TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda dün Adalet Bakanlığı’nın bütçesi görüşüldü. Komisyonda söz alan Gamze Taşcıer, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a hitaben yaptığı konuşmasında şunları söyledi:

“KADIN KARAKOLA DÖRT KEZ BAŞVURUYOR AMA BİR SONUÇ ALAMIYOR”

“Öncelikle sunum kitapçığınızı çok beğendim. Beğendim derken yanlış anlaşılmasın, kağıt kalitesi çok iyi. Yoksa içinde adalet adına hiçbir şey yok. Tıpkı 20 yıl boyunca hazırladığınız süslü paketler gibi. Sunumunuzda en hassas olduğunuzu söylediğiniz bir konuyla ilgili yakın zamanda gerçekleşen bir olaydan bahsedeceğim. Bu olayda, Türkiye’de kadınların şiddete karşı sistematik olarak nasıl korunmadığını ve cezasızlık algısının suçluları cesaretlendirdiği göreceğiz. İzmir’de yaşayan Hülya Şellavcı, altı ay önce evlendiği şahsa boşanma davası açıyor. İş yerindeyken bu şahıs gelip Şellavcı’ya şiddet uyguluyor ve şahitler önünde ‘Seni öldüreceğim’ diyor. Kadın karakola gidip ifade veriyor, aile mahkemesi de tedbir kararı veriyor. Buraya kadar normal. Ama şahıs tedbir kararına uymuyor. İş yerine geliyor, telefonla arayıp tehdit ediyor. Kadın, dört kez başvuruyor ama bir sonuç alamıyor. Emniyetten sonuç çıkmayınca savcılığa gidiyor, can güvenliğinin sağlanmasını istiyor.

“BAKIN, KATİL CEZASIZLIKTAN NASIL DA EMİN. BU ALGIYI 20 YILDA SİZ YARATTINIZ”

Avukatı da tedbir kararına uymadığı için şahıs hakkında zorlama hapsi istiyor. Dilekçede diyor ki avukatı, altını özellikle çizerek diyor ki ‘Yeni bir kadın cinayeti yaşanmaması için hassasiyetle karar alınsın’. Ama mahkeme, ortada ‘Seni öldüreceğim’ diyen bir adam varken 15 Aralık’a duruşma günü veriyor. Bu süreçte şahıs, avukatı da tehdit ediyor, ‘Ben cezaevine girsem iki üç ay sonra çıkacağım, o zaman nereye kaçacaksın’ diyor. Bakın, katil cezasızlıktan nasıl da emin. Bu algıyı 20 yılda siz yarattınız. Takip ettiğim hemen hemen tüm kadın davalarında aynı cümleleri duyuyorum. Hani siz diyorsunuz ya ‘Suçlarda caydırıcı cezalar getirdik’ diye, potansiyel suçlular öyle görmüyor. ‘3-5 ay yatar çıkarım’ diyorlar. Öyle bir ihmaller zinciri var ki… Üçüncü ihlalle ilgili başvuruyor, Karabağlar emniyeti savcılığa bildirimde bulunmuyor. Dördüncü ihlal için gidiyor, aile içi şiddet bürosunda 4 saat bekletiliyor. Çünkü telefona gelen mesajları ciddiye almamışlar. Sözde 6284 sayılı Kanun var. Uygulaması bu işte.

“İÇİŞLERİ VE ADALET BAKANLIĞI ARASINDA BİR İHMAL KOORDİNASYONU VAR”

Kadına yönelik şiddete karşı bakanlıklar arası koordinasyondan bahsediyoruz değil mi? Gerçekten de İçişleri ve Adalet Bakanlığı arasında bir koordinasyon var; ihmal koordinasyonu. Zincirleme olarak ihmal var. Söyledik, söylüyoruz; Türkiye’de kadınlar şiddete karşı sistematik olarak korunmuyor ve göz göre göre gelen cinayet gerçekleşiyor. Kadın, iş yerinde tabanca ile başından vurularak öldürülüyor, şu yaklaşılmaması için tedbir kararı verilen iş yerinde. Ve daha duruşmasına 25 gün var. Sayın Bakan, tedbir kararına uymayan bu kişiye eğer elektronik kelepçe takılmış olsaydı bu cinayet önlenebilirdi. Keşke siz sunum kitapçığınızda, o dönem daha yeni yeni yaygınlaşan teknolojileri, laptopları, tarayıcıları ‘bizden önce yoktu’ algısı yaratmak için 2002 ile kıyaslayıp buraya yazacağınıza, kadınların hayatı için bu kadar önemli olan, bugünkü teknolojik koşullarda gayet erişilebilir olan elektronik kelepçelerin sayısının neden artmadığından bahsetseydiniz. Sunumda yok ama mesela performans göstergelerinde elektronik izleme sistemi ile takibi yapılan kişi sayısı var. Bu sene takibi yapılan, 9 bin kişi. 2023 tahmini de 9 bin kişi. 2024 tahmini de 9 bin kişi. 2025 tahmini de 9 bin kişi. Neden artmadığını açıklar mısınız? Mahkemelerden elektronik kelepçe kararı çıkmadığı için mi artmıyor acaba? Yoksa herhangi bir öngörünüz yok da öylesine tablo boş gözükmesin diye mi yazdınız?

“BİR ÇALIŞMA VAR MI, YOKSA VİCDAN SIZLAMASI NOKTASINDA TAKILIP KALACAK MIYIZ”

Sayın Bakan, kadına yönelik şiddetle ilgili son değişiklikle ilgili demiştiniz ki ‘Kasten öldürme, işkence, eziyet, tehdit suçlarının kadına karşı işlenmesi hâlinde ceza artırımı kanuna işlendi’. Ama biz, ‘Bakın, bu teklifte haksız tahrik konusu eksik, sadece iyi hal indirimiyle olmaz’ demiştik. ‘Kadın katilleri, Ruj sürmüştü, etek giymişti, telefonda erkek sesi geldi gibi gerekçelerle haksız tahrik indirimi alıyor’ demiştik. Sadece iyi halle ilgili, bizce hiç de yeterli olmayan ve hakim takdirindeki bir konuyu yine hakim takdirine bırakan bir maddeyi geçirdiniz. Siz, ‘Bu teklif çıktığında artık bundan sonra vicdanları rahatsız edecek tek bir karar dahi alınmayacak’ demenizin üzerinden üç ay geçtikten sonra Pınar Gültekin vahşice öldürüldüğünde, ‘Benim vicdanım sızladı’ dediniz. Biz, o gün bu durumu önceden görmüştük. Şu an peki siz hangi noktadasınız? Bunu merak ediyorum. Bir çalışma var mı, yoksa vicdan sızlaması noktasında takılıp kalacak mıyız?”