Türkiye'de giderek artan hayat pahalılığı nedeniyle taklit veya içine başka şeylerin karıştırıldığı gıdalar artmaya başladı. Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Esef Özat, üretim yerlerinin maliyetten kaçmak için besinlerde sahtekarlık yaptıklarını ve bundan da en çok yoksulların etkilendiğini söyledi. Özat, “Çiftçiyi, tarımı desteklemezseniz bunların hepsi bir şekilde tüketiciye yansıyor. Özellikle de alt gelir seviyesindeki insanlar temel gıdalara erişmekte dahil zorlanmaya başladılar. Düşük maliyetli ürünleri tüketen kesim yoksullar. Sadece gıda zehirlenmesi değil, yetersiz beslenmeden dolayı çocuklarımızın geleceği de sıkıntılı” dedi.

Gıda fiyatlarında küresel olarak artış yaşansa da Türkiye’de ayrıca yaşanan bazı yönetim, planlama, teşvik sorunları nedeniyle asgari ücretli vatandaşın sağlıklı gıdaya ulaşma olasılığı giderek düşüyor. Bu durum en çok da okula giden çocukların yetersiz beslenmesine yol açıyor. Gıda üreticileri de maliyet kalemlerindeki artışı tam olarak fiyatlarına yansıtamadığı için hile veya içine başka şeylerin karıştırıldığı (tağşiş) yiyecek içecek sorunu gündeme taşındı.

Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Esef Özat, ANKA Haber Ajansı'nın konuyla ilgili sorularını yanıtladı. Özat, "Gıda güvenliğinin bir maliyeti var. İnsanlar fiyatları daha aşağı çekmek için o maliyetten kaçıyorlar. Yemek sektöründe bütün girdilerin fiyatları artmasına rağmen üreticiler bunu fiyata yansıtamıyorlar. Yansıtamayınca da kendi maliyetlerini düşürmek için her türlü sahtekarlığı yapabiliyorlar" dedi. 

"TARIM BAKANLIĞI TAKLİT VE TAĞŞİŞ LİSTESİNİ UZUN SÜREDİR KAMUOYUNA AÇIKLAMIYOR"

Tarım ve Orman Bakanlığı’na önemli görevler düştüğünü belirten Özat, "Denetim ve kontrolleri yeterli düzeyde yapmadığınız zaman bu tür sahtekarların önünü açıyorlar. Bakanlık taklit ve tağşiş listesini uzun süredir yayınlamıyor. Öncelikle yapılan hileleri kamuya duyurmak zorunda. Bakanlığın bu denetimleri yapabilmesi için en önemli eksiği insan kaynağı. Yeterli sayıda mühendisi istihdam etmediği zaman bu denetimleri yapamıyor ve yaptığı zaman da 5-10 dakikalık denetimlerle bunu yapabileceğini düşünüyor ama çıkan sonuç böyle bir denetimsizliği ortaya koyuyor. Her gün gazetelerde gıda zehirlenmesi yaşayan vatandaşlarımızı görüyoruz. Bu noktada bakanlığın özellikle küçük işletmelerde üretimden sorumlu mühendisin olmaması buralarda da tamamen başıboş bir üretimin olduğunu göstermekte" diye konuştu. 

“100 BİNDEN FAZLA ÜRETİM YERİ, 600-700 BİNDEN FAZLA SATIŞ YERİNİ SADECE 5-6 BİN DENETÇİYLE DENETLEMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

Denetim yapacak gıda mühendisleri sayısının az olduğuna dikkat çeken Özat, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Büyük işletmelerde belli bir şekilde gıda güvenliğini sağlayacak kadrolar, insan kaynaklarının mühendis çalıştırma zorunluluğu var ama küçük işletmelerde böyle bir zorunluluk olmayınca yılda bir kere bakanlığın denetimi dışında bir denetim mekanizması yok. Bazen yılda bir defa gidilmeyen yerler de var. Normalde gıda işletmesinin riskine göre yılda 2-3 defa Bakanlık tarafından etkin bir şekilde denetlenmesi gerekiyor. 5 dakikada girip çıkıp formlar doldurup da şöyle bir bakıp çıkmakla olmuyor. Eldeki bu kadar az kadroyla 100 binden fazla üretim yeri, 600-700 binden fazla satış yerini sadece 5-6 bin denetçiyle denetlemesi mümkün değil. Ortada bir ihtiyaç var. Binlerce işsiz mühendis var. Bu ihtiyacı karşılayacak kadrolar var ama yönetim alım yapmıyor. Bu 85 milyonun sağlı ile ilgili bir konu."

“DÜŞÜK MALİYETLİ ÜRÜNLERİ TÜKETEN KESİM YOKSULLAR”

“Çünkü insanlar gıda almak zorundalar ama kaliteli gıdanın fiyatı belli. İnsanlar o gıdaya ulaşamıyorlar. Merdiven altı üretimler çıkacak. Bu insanlara alabilecekleri fiyata bu ürünleri satmaya çalışacaklardır. Bu insanlar hem düşük besin değeri gıdalara ulaşacak hem de gıda güvenliği açısından büyük riskler taşıyacaktır. Duyuyoruz Sudan boyası, bozulmaya yüz tutmuş ürünlerin inşaatlarda çalışan işçiye yedirilmesi sonucu zehirlenme… Çocuklar besin değeri düşük, yarım yağlı süt tüketiyorlar. Bunların birincil nedeni enflasyon. Çiftçiyi, tarımı desteklemezseniz bunların hepsi bir şekilde tüketiciye yansıyor. Özellikle de alt gelir seviyesindeki insanlar temel gıdalara erişmekte dahil zorlanmaya başladılar. Düşük maliyetli ürünleri tüketen kesim yoksullar. Sadece gıda zehirlenmesi değil, yetersiz beslenmeden dolayı çocuklarımızın geleceği de sıkıntılı."