Mine Söğüt, KRT TV’de dün gece yayınlanan Semra Topçu ile Haftanın Panoraması programına katıldı. Söğüt, özetle şunları söyledi:

“Genel problemimiz, neyin neden yapıldığını anlamlandıramamak. Hukuki denge, akılcı süreç yok artık. Büyük bir kafa karışıklığı içinde niyet okumak zorunda kalıyoruz. Hiçbir süreç kendi etiği içinde gerçekleşmiyor. Siyasallaşmış bir yargı var. En büyük sorunumuz bu. Bu karışıklık neye yarıyor? O kadar kritik bir dönemdeyiz ki… Seçim öncesi kritik bir dönemdeyiz. Kader belirleyecek son seçim bu. Yakın zamandaki bütün seçimlerden daha kritik bir seçim bu. Burada kafamızın karışmaması gerek. Muhalefetin sağlam durması gerekirken bütün hedefler birbirine girdi. Bu bana ürkütücü geliyor.

“GÖRE GÖRE GELDİ, EMSALLERİ VAR”

Bir siyasi yasak olasılığı, önemli bir siyasetçinin hukuki olarak sorunlu bir şekilde cezalandırılması, yargının gerektiği gibi işlememesi ilk kez karşılaştığımız bir durum değil, uzun süredir böyle. Buna hazırlıklı olmamız gerekirken niye şaşırdığımızı anlamıyorum. Göre göre geldi, emsalleri var. İlk kez olmuyor ki…

“YARGI MUHALEFETE KARŞI HER YERDEN VURABİLİYOR”

Yargı muhalefete karşı her yerden vurabiliyor. Hukuki olmak zorunda değil. Bütün bunlara hazırlıklı olmak gerekirken, daha soğukkanlı bir muhalefet, daha ne dediğini bilen hazırlıklı bir ortak muhalefet olmasını isterdim. Çünkü iktidarın yapacaklarının sınırlarını bilecek kadar korkunç tecrübeler yaşadık bence. Şaşırmamız çok anlamsız geliyor.

6’LI MASA FARKLILIKLARINI ERTELEMELİ

Bambaşka partilerin birlikteliği, tüm farklılıklarını ertelemelerini gerektiriyor. Tartışmalarına vedalaşmaları gerekiyor, dedikodulara, bölünmelere, adayımız şu mu olmalı o mu olmalı konuşmalarını geride bırakmaları, Türkiye’nin neye ihtiyacı var çok net bir şekilde ortaya koymaları gerekiyor çünkü bu akılları yıpratan, enerjiyi düşüren bir tartışma. Bütün gerilimlerin ve farklılıkların çok net bir şekilde ertelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bir güven verecektir, hem 6’lı masaya hem de 6’lı masadan bir beklentisi olan seçmene.

Seçmene de bunun neden gerekli olduğunu anlatmaları gerekiyor. Zaten aynı sözü söylemesinler. Çok sesli çok partili düzene yeniden geçmek için uğraşacağız. Biz sanki her şey normalmiş gibi tartışma yapıyoruz, olağanüstü durumun ne anlama geldiğini; demokrasi ya da laiklik istemenin ne elzem bir durum olduğunu hatırlatmamız gerekiyor birbirimize.

“İSTANBUL BELEDİYE BAŞKANI NEDEN BU ÖNEMLİ MEVKİYİ BIRAKSIN”

Mantıken herhangi bir kazanılmış belediye başkanlığının bu adaylığa kurban verilmemesi gerekiyor ne olursa olsun. Düz mantıkla gitmemiz, teknik bakmamız gerekiyor. O yüzden İmamoğlu’nun adaylığının tartışılır bir yanının bile olmaması gerekiyor. İstanbul Belediye Başkanı neden bu önemli mevkiyi bıraksın? Kazanılmış çok önemli bir siyasi zafer. Orada oluşacak boşluk neden göze alınsın? Benim aklım buradan bakıyor meseleye. Onun adaylığının tartışılması garip. Hesapları neye göre yapıyoruz?

KILIÇDAROĞLU’NUN ADAYLIĞI GÜÇLENMELİ

Kılıçdaroğlu’nun liderlik vasıflarını tartışacak bir noktada değiliz. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı güçlenmeli. Genel seçime değil rejim kurtarma, cumhuriyeti kurtarma seçimine gidiyoruz, ülkeyi ayağa kaldıracak, ‘karşı devrim’in yarattığı tahribatı onarmak üzere bir seçime gidiyoruz. Bunlar muhalefetin vaadi. Şu anda bir partiye ve bir lidere oy vermediğimiz anlaşılmalı, sonra yapılacak seçimde liderimizi seçeceğiz. Bunu anlasak iyi olacak benci.

LAİKLİĞE DEĞİL TARİKATLARA MESAFE

İnatla laiklik demek istiyorum. Yargının siyasallaşması ve İslamlaşması, eğitimin ve toplumsal ahlakın İslamlaşması dokunulmazlık getiriyor inanç özgürlüğü adı altında. Örgütlenmiş kötülüğe -tarikatlardan bahsediyorum- müthiş alan açılıyor. Laikliğe değil, tarikatlara mesafeli olunmalı…”