Gıda mühendisi Bülent Şık, gıda fiyatlarındaki artış ve üniversite yemekhanelerinin özelleştirilmesi nedeniyle yaşanan beslenme sorununa ilişkin “'Her koyun kendi bacağından asılır'a geldi meseleler. Dolayısıyla, üniversitelerdeki sağlıklı beslenmeye yönelik hizmeti tekrar kamulaştırmak gerekiyor. Bu çok açık. Bunun bir politikasının oluşturulması gerekiyor. Bu çok zor bir iş de değil. Bu çok büyük bütçeler gerektiren bir iş de değil. Devletin mevcut imkanları buna fazlasıyla yeter. Sadece ortada bunu göze alacak, başaracak siyasal irade yok” diye konuştu.

Türkiye genelinde birçok üniversitede 2022-2023 eğitim ve öğretim yılının başlamasıyla, öğrencilerin sağlıklı ve yeterli beslenme sorunu yeniden gündeme geldi. Artan gıda fiyatları, özel şirketler ya da taşeronların işlettiği üniversite yemekhanelerinde günde bir öğün yemek çıkması ve öğrenci yurtlarındaki yemek fiyatlarının artması öğrencilerin sağlıklı beslenmesini doğrudan etkiliyor. ANKA Haber Ajansı'na konuşan gıda mühendisi Bülent Şık, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteye kadar bütün eğitim zincirinde beslenmenin kamu tarafından sağlanması gerektiğini belirtti. Şık, “Bu, devletin mutlak surette yerine getirmesi gereken bir sorumluluğu olarak görülmesi gerekiyor. Böyle bir anlayış yok” ifadelerini kullandı.

“SAĞLIKLI BESLENMEYE YÖNELİK HİZMET YENİDEN KAMULAŞTIRILMALI”

Üniversite yemekhanelerinin 10-15 yıl önce üniversite bünyesinde bir kamu işletmesi olarak hizmet verdiğini hatırlatan Şık, şunları kaydetti:

“Öğrencilere yemek çıkarmak üniversite bünyesinde bir kamu hizmeti olmaktan çıktı, taşeronlara, özel kurumlara devredildi. Bu, yanlış. Önce bu yanlışı düzeltmek gerekiyor. İlköğretimden başlanıp üniversite öğrenciliğine kadar devam eden süreçte öğrencilerin sağlıklı beslenmesi çok kritik bir sorun olarak görmek gerekiyor. Bunun ne kadar önemli olduğuna ilişkin bir bakış açısı yok devlette.”

Beslenme, barınma ve ulaşım gibi temel alanların öğrenciler için maliyetli hale geldiğini ve beslenme ile barınma sorununun birlikte ele alınması gerektiğini vurgulayan Şık, “Böyle bir bakış açısı yok Türkiye'de. 'Her koyun kendi bacağından asılır'a geldi meseleler. Dolayısıyla üniversitelerdeki sağlıklı beslenmeye yönelik hizmeti tekrar kamulaştırmak gerekiyor. Bu çok açık. Bunun bir politikasının oluşturulması gerekiyor. Bu çok zor bir iş de değil. Bu çok büyük bütçeler gerektiren bir iş de değil. Devletin mevcut imkanları buna fazlasıyla yeter. Sadece ortada bunu göze alacak, başaracak siyasal irade yok. Mevcut iktidardan da böyle bir şey beklemiyorum” ifadelerini kullandı.

“İNSAN AÇKEN DERS DİNLEYEMEZ”

Sağlıklı beslenme ile öğrencilerin eğitim hayatı boyunca yaşayacağı sağlık sorunlarının önlenmesi ve iyi öğrenme süreci arasındaki ilişkiye değinen Şık, “Sağlık sorunlarını illaki enfeksiyon hastalıklarına yatkınlık, daha sık hasta olmak gibi düşünmeyin. Sağlıklı beslenme bizim bilişsel fonksiyonlarımızı, yani öğrenmemiz, iyi bir öğrenci olma için de temel koşuldur. İnsan açken ders dinleyemez” dedi.

Sağlıklı beslenmenin uzun vadedeki katkılarına da değinen Şık, şunları kaydetti:

“Aslında çocukların ve gençlerin sağlıklı beslenmesi için yapacağımız her şey uzun vadede bize daha sağlıklı bir toplum olarak geri dönecektir. Dolayısıyla bu harcamalara çok ekonomik bir bakış açışıyla da baksak, bir maliyet olarak görmemek gerekir. Bu bakış açısı yanlıştır. Son 15 yıl içerisinde, çok sayıda üniversitede öğrencilere yemek desteği verilmesi yönündeki hizmetler çok pahalandı ve taşeronlaştı ya da birtakım özel kurumlara devredildi. Bu yanlıştan dönmek gerekiyor. Burada ciddi bir politikaya ihtiyaç var. Bütün eğitim hayatında 'Öğrencilerin sağlıklı beslenmesini nasıl sağlarız?' sorusunu ortaya koyup, bunun bütün bileşenlerine bakmak lazım. Çoğu üniversitede, öğrencilerin gittiği kantinler, kafeteryalar, özel işletmelerin yürüttüğü restoran ve benzeri gibi yerlerdeki menülerin de ne kadar sağlıklı olduğu çok ciddi bir problem.”

“HİJYEN MESELELERİ TOPLU ZEHİRLENME OLARAK GÖRÜLÜR”

Özellikle yemekhanelerin özelleştiği üniversitelerde yemek hizmetinin devamlılığının maliyetlerin düşürülmesine bağlı olduğunu belirten Şık, “Mevcut enflasyonist ortamda, gıda fiyatlarının bu kadar arttığı bir ortamda genellikle toplu beslenmeye yönelik hizmet veren kurumlarda ilk düşürülen şey, hijyenik önlemler ve işçi maliyetleri olur. Bu bir gerçektir ve bunların da bir sonucu var. Eğer hijyenik önlemlerden vazgeçilirse ya da esnetilirse bir yankısı olacaktır. Hijyen meseleleri toplu zehirlenmeler olarak görülür” diye konuştu.

Üniversitelerin anlaşma yaptığı şirketlerin gıda güvenliği açısından kontrol edilmesi gerekliliğine vurgu yapan Şık, “Bu, anlık bir çözüm. Uzun vadede, üniversite öğrencilerinin beslenmeye yönelik sorununu barınma sorunu ile birlikte ele almak ve bu iki meseleye bence çok ciddi bir kamusal politika, çare üretmek gerekiyor” dedi.

“'CEBİNDE PARAN VARSA İYİ BESLENİRSİN, YOKSA BAŞININ ÇARESİNE BAK' A GİDİYOR İŞ”

Üniversite yemekhanelerinin özelleştirilmesine çok karşı çıkıldığını anımsatan Şık, şunları kaydetti:

“Üniversite, akademik bir kurum olarak öğrencilere bilgi, beceri, donanım kazandırmak için var olan bir kurum. Böyle bir kurum, öğrencilerin sorunlarını görmezlikten gelebilir mi? 'Bunu serbest piyasa çözsün' diyebilir mi? Bakış açıları problemli. Bizim bunları daha çok konuşmamız lazım. Çünkü toplum dönüştü. Biz sağlıklı beslenmeyi kendimizin yapacağı bir iş olarak görür hale geldik.”

Şık, son olarak ise şöyle konuştu:

“'Cebinde paran varsa iyi beslenirsin, paran yoksa başının çaresine bak' a gidiyor iş. Bu yanlıştır. Bir toplum olmanın en kritik, vazgeçilmez özelliği ihtiyacı olanlara omuz verebilecek bir sistemin olmasıdır. Bu, beslenme ihtiyacı olabilir, barınma ihtiyacı olur, başka bir mevzu olur. Bireysel olarak her soruna bakamayız. Dolayısıyla, 'Bu mekanizmaları nasıl oluşturacağız', onu düşünmemiz gerekir. 'Herkes kendi başının çaresine baksın' gibi bir anlayıştan yola çıkamayız. O zaman toplum olamayız zaten. Gittiğimiz yer de orası.”

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ IŞIL: DIŞARIYLA KARŞILAŞTIRMAK NE KADAR MAKUL BİLMİYORUM

Ankara Üniversitesi, 4,5 lira olan yemekhane fiyatını yeni eğitim ve öğretim döneminde 6 liraya çıkardı. Hukuk fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Işıl, yemekhane ücretinin 6 liraya çıkarılmasına ilişkin şunları söyledi:

“2,5 lira fena değildi. Sonra 6 liraya çıktı. Önce 4,5 liraya çıktı, sonra 6’ya çıktı. Dışarıyla karşılaştırdığımız zaman masummuş gibi görünüyor ama dışarıyla karşılaştırmak ne kadar makul bilmiyorum. Çünkü ortalama bir tavuk döner, çiğ köfte 30 lira olduğu için 6 lirayı fazla buluyorum. Şu an kira ödemiyorum, fatura ödemiyorum ya da yurda para vermiyorum. Ona rağmen haftada 5 gün yiyince 30 TL oluyor. Ayda da 120 oluyor. ... Şimdi de not almaya gidiyoruz. Onlar da geçen sene 80 liraydı. Şimdi 500 lira olmuş. Daha düşük olabilir mi, olabilir bence.”

Dışarıda yemek yerine evde yemek kaygısını taşımadığını söyleyen Işıl, “Bunun sebebi de ortalama bir öğrenciye göre çalışıyorum, para kazanıyorum. Ama bunun kaygısını güdüyor olsaydım büyük ihtimalle okula gelme motivasyonum bile olmazdı” diye konuştu.

“DAHA İYİ BİR MENÜ, BOL PORSİYONLARLA SERVİS EDİLEBİLİR”

Hukuk fakültesi ikinci sınıf öğrencisi olan Öykü, “Bu artış hiç hoş değil. Sonuçta bu 6 lira, evet. Ama bu paranın devamı devletten alınıyor. Bu şekilde daha iyi bir menü, daha bol porsiyonlarla servis edilebilir” ifadelerini kullandı. Porsiyonların küçük olduğunu belirten Öykü, “Bu, öğrenciler için büyük bir yük aslında” dedi.

Ailesiyle yaşadığını belirten Öykü, dışarıda yemek konusunda, “Dışarıda bir yemek 60 lira. Buraya ne kadar bir bütçe dayanabilir ki? Bir süreden sonra eve dayanmak zorunda kalıyorsunuz” diye konuştu.

DÖNMEZ: 3 ÖĞÜN YEMEK ÇIKSA BİZİM İÇİN DE GÜZEL OLUR

İktisat bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Süleyman Baran Dönmez, yemekhane fiyatının günümüz ekonomik şartlarında uygun bulduğunu belirterek şöyle devam etti:

“Yaklaşık yüzde 300 bir zam oldu fakat hâlâ uygun olduğunu düşünüyorum bu ekonomide. Dışarıda yemeye kalktığımızda en uygun yemek 40 lira. … 3 öğün yemek çıksa çok uygun olur, bizim için de güzel olur. Neden yapmıyorlar aslında bilmiyorum. Yapabilirler.”

Dışarıda yemek yerine evde yemeyi daha fazla tercih ettiğini belirten Dönmez, “Biz öğrenciyiz. KYK da 850 lira. 40 lira her gün yemeğe versek bin 200 lira yapıyor. O yüzden evde yemeye çalışıyoruz. Aile evinden çıkamıyoruz zaten. Evden yiyip arkadaşlarla buluşuyoruz. Sadece çay içiyoruz, tavla oynuyoruz. Öyle geçiyor günlerimiz” ifadelerini kullandı.

KİLCİ: KARNIMIZI DOYURABİLMEK İÇİN BAZI YERLERDEN KISMAK ZORUNDA KALIYORUZ

Hukuk fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi Ali Mert Kilci ise önceki yıla göre yemekhane fiyatlarını pahalı bulduğunu söyledi. Ardından şöyle konuştu:

“Böylesine bir ekonomide dışarıda yemek yemek, özellikle öğrenciler için pahalıyken, Üniversitenin kendi öğrencilerine yardımcı olmasını beklerdim. Yardımcı olmak yerine, 1 yıl içerisinde yüzde 100’e yakın bir zam görmek beni üzdü.”

Harcamalarını kısıtladığını belirten Kilci, “Dışarıda yemek yiyelim desek, paramız yetmeyecek yani. Hepimiz öğrenciyiz, faturalarımızı ödüyoruz, kiramızı ödüyoruz. İllaki evde yemek yapıyoruz. Bazen belediyenin hizmeti var, öğrencilere akşam yemeği veriyorlar. Oraya gidiyoruz. Bir şekilde bir yerlerden kısıyoruz ki karnımızı doyurabilelim. İşin üzücü kısmı o. Karnımızı doyurabilmek için bazı yerlerden kısmak zorunda kalıyoruz. İş bu raddeye kadar geldi. Bunların üzerine yüzde 100’e yakın bir zammı yemek işin asıl üzücü kısmı oldu” diye konuştu.