“İş bırakma sonrasında sendika arayışlarımızın olduğunu bilen MTM matbaa yönetimi beni işten atarak içeride olan işçilere gözdağı vermiştir.” diyen Sergül Tarhan’ın açıklaması şöyle:

Ben Sergül Tarhan. Asgari ücretin bir patça üstünde bir kuru maaşa, sürekli üretim baskısının olduğu, tuvalet molalarının dahi sorun olduğu bir yerde MTM Matbaa’da yoğun mobbing altında 10 yıl 3 ay boyunca çalıştığım işimden atıldım. MTM Matbaa Kültür Bakanlığı, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü gibi kamu kurumlarına ve pek çok bankaya bilet, resmi evrak gibi pek çok basım işi yapan bir firma.

Bölüm şefi ile yaşadığım bir tartışma nedeniyle 10 yıldır çalıştığım işimden atıldım. Printerdan yaklaşık 250 sayfa çıktısı olan bir iş vardı ve ben kalan son 50 sayfanın çıkmasını bekliyordum. Bölüm şefi “Neden bekliyorsun, beklemek yerine listeleri asmıyorsun” diye sordu. Ben de “son 50 sayfanın bitmesini bekliyorum” dedim. Sonra “İşler yoğun eksik elemanla çalışıyoruz, biraz daha çaba harca” demişti bana. O zaman benim yapabileceğim hiçbir iş yoktu. 50 sayfa A5 kâğıdın çıkması kaç dakika sürebilir? İşte o kadar bir süre içinde iş yapmıyormuşum gibi bir tavra maruz kalıp bölüm şefinin “verdiği direktife uymadığım” gerekçesiyle yaklaşık bir hafta sonra benden savunma istendi.

Yazılı veya sözlü bana hiçbir açıklama yapılmadığı gibi, savunma vermem üzerinden aylar geçmişken işten çıkışım verildi.

Üstelik çıkışım yasanın 25/2 maddesi ve 49 kodu ile yapıldı. Kod 49 “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” şeklinde geçiyor. Zaten işyerindeki iş tanımım dahilinde olan çıktı alma işi esnasında 50 adet A5 kâğıdın çıkması kadar bir sürede üst üste ikinci bir iş istendiği için bu suçlama ile damgalandım. Kod 49 hem kıdem ve ihbar tazminatınızı gasp eden hem de işsizlik maaşı almamı engelleyen bir kod. Üstelik başka bir yerde iş başvurusu yaptığımda önüme çıkan bir damgalama biçimi.

Oysa fabrika sahibinin oğlu ile savunmadan 3 ay sonra görüştüğümüzde benim haklı olduğumu ama işin içinden çıkamadıklarını ifade etmişti. Bana “haklarını verelim istifa et” dediler. İçinden çıkamadıkları iş sadece 50 tane A5 kâğıdın çıktığı bir süre için bölüm şefinin inatlaşması. Ben hakkımı savunup hiçbir suçum yokken istifa etmeyi kabul etmeyince de bir daha haklı olmanın cezası olarak kod 49 ile işten atıldım.

Bu gülünç bahanenin arkasında işten atılmama yol açan asıl sebep düşük maaşları, mobbingi ve fabrika içerisindeki keyfiliği kabul etmememdir. Sene başında ücretlere yapılan düşük zamlara itiraz ettiğimiz için yaklaşık 4 saat bir iş bırakma eylemi yaparak yönetim ile görüşme yapmak ve zam oranlarının yükseltilmesini talep ettik. O günden sonra mobbing sistematik hale geldi uzun yıllardır çalışan işçiler bezdirilmeye ve istifa etmeye zorlandı.  İş bırakma sonrasında sendika arayışlarımızın olduğunu bilen MTM matbaa yönetimi beni işten atarak içeride olan işçilere gözdağı vermiştir. Kod 49 hem benim yaşamımı zora sokan hem de içeride işçilere de tazminatsız, işsizlik maaşı olmadan bir de fişlenecek olmanın sopası olarak örnek teşkil etmektedir. Aynı zamanda uzun yıllardır çalışan işçilerin işten çıkarılması ve korkutulması onların seneler içerisinde kurduğu iletişime ket vurmayı da amaçlamaktadır.

Tam da bu suç işleme keyfiliğine itiraz için bugün buradayım. Patron içeride hem 100 işçiyi 3 ayrı iş koluna bölüp ( metal, ticaret büro, basın) hem tazminatı keyfi gasp ediyor. Hakkını arayan işçiyi 25 / 2 maddesinin herhangi bir kodundan atarak dışarıda da cezalandırılmaya devam ediyor.

25 / 2 maddesinin sadece benim sorunum olmadığını milyonlarca işçinin tepesinde sallanan bir tehdit unsuru olduğunu anlatmak için bu açıklamayı yapıyorum.  Buradan tüm sendika ve meslek örgütlerine sesleniyorum 25 / 2 maddesi ve tüm kodları acilen kaldırılmalıdır. 25 / 2 maddesi tüm işçilerin hayatında tehdittir. Tüm bu kodlar kuralsız, yasasız ve patron çıkarına çalışmanın, esnek çalışmanın dayatmasıdır. İşçiler en ufak itirazda dahi bu madde ile damgalanıp iş bulamayacağı korkusu ile başlarını kaldırmaktan korkar hale gelmiştir.

10 yıldır çalışan bir işçiyi bu kadar keyfi işten çıkaramazsınız demek için geldim. Bu kadar düşük maaş veremezsiniz, mobbing yapamazsınız dediğim için uydurulan bir bahane için savunma aldığınız yetmiyormuş gibi yasaya aykırı şekilde savunmamı 4 ay sonra işleme koyup işten atamazsınız demek için buradayım. Çalışma bakanlığı 25 / 2 maddesinden atılmaların hiçbirini denetlenmiyor. Denetlemek istemiyor. Bizlere yıllar sürecek davaların yolları gösteriliyor. Zaten yasaya aykırı bir süreçle işten atılan işçi yasalara güvensin, senelerce dava peşinde koşsun isteniyor. Bu esnada işsizlik maaşını gasp etmiş oluyor, damgaladığı için uzun süreli işsizliğe mahkûm etmiş oluyor. Hem patron hem bakanlık hakkını arayan, biraz sesi çıkan işçiyi açlığa mahkûm ediyor.

Ama bizim için yılmak pes etmek bir seçenek değil. Nereye gitsek aynı şeyleri yaşıyoruz, bir tek benim değil herkesin başına aynı şeyler geliyor. Bu uygulamalara topyekûn karşı olmadıkça bunlardan kaçış yok. Bu kadar kanunsuz, keyfi, denetimsiz çalışma koşullarını kabul etmiyoruz. Taleplerim çok açıktır: Patronlara sınırsız suç işleme özgürlüğü veren 25/2 maddesi derhal kaldırılsın ve haksız yere atıldığım işime iade talebim kabul edilsin.

Her yerde, her koşulda, çalışırken de işten atıldığımızda da direneceğiz ve kazanacağız.