Müzik yayını ile başlayan etkinlik; insan hakları savunucusu ve aktivisti Nurettin Aldemir'in Nazım Hikmet Ran'dan "Açlık Ordusu Yürüyor" şiirini okuması ile devam etti. Daha sonra basın açıklamasına geçildi. Basın açıklaması Mahir Hamdi Sarı ve Sibel Gündüz Koca tarafından yapıldı. Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye toplumunun büyük çoğunluğu sağlıklı beslenme olanaklarını yitirdiği için bilimsel manada gerçekten açtır! İktidar mensuplarının bunu anlamasını beklemiyoruz! Çünkü onlar hayatın gerçeklerinden çoktan kopmuş durumdalar. Onlar kuru ekmeğe muhtaç kalmış olanların bile açlığını anlayacak durumda değiller. Bu nedenledir ki çocuklarımıza okullarda bir öğün yemek verilmesini AKP / MHP bloğu olarak reddettiler. Daha birkaç gün önce bu şehirde 6 yaşında bir kız çocuğu açlıktan öldü; kardeşleri güçlükle yaşama tutunabildi. “Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.” diyen dönemin Başbakanı şimdinin Cumhurbaşkanı bu duruma ne diyor, duyamadık! Ebeveynleri hapishaneye gönderilirken ortada kalan çocukların bakımını düşünmeyen sistemin Aile Bakanı zamanında neredeydi? Halk Ekmek büfelerindeki kuyrukları; pazarlardan çürüğe ayrılmış meyve, sebze toplayanları; işe yarar bir şey bulabilir miyim diye çöp karıştıranları görmek istemiyorsunuz; çünkü o görüntülerin sebebi sizin ekonomi anlayışınız!

Bu ülkenin özelleştirilen, yandaşlara ikram edilen tarihsel yatırımları derhal kamulaştırılmalıdır. Ballı ihalelerle ülke kaynaklarını sömürenlerin; ülkemizin taşını toprağını yağmalayanların elde ettikleri haksız kazançlara el konulmalıdır. Eğitim, sağlık, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaç alanlarında kar amaçlı üretime son verilmeli; ihtiyaç odaklı üretime geçilmeli; yurttaşların ihtiyaçları devlet güvencesinde olmalıdır. Günlük çalışma saatleri düşürülerek tüm işsizlere güvenceli çalışma olanağı sağlanmalıdır. Tüm çalışanlara asgari değil, yoksulluk sınırının üstünde ücret verilmelidir. Kazanca orantılı vergi alınmalıdır. Dayanılmaz hale gelen zamlar geri alınmalıdır. Yoksulluk sınırı altında yaşayanlara adil ve şeffaf şekilde acilen hane halkı desteği verilmelidir.

Ülkemizde insan hakları ihlalleri o kadar yoğun yaşanmaktadır ki artık sayılar, karşılaştırmalar, istatistikler anlamını yitirmiştir. İnsan hakları faili kurum, makam ve kişiler son derece pervasız davranabiliyorlar.

20 yıllık AKP döneminde Anayasa ve yasalarda var olan kısmi hak ve özgürlükler de yıldan yıla rafa kaldırıldı. Sınırlı hakların kullanımı zorlaştırıldı; kullanmakta direnler bölücü, terörist ilan edildi. AKP yerel mahkemelerin, yüksek yargının, Anayasa Mahkemesinin seyrek de olsa verdiği hakkaniyetli ve adil kararları da işine gelmediği durumda tanımamayı kendinde hak gördü. Daha da ileri gitti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının gereğini yerine getirmedi. HDP eski eş başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala bu nedenle halen cezaevinde tutuluyor. Ülkeyi yönetenler ayrımcı ifadelerden ve uygulamalardan beslenmeyi siyaset anlayışı haline getirmiş durumdalar. Ülkemizde Kürtler, Aleviler, Müslüman olmayan diğer dinsel ve etnik azınlıklar, kadınlar, LGBTİ+’lar, devrimciler/sosyalistler ayrımcı ifade ve uygulamalar nedeniyle kesintisiz bedel ödemekteler. Saray rejiminin en çok vaazda bulunduğu seçim sandığı ve halk iradesi ayaklar altındadır. Seçilmiş belediye başkanları bir kararname ile görevden alınıp cezaevine gönderiliyor. Milletvekilleri tezkerelerle siyaset dışına atılıp tutuklanıyor. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Saraya karşı kazanma şansı yüksek, potansiyel adaylardan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu mahkeme kararlarıyla, yetmezse terör soruşturmalarıyla devre dışı bırakılmak isteniyor. Seçim ve sandık güvenliği ülkemizde şimdiye kadar olmadığı ölçüde tehdit altındadır. Susmayacağız, yılmayacağız, korkmayacağız. Karanlığınıza teslim olmayacağız.”