CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine yönelik Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali istemiyle açılan davada verilen ret kararını onamasına “Bu karar Türkiye'de güçler ayrılığı ilkesinin kâğıt üzerinde kalmış bir kavrama dönüştüğünü tekrar ispat etmiştir. Danıştay'ın verdiği hukuk dışı siyasi karar neticesinde, bir siyasi partinin genel başkanına bir sabah uyanıp istediği uluslararası anlaşmayı feshedebilme imkanı verilmiştir. Özünde bir insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi'nden keyfi öyle istiyor diye çıkan bir kişinin, yarın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden de tek taraflı çekilmeyeceğinin garantisi yoktur. Bir kişiye Anayasa çiğnenerek böyle bir yetki tanınması, ancak dikta rejimlerinde görülebilecek düzeyde bir ucubeliktir" diye tepki gösterdi.

Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan kararla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş; kadın örgütleri ve siyasi partiler, bu kararın iptal edilmesi için Danıştay’da dava açmıştı. Danıştay 10. Daire’de, İstanbul Sözleşmesi’nin feshini hukuka uygun bulmuş ve davanın reddine karar vermişti.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 10. Daire’nin kararına yapılan temyiz başvurularını bugün oy çokluğuyla reddetti. Kurul, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine yönelik Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali istemiyle açılan davada verilen ret kararını onadı. Kararın gerekçesi daha sonra açıklanacak.

Kararı değerlendiren CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gamze Taşcıer, yaptığı yazılı açıklamada şunları belirtti:

"AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili bugüne dek hazırlanmış en kapsamlı ve bağlayıcı uluslararası anlaşmadan tümüyle keyfi olarak çekilme kararı alması da Danıştay'ın bu kararı iptal istemini reddetmesi ve nihayetinde dün Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun bu kararı onaması da yok hükmündedir. Hem Anayasanın çok açıkça ihlali olması dolayısıyla yok hükmündedir, hem de bu ülkede yaşayan on milyonlarca kadın nezdinde yok hükmündedir. Danıştay 10. Dairesi bu kararı aldığında, kararda imzası olan hakimler kendi meşruiyetlerini oyladı demiştik. Danıştay üst kurulu da benzer meşruiyet testine girmiş ve duruşlarını ortaya koymuştur.

“HUKUK DIŞI SİYASİ KARAR”

Milletin seçilmiş vekillerinin oybirliği ile aldığı kararı tek bir kişinin 'ferman' ile hükümsüz kılması ne demokrasiye ne hukuk devletine ne de Anayasal rejime uygundur. Anayasa'ya göre kanunlar, nasıl yürürlüğe girdilerse o yolla yürürlükten kaldırılabilirler. Parlamentoda milletvekillerinin oylarıyla, bir uygun bulma kanunuyla onaylanan ve yürürlüğe giren bir uluslararası anlaşmadan tek bir kişinin isteğiyle çıkılması ve bunun normalleştirilmeye çalışılması kabul edilemez bir garabettir. Bu kadar açık, bu kadar net bir hükmün bile, tek bir kişinin keyfi öyle istiyor diye tanınmaması, yargıç olduğu iddiasındakilerin kararlarını Anayasa'ya göre değil de Saray'ında oturan bu tek kişinin gözüne girebilmek için vermesi, bugün Türkiye'nin nasıl ucube bir sistemle yönetilmeye çalışıldığının göstergesidir. Bu karar Türkiye'de güçler ayrılığı ilkesinin kâğıt üzerinde kalmış bir kavrama dönüştüğünü tekrar ispat etmiştir. Danıştay'ın verdiği hukuk dışı siyasi karar neticesinde, bir siyasi partinin Genel Başkanı'na bir sabah uyanıp istediği uluslararası anlaşmayı feshedebilme imkanı verilmiştir. Özünde bir insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi'nden keyfi öyle istiyor diye çıkan bir kişinin, yarın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden de tek taraflı çekilmeyeceğinin garantisi yoktur. Bir kişiye Anayasa çiğnenerek böyle bir yetki tanınması, ancak dikta rejimlerinde görülebilecek düzeyde bir ucubeliktir.

“YENİDEN YÜRÜRLÜĞE KOYACAĞIZ”

Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu yurttaşları artık sayılı gün kalan seçimlerde, Türkiye'nin medeni bir hukuk devleti mi olacağını, yoksa tek bir adamın keyfine göre fermanlar yayınlayıp uygulattığı bir üçüncü dünya ülkesi mi olacağını oylayacaktır. 20 yılda gelinen nokta bizlere şu apaçık gerçeği göstermektedir ki, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı bir ilk adımdır. Seçim sonucunda bu yönetimin sürmesi demek, 6284 sayılı kanunun da delik deşik edilmesi anlamına gelecektir. Böyle bir durumda Medeni Kanun da, çocukları koruyan Lanzarote Sözleşmesi de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de benzer akıbeti yaşayacak, Anayasa’daki kadın-erkek eşitliği dahi tartışmaya açılacaktır. Bu nedenle aziz milletimizin desteğini istiyoruz ve CHP olarak tereddütsüz olarak söz veriyoruz, iktidarımızın ilk haftasında bu hukuksuzluğu ortadan kaldıracak, İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koyacağız ve daha da önemlisi hükümlerini amasız, fakatsız uygulayacağız."