Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, 6 Şubat depreminin yaralarının henüz sarılmadığını bu nedenle 14 Mart Tıp Bayramı’nın bu sene buruk geçtiğini belirtti. Uğur, “Bütün beklentilerin yönünü değiştirdik. Şu anda deprem bölgesinde çalışan arkadaşlarımız ile ilgili taleplerimiz var. Biz o bölgede çalışan arkadaşlarımıza bir yıl boyunca çift maaş, bir dik kademe artışı istiyoruz. 10 taban maaş talebimiz var. Bu bölgede çalışan arkadaşlarımız en azından OHAL süresince idari izinli sayılsınlar. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yüzde 90’ı zaten borçlu, bizim taleplerimiz merhem olabilmek adına. Yoksa zaten onlar mevcutta da çok borçlu insanlardı üzerine böyle bir afet gelince nefes alma şansları maalesef kalmadı. O yüzden ne kadar katkı sağlanabilirse bir an önce sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum” dedi.

14 Mart Tıp Bayramı, bu yıl 6 Şubat Depremi dolayısıyla buruk geçiyor. Sağlık emek-meslek örgütleri bu yıl herhangi bir eylem düzenlemezken, sağlık emekçileri de alanlarda olmak yerinde OHAL ilan edilen afet bölgesinde depremzedelerin yarasını sarıyor. Bu yıl 14 Mart’ta deprem bölgesinde çalışan hekim ve sağlık çalışanları, çadır ve hijyen için temiz su ile tuvalet gibi temel ihtiyaçlarının giderilmesini istiyor.

Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur da 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla sağlık emekçilerinin talepleri, beklentileri ve özellikle afet bölgesindeki hekim ve sağlık personelinin durumuyla ilgili ANKA Haber Ajansı’nın sorularını yanıtladı. Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Uğur, bu sene 14 Mart Tıp Bayramı’na buruk girdiklerini dile getirerek şunları söyledi:

SAĞLIK EMEKÇİSİ, EN DÜŞÜĞÜ YOKSULLUK SINIRI OLMAK ÜZERE KADEMELİ OLARAK VE TAMAMI EMEKLİLİĞE YANSIYAN BİR MAAŞ İSTİYOR”

“Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin beklentileri şimdiye kadar karşılanmadı zaten. Taleplerimizi defalarca dile getirdik. Sağlıkta şiddet son bulsun dedik, bugün hala yaptığımız ankete göre yüzde 50 sağlık çalışanımız şiddet gördüğünü iddia ediyor ve bunların yüzde yüzü de bu konuyla ilgili hiçbir adım atılmadığından bahsediyor. Sağlık çalışanları ne istiyor?  Sabit ödeme, taban teşvik ödemesi gibi parça parça bölünmüş bir maaş istemiyor. En düşüğü yoksulluk sınırı olmak üzere kademeli olarak maaş istiyor ve tamamı emekliliğe yansıyan bir maaş istiyor. İnsani yaşam koşullarında çalışmak istiyor. Fakat bu koşullar geçmişte olduğu gibi bugün hala yerine getirilememiş durumda.

“BİR AYI GEÇMESİNE RAĞMEN BÖLGEDE ARKADAŞLARIMIZ HALA İNSANLIK DIŞI KOŞULLARDA HİZMET ETTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR”

Yaşadığımız depremler gerçeği var 6 Şubat’ta başlayan. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ne kadar önemli görevde olduğu bir kere daha gözler önüne sürüldü. Deprem olduğu andan itibaren kurumunda nöbette olan arkadaşlarımız oradan çıkmadan günlerce görevinin başında kaldılar. Sadece ailelerinin sağlamda olduğunu öğrenebilenler öğrendi. Ailelerinin göçük altından olduğunu duyanlar onlara ulaşamadı, cenazelerini kaldıramadı çünkü yapmaları gereken bir işleri vardı. Her zaman olduğu gibi görevlerinin başında, en iyi şekilde görevlerini yerine getirme çabasında orada bulundular, o zor şartlarda çalıştılar. Ama hak ettikleri yerlerde değiller. Bir ayı geçmesine rağmen bölgede çalışan depremzede sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, geçici görevle gelen arkadaşlarımız hala insanlık dışı koşullarda hizmet ettirilmeye çalışılıyor. Biz bu kadar fedakar çalışırken hak ettiğimiz değerin bu olmaması gerekiyor.

“BAKANLIĞIMIZ BÖLGEDE ÇALIŞAN ARKADAŞLARIMIZIN TUVALET İHTİYACINI TAM OLARAK GİDEREMEMİŞ DURUMDA”

Bir tuvalet imkanı sağlamak çok zor bir şey değil. Bölgede taşıma suyla tuvalete giren arkadaşlarımız var. Bölgede hasarsız tuvalet olan yerler varken hasarlı tuvaletlere sokulmaya çalışılan arkadaşlarımız var. Duş imkanları zaten olağanüstü kısıtlı çok zor. Ulaşılması çok zor yerlerde, herkesin girdiği yerlerde duş alıyorlar. Oraya belli bir beklentide girmediler, zor koşullar olduğunu tabii ki biliyorlar çünkü orada yaşayan vatandaş da çok zor koşullarda ama en azından bir tuvalet yani, 15 gün boyunca duş almayabiliriz diyenler var içlerinde. Hala bizim bakanlığımız bölgede çalışan arkadaşlarımızın tuvalet ihtiyacını tam olarak giderememiş durumda.  

“32’NCİ GÜN HASTANE MÜDÜRÜNÜN GELMEDİĞİ HASTANE VAR”

Kimi kimsesi olmayan araçta yaşayıp girip içerde görev yapan arkadaşlarımız var. Hala çadır imkanı sağlanamamış bir sürü arkadaşımız var. Hal böyleyken bu arkadaşlarımıza ‘geleceksiniz görev yapacaksınız’ deniyor, ‘gelmezseniz istifanızı isteyin’ deniyor. Türkiye genelinde bu kadar destek varken arkadaşlarımız arasında onlara gidelim bir nefes aldıralım derken hala idareler tarafından ‘gelin görevinizin başına, gelmezseniz istifa edin, istifa da değil affınızı isteyin’ diyen idareciler var. 32’nci gün hastane müdürünün gelmediği hastane var. Hastane müdürünü bir kere görmüşler o da Sağlık Bakanı bölgeye gidip bir sahra hastanesi açılışı yaptığı gün görüntü vermiş hastane müdürü ondan sonra tekrar ortadan kaybolmuş. Bölgede o kadar görevini kötüye kullanan koordinatörler var ki.  Kullanılabilir bir hastane, 3’üncü katı sağlık çalışanlarına tahsis etmişler, 2’nci katı kapalı demişler geçici görevle gelen arkadaşlara. Onları çadırlara yerleştirmişler, ertesi gün gelen ekipleri 2’nci kata yerleştirmiş koordinatörler gördük biz. Burada bile ellerindeki imkanları kötüye kullanıyorlar. Biz 14 Mart’ı kutlayamıyoruz maalesef bu koşullarda.

“EN BÜYÜK MOBBİNG ‘GELİN ÇALIŞIN’ DEMELERİ, BU İDARECİLERİN KENDİLERİ HASTANEYE UĞRAMIYOR”

En büyük mobbing ‘gelin çalışın’ demeleri, kendileri yoklar burada bu idarecilerin kendileri hastaneye uğramıyor. Geçici görevle bir sürü sağlık çalışanı var orada ama duyduğumuza göre onların da sayısının azaltılacağı söyleniyor. Onların barınacağı yer yok, bir çadır yok bir konteyner zaten yok, bir tuvalet yok ama hala ‘gelin çalışın’... Siz bir idareciyseniz bunu sağlamak yönünde gerekeni yapın gitmeyen varsa ondan sonra bunun hesabını sorun. Bir arkadaşımızla karşılaştık, eşi göçük altında belinde kırılması olmuş çocuğunun retinasında yırtılma olmuş. Arkadaşımız kendi imkanlarıyla eşini ve çocuğunu atmış arabasına buraya getirmiş ondan sonra görevinin başına dönmek zorunda kalmış. Kabul edilebilir bir şey değil maalesef.”

Başkan Uğur, sağlık emekçilerinin Sağlık Bakanlığı’nın varlığını yanlarında hissedip hissetmedikleri sorusuna da şu yanıtı verdi:

“SAĞLIK BAKANI GELİYOR DİYE ÇATLAKLARIN YAMANDIĞINI GÖRDÜK”

“Hiç güvenmiyorlar, tamamen yine sağlık çalışanlarının başarısıyla, gücüyle o bölgede sağlık hizmeti verilmeye devam ediliyor. Hastaneye Sağlık Bakanı geliyor diye çatlakların yamandığını da gördük. Hastane az hasarlı o çatlağı Sağlık Bakanı’nın görmesi gerekiyor. Binanın durumunu sorgulaması gereken kişi. Sağlık Bakanı gelmeden önce buradaki çatlağı yamamayı düşünen zihniyeti ben anlamıyorum. Dörtyol Devlet Hastanesi var, yeni açılmış, Fransızlar yapmışlar, bir tane çatlak yok devlet hastanesinde ama bizim yeni açılan hastanelerimiz de kullanılamaz durumda. Bu binaların yapılışı nasıl hizmete açılması bunların da bir an önce sorgulanıp gerekenlerin yapılması gerekiyor. Bir hastanemiz var, duvardan depremin etkisiyle sallanan mermerler var, o şekilde o binada hizmet veriliyor arkadaşlar. Tavan kaplamaları sarkık durumda düşeni düşmüş. Burası 24 saat hizmet veren bir oda. Orada yaklaşık 50 kişi onlar orada sallanırken hizmet veriyordu. Arkadaşlarımızın canını biz sokakta bulmadık, nasıl bu kadar rahat onları feda ediyorlar bunu da anlamakta çok zorluk çekiyoruz.

“BÖLGEDE ÇALIŞAN ARKADAŞLARIMIZA 1 YIL BOYUNCA ÇİFT MAAŞ, BİR DİK KADEME ARTIŞI İSTİYORUZ. 10 TABAN MAAŞ TALEBİMİZ VAR”

Bütün beklentilerin yönünü değiştirdik. Şu anda deprem bölgesinde çalışan arkadaşlarımız ile ilgili taleplerimiz var bunu da Sağlık Bakanlığı’na yazılı olarak ilettik. Biz o bölgede çalışan arkadaşlarımıza bir yıl boyunca çift maaş, bir dik kademe artışı istiyoruz. 10 taban maaş talebimiz var. Bu bölgede çalışan arkadaşlarımız en azından OHAL süresince idari izinli sayılsınlar. Ciddi anlamda yerlerinde olmaya gönüllü olacak pek çok arkadaşımız var. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yüzde 90’ı zaten borçlu. Bizim taleplerimiz merhem olabilmek adına. Yoksa zaten onlar mevcutta da çok borçlu insanlardı üzerine böyle bir afet gelince nefes alma şansları maalesef kalmadı. O yüzden ne kadar katkı sağlanabilirse bir an önce sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum.”