkisi vardır. Kentin vizyonu ve geleceği ile ilgili kayıp vardır. Çok yönlüdür bu olay. Yaşam tarzınızın değişmesiyle ilgili birçok kaygı vardır. Mesela Malatya depreminden sonra Keban, Ağın ve Baskil ilçemize yaklaşık 50 bin nüfus gelmiş. Niye gelmiş? Orada, Malatya’da yaşayan Baskilliler doğal olarak Malatya’da barınma sorunu olduğu için yeni bir deprem riskini ve korkusunu yaşadıkları için ana, baba, dede toprakları Baskil’e dönmüşler. Eşinin, dostunun, akrabasını yanında bağ evlerinde kalma ihtiyacı hissediyorlar. Başka çareleri yok.

“BİNGÖL VE TUNCELİ DEPREMİ İLE İLGİLİ O BÖLGELERDE TEDBİR ALINMAZSA; YAŞANACAK BİR DEPREMDE ELAZIĞ’A DÜZENSİZ BİR GÖÇ SAĞLAYACAK”

Bingöl ve Tunceli depremini özellikle bu toplantıda söylüyorum. Geçmişte söylediklerimiz de arkadaşlarımız çok ciddiye almadılar. Eğer bugünden hem Elâzığ olarak biz hem de hükümet ki bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na yeniden gündeme getireceğim. Bunu da daha sonra bir rapor halinde ilgili bakanlara da söyleyeceğim. Bingöl ve Tunceli depremi ile ilgili o bölgelerde tedbir alınmazsa; yaşanacak bir depremde Elazığ’a düzensiz bir göçü sağlayacak. Çünkü Elâzığ 100 yıllık bir tarihin üstünde Bingöl ve Tunceli halkıyla iç içe yaşayan, ticari ilişkileri olan, gönül ilişkileri olan, akrabalık ilişkileri ve yerleşik düzen ilişkileri olan üç şehir. Deprem sebebiyle buraya büyük bir göç gelecek. Kira fiyatları artacak, konut bulamayacaksınız, gezecek yer bulamayacaksınız. Elâzığ yeni risklere açık kalacak. Bizim yapmamız gereken; hangi partiden olduğu fark etmez milletvekilleri bir araya gelerek Elazığ’da yarattığımız bu enerjiyi yine Elazığ’ın geleceği için ve o şehirlerde yaşayan insanların mağdur olmaması için ve Tunceli, Bingöl için de yapmamız lazım.

“BU YASA BİZE BİR CAN SUYU OLDU”

Afet Yasası çıktı, afet bölgesine alındık da ne oldu? Birincisi borçlar erteleniyor. Yıkılan evler eğer afet bölgesi ilan edilmeseydik herkes kendisi yapacaktı. Devlet bir lira bile para vermeyecekti. Belki konut kredisi verecekti ama şimdi 2020 yılında yaşanan deprem sonrası yaşadığımız, devletin bize sunduğu avantajlar neyse hepsi birebir aynı olacak. Devlet Hatay’a, Maraş’a, Adıyaman’a, Adana’ya, Diyarbakır’a yani deprem olan 10 ile sağladığı yarar, verdiği katkı ne ise hepsi Elazığ’a da olacak. Belediyelerin gelirinin artması, buradaki memurların maaşlarının artması, konutların afet konutu kapsamında yapılıp 20 yıl vadesiz borçlandırılması, kentsel dönüşüm bölgelerinin yeniden planlanması, vergileri, SSK primlerinin ertelenmesi, senetlerin ertelenmesi gibi şehrin hem ticaretine hem sosyal yaşantısına hem ekonomik yaşantısına hem vatandaşlarımızın mülkiyet haklarının korunmasıyla ilgili son derece yararlıdır. Bu yasa bize bir can suyu oldu.”

Erol, bir soru üzerine 2020 depreminde orta hasardan ağır hasara çevrilmeden yıkılan binaların da afet kapsamına alınması için çalışma yürütüleceğini açıkladı.