Raporda, “Katılımcıların yüzde 86,1’inin kredi borcu vardır. Sağlık çalışanlarının yüzde 92,2’si, borç ödemelerinde zorlandıklarını belirtmişlerdir. Sağlık çalışanlarının yüzde 50,3’ü, çalışma hayatı süresince hastalardan veya hasta yakınlarından şiddet görmüştür. Sağlık çalışanlarının yüzde 65,2’si, iş yerinde baskı, yıldırma ve mobbing ile karşılaşmaktadır” saptamaları yer aldı. Genel Başkan Derya Uğur, “Karşılaştığımız tüm güçlüklere rağmen mesleklerimizin onuru ile ulusal, kamucu, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti sunmak için mücadele edeceğiz” dedi.

Genel Sağlık İş Sendikası, 14 Mart Tıp Bayramı öncesi, sağlık emekçilerinin güncel sorunlara dair görüşlerini sorgulamak amacıyla yaptığı Sağlık Çalışanlarının Güncel Sorunları Araştırması’nı bugün yayınladı. Genel Sağlık İş’in raporunda şunlar kaydedildi:

“SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN YÜZDE 81,1’İ, GÜNDELİK YAŞAMIN DEVAMI İÇİN BORÇLANMAK ZORUNDA KALIYOR”

“Sağlık çalışanları yüzde 75’inden fazlasının aylık düzenli iş geliri 20 bin TL’nin altındadır. Öne çıkan ilk üç gelir düzeyi, 16.001-18.000 TL (yüzde 28,9), 14.001-16.000 TL (yüzde 19,4) ve 30 bin TL üzeri (yüzde 14,6) biçimindedir.  Sağlık çalışanlarının büyük bir çoğunluğu borçludur. Borçlanma, kredi ve kredi kartı kullanımı alanında açıkça görülmektedir. İlk olarak, katılımcıların yüzde 81,1’i, gündelik yaşamın devamı için borçlanmak zorunda kaldığını belirtmiştir. Borçlanma kanalları içerisinde banka, yüzde 92,1 ile açık şekilde öne çıkan seçenek durumundadır. Buna ek olarak, aile (yüzde 19,8) ve eş-dost (yüzde 14,3) gibi borçlanma kanallarına başvurmak zorunda kalan sağlık çalışanları da bulunmaktadır.

“SAĞLIK ÇALIŞANLARININ YÜZDE 86,1’İNİN KREDİ BORCU VAR”

Katılımcıların yüzde 86,1’inin kredi borcu vardır. Sağlık çalışanlarının dörtte üçünün ihtiyaç kredisi borcu bulunmaktadır. Buna ek olarak, yarıya yakınlık bir kesim (yüzde 45,3), aylık kullanım dışında kredi kartı borçlanması sorunuyla yüz yüzedir. Katılımcıların üçte birinden daha azı, konut satın almak için borçlanabilmiştir. Taşıt kredisinde bu oran çok daha düşüktür. Kredi kartı borçlanma durumu derinlemesine incelendiğinde, sağlık çalışanlarının yaklaşık yüzde 35’inin yalnızca asgari tutarı ödeyebildiği sonucuna ulaşılmıştır. Borçlanmaya ilişkin tüm bu göstergelerle bağlantılı olacak şekilde, sağlık çalışanlarının yüzde 92,2’si, borç ödemelerinde zorlandıklarını belirtmişlerdir.

“SAĞLIK ÇALIŞANLARININ YÜZDE 50,3’Ü, ÇALIŞMA HAYATI SÜRESİNCE HASTALARDAN VEYA HASTA YAKINLARINDAN ŞİDDET GÖRMÜŞTÜR”

Sağlık çalışanlarının yarısından fazlası (yüzde 51,9), iş yerinde var olan fiziksel koşullarının çalışmayı sürdürmeye elverişli olmadığı düşüncesindedir. Bunun yanında, katılımcıların yüzde 86,3’ü ise çalışma yaşamında fiziksel ya da ruhsal sağlığı etkileyen faktörlere maruz kalmaktadır. Sağlık çalışanlarının yüzde 50,3’ü, çalışma hayatı süresince hastalardan veya hasta yakınlarından şiddet görmüştür. Ayrıca, katılımcıların neredeyse tamamı (yüzde 97,9), sağlık çalışanlarına yönelen şiddet olaylarına karşı alınan önlemlerin yeterli olmadığını düşünmektedir.

“GENEL SAĞLIK-İŞ ÜYESİ SAĞLIK ÇALIŞANLARININ YÜZDE 65,2’Sİ, İŞ YERİNDE BASKI, YILDIRMA VE MOBBİNG İLE KARŞILAŞMAKTADIR”

Genel Sağlık-İş Sendikası’na üye sağlık çalışanlarının yüzde 65,2’si, iş yerinde baskı, yıldırma ve mobbing ile karşılaşmaktadır. Bu kapsamda ayrıca, katılımcıların yüzde 93,6’sı, görevde yükselme sisteminin liyakate dayalı olmadığı düşüncesindedir. Sağlık çalışanlarının yüzde 50,5’i, yakın bir gelecekte emekli olmayı veya istifa etmeyi düşünmektedir. Bu grupta yer alanların öne çıkarttıkları gerekçelerin sıralaması, tükenmişlik (yüzde 40,7), değer görmemek (yüzde 31,5), ücretlerin yetersizliği (yüzde 23,4) ve sağlıkta şiddet (yüzde 4,4) biçimindedir.

“SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN YÜZDE 75,9’U, İŞİYLE İLGİLİ GELECEK KAYGISI YAŞAMAKTADIR”

Araştırma kapsamında, sağlık çalışanlarının görev yaptıkları binalarda kendilerini güvende hissedip hissetmedikleri de sorgulanmıştır. Bu soruya “Evet” yanıtını verenlerin oranı yalnızca yüzde 22,8’dir. Sağlık çalışanlarının yüzde 75,9’u, işiyle ilgili gelecek kaygısı yaşamaktadır. Buna ek olarak, katılımcıların yüzde 97,5’i ise sağlık çalışanlarının toplum nezdinde gerekli saygınlığa sahip olmadığı düşüncesindedir. Genel olarak işinden ve iş yerinden memnuniyet duymadığını belirtenlerin oranı yüzde 45,5’tir. Yalnızca yüzde 21,3 oranında katılımcı bunun aksini belirtmiştir. İlginç şekilde, bu katılımcıların yüzde 33,2’si, bu soruya ‘Kararsızım’ yanıtını vermiştir.

Katılımcıların büyük bir çoğunluğuna göre Türkiye’nin temel sorunu ekonomi ve geçim sıkıntısıdır. Bunu sırasıyla liyakatsiz görevlendirmeler, yolsuzluk ve yoksulluk izlemektedir. Ülkemizin içerisinde bulunduğu afet sürecine rağmen, ‘deprem gerçeğinin farkına varılamaması’ seçeneği beşinci sırada yer almaktadır. Bunun ardından giderek azalan oranlarda işsizlik, kadına şiddet ve terör gelmektedir.”

Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur da ankette elde edilen verilere ilişkin yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

“Sağlık çalışanlarının, yoksulluk sınırının çok altında ücretlerle yaşamlarını sürdürmek zorunda oldukları görülmüştür. Yaşam emanet ettiğiniz sağlık çalışanlarının geçim derdi içinde bırakılması kabul edilemez. Araştırma sonuçları, sağlık çalışanları açısından Türkiye’nin üç temel sorununun ekonomi ve geçim sıkıntısı, liyakat ve yolsuzluk olduğunu göstermektedir. Anketi yanıtlayanların üçte biri gönüllü deprem bölgesine gitmeyi talep ediyor iken bölgede görevli, kendileri de birer depremzede olan sağlık çalışanlarının görev yapmaya zorlanması kabul edilebilir olmadığı gibi vicdani değildir. Deprem bölgesinde sağlık hizmeti sunumunda görev alan sağlık çalışanlarının yığınla sorunları acil çözüm beklemektedir.

“DEPREM BÖLGESİNDE ÇALIŞMAYA DEVAM EDEN TÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARINA EN AZ 1 YIL SÜREYLE OLMAK ÜZERE ÇİFT TABAN MAAŞ ÖDENMELİDİR”

Bölgede kadrosu bulunan afetzede sağlık çalışanları, yaşadıkları insanüstü mağduriyetler göz önünde bulundurularak OHAL süresince idari izinli sayılmalıdır. Deprem bölgesinde sağlık hizmeti sunumunda görev alan sağlık çalışanlarının kendileri ve aileleri için oluşan barınma sorunu, bir an önce sağlık hizmetinin sunulduğu alanların yakınında konteynerkentler kurularak çözüme kavuşturulmalı; tuvalet ve banyo gibi temizlik ihtiyaçları giderilmelidir. Deprem bölgesinde sağlık hizmeti sunumunda görev alan tüm sağlık çalışanlarının yemek, giyim ve ısınma gibi insani ihtiyaçları, özellikli biçimde düzenli olarak karşılanmalıdır. Depremin ilk anından itibaren kendileri de birer depremzede olmasına rağmen bölgede fedakarca sağlık hizmeti sunmaya devam eden sağlık çalışanlarına bir dik kademe ilerlemesi sağlanması için kanuni düzenleme çalışması yapılmalıdır. Deprem bölgesinde çalışmaya devam eden tüm sağlık çalışanlarına en az bir yıl süreyle olmak üzere bölgede yaşam ve çalışma koşulları normale dönene kadar çift taban maaş ödenmelidir. Depremzede tüm sağlık çalışanlarına, yaşanan afetin olumsuz etkilerinin bir nebze azaltılabilmesi için 10 maaş acil yaşam yardımı verilmelidir.

“SAĞLIKTA ŞİDDETE SIFIR TOLERANS GÖSTERİLMELİ VE SAĞLIKTA ŞİDDETİ ÖNLEYECEK ETKİLİ BİR ŞİDDET YASASI ÇIKARILMALIDIR”

Sağlık emekçilerinin ağır ve kötü çalışma koşulları acilen düzeltilmelidir. Sabit ödeme, performans ödemesi gibi sağlık çalışanlarının mağduriyetine sebep olan ve çalışma barışını bozan uygulamalara son verilmeli; en düşüğü yoksulluk sınırının üzerine olacak şekilde, kadro derecesine göre maaşlarda kademeli artış yapılmalıdır. Tüm sağlık emekçilerini kapsayacak kademeli ek gösterge artışı yapılmalıdır. Sağlıkta şiddete sıfır tolerans gösterilmeli ve sağlıkta şiddeti önleyecek etkili bir şiddet yasası çıkarılmalıdır. Sağlık emekçilerinin çocuk bakım sorunun çözümü için haftanın 7 günü 24 saat kesintisiz hizmet veren bakımevi, kreş ve anaokulu düzenlemesi hayata geçirilmelidir. Yeterli sayıda sağlık çalışanı istihdam edilmeli, personel açığı kapatılmalıdır. Tüm sağlık emekçilerine, geçmişe etkili olarak yıllık 90 gün yıpranma payı hakkı verilmelidir. Sağlığı piyasalaştıran politikalara son verilmeli, Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu ve halkçı sağlık politikalarını tekrar hayata geçirilmelidir.

Yüzyıl önce yurdumuz toprakları emperyalistler tarafından işgal edildiğinde gitmeyen, direnen ebedi önderimiz Atatürk’ün silah ve mücadele arkadaşı kahraman Tıbbiyeli Hikmet Boran’ın yüz yıl sonraki meslektaşları olarak; karşılaştığımız tüm güçlüklere rağmen mesleklerimizin onuru ile ulusal, kamucu, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti sunmak için mücadele edeceğiz.”