Kanadalı Amanda Booth adlı tasarımcı, sıra dışı bir yöntemle mücevher üretiyor. 33 yaşındaki Booth'un yaygın olarak kullandığı mücevher malzemeleri arasında "gerçek sperm ve anne sütü" de yer alıyor. Sürecin bir parçası olarak, müşterilerin kendi numunelerini temin edip Booth'a göndermeleri gerekiyor.


Booth, mücevher yapım ve işleme sürecinin başında müşterilerinden gelen spermleri kurutarak toz haline getiriyor ve bunu da kil ile karıştırarak bir nevi inci üretiyor. Kişilere özgü olan bu hediyelik eşyaların tanesi 2000 ila 5600 TL arasında satılıyor. 

DUYGUSAL MALZEMELER
Booth, bu alışılmadık fikrin nasıl ortaya çıktığını ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı: 

"Ekim 2021'den beri duygusal malzemeler üzerinde çalışıyordum. Önce yakılan insanların külleri ve anne sütüyle çalışmaya başladım. Çünkü oğlu ölen bir arkadaşım bunu talep etmişti. Daha sonra başka bir arkadaşım da aynı şeyi anne sütü ile yapıp yapamayacağımı sordu. Bu durumda, bunu nasıl toz haline getireceğimi bulmam gerekti. Yaptığım eserleri sosyal medyada paylaşmaya başladım ve bir anda patladı. 10-20 siparişten yüzlerce siparişe çıktık ve eşim siparişlere yetişebilmemiz için işini bırakmak zorunda kaldı. Neredeyse yaptığım her şey insanların talep ve önerileri üzerine ortaya çıkıyor..."

SPERM FİKRİ NEREDEN ÇIKTI?
Booth, sperm üzerinde nasıl çalışmaya başladığına ilişkin olarak da şu ifadeleri kullandı: 

"TikTok'ta biri 'sperm' üzerinde çalışıp çalışamayacağımı sordu. Başlangıçta buna alındım ve neden sordu ki diye düşündüm, fakat sonrasında bu fikirle devam etmeye karar verdim ve Facebook'ta bu fikirle bir şaka pazarlama kampanyası oluşturdum. İlk başta sadece bir şakaydı ama sonra ciddi talepler almaya başladım. Önce kocamın numunesiyle denedim ve işe yaradı, ardından sipariş almaya başladım..."

PEK ÇOK İNSAN YANLIŞ ANLIYOR
Booth, sözlerine şöyle devam etti:

"Başlangıçta ben de dahil pek çok insan bunun sadece bir sapkınlık ve cinsel bir şey olduğunu düşünüyor, ama gerçekte altından çok güzel hikayeler çıkıyor. Sanırım pek çok insan bunu yanlış anlıyor..."