CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın oynadığı maçlarda "hükümet istifa" diyen yurttaşlara müsabakalardan men cezası verilmesine ilişkin, "Diyorsunuz ki 'çocuklarımız enkaz altında kalsa bile bize isyan edemezsiniz. Eğer hala ailelerinizi enkazdan çıkartmadınız, enkazlar kaldırılırken cenazeler yok oluyorsa hala isyan edemezsiniz.' Milletimizin isyanı sadece bir haykırış, bir feryat. Milletin isyanı ölen çocuklar, kadınlar, aileler için. Kaldırılamayan cenazeler için. Göreve çağırıyor hükümeti. ‘Gereğini yap’ diyor. Yapıyor mu? Yapmıyor, onları ‘Bir araya gelip de feryat etmeyin’ diyor” dedi. Kızılay ve 11 şirketine değinen Özkoç, "Yönetim kurullarının değişmeyen iki tane ismi var. Kerem Kınık, İlyas Haşim Çakmak. Her yönetim kurulunda muhakkak varlar, muhakkak paylarını alacaklar. Kızılar ARGE’de varlar. Kızılay Yatırım Holding AŞ, Kızılay Kültür ve Sanat AŞ, Kızılay İçecek Sanayi ve Ticaret AŞ... Bir yerden nasiplenmek yetmiyor" diye konuştu.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM'de basın toplantısı yaparak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Özkoç, bugün TBMM Karma Komisyon'da görüşülerek oybirliğiyle kabul edilen CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır ile İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan'ın dokunulmazlıkların kaldırılması yönündeki karara değinerek, "Niçin? Adalet aradıkları için. Niçin? Hak, hukuk yolunda gittikleri için. Niçin? Adaletsiz bir biçimde bir yolsuzluğu açığa çıkaran bir belediye başkanının mahkeme hiçbir delili gözetmeden hala o belediye başkanını görevine iade etmediği için yazıklar olsun diye isyan ettiği için. Ali Mahir Başarır’ın suçu bu. İsyan etmek, yazıklar olsun demek" dedi. 

Özkoç’un konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“SİYASETİN GÖREVİ, HUZUR İÇERİSİNDE NASIL YAŞAYACAĞIMIZIN YOLUNU ARAMAKTIR: Siyasette samimiyet ve iyi niyet önemli. Farklı düşüncelerimizi olabilir, yaşam tarzlarımız olabilir. Siyasetin temel görevi, yaşadığımız ülkede kötülük etmeden birlikte, huzur içerisinde nasıl yaşayacağımızın yolunu aramaktır.

DERTLERİNE ÇARE ARIYORLAR: Bir ülke, afet nedeniyle büyük bir acı içerisinde. İnsanlar cenazelerini kaldırıyorlar. 81 ilin 11 ilinde deprem olmuş. Milletin temsilcisi vekiller alandalar, gece gündüz. Milletin yanında olmaya çalışıyorlar. Oradaki sıkıntılara yetkililere duyurmaya çalışıyorlar. Dertlerine çare arıyorlar. Böyle bir milletvekili, bizim milletvekilimiz Ali Mahir Başarır da deprem alanında.

DELİLİ GÖZETMEDEN HALA O BELEDİYE BAŞKANINI GÖREVİNE İADE ETMEDİĞİ İÇİN YAZIKLAR OLSUN DİYE İSYAN ETTİĞİ İÇİN: Orada gece gündüz çalışıyor, milletin derdini dinliyor. Milletin temsilcisi vekillerden Ali Mahir Başarır’ı apar topar bugün iki milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için; AKP iktidarı, komisyona getirdi. Ve dokunulmazlıklarını kaldırılar. Niçin? Adalet aradıkları için. Niçin? Hak, hukuk yolunda gittikleri için. Niçin? Adaletsiz bir biçimde bir yolsuzluğu açığa çıkaran bir belediye başkanının mahkeme hiçbir delili gözetmeden hala o belediye başkanını görevine iade etmediği için, ‘yazıklar olsun’ diye isyan ettiği için.

MİLLETİN İSYANININ SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ: Ali Mahir Başarır’ın suçu bu. İsyan etmek, yazıklar olsun demek. Yazılar olsun dediği için Ali Mahir Başarır, o deprem bölgesinde mücadelesine devam ederken bugün dokunulmazlığı kaldırıldı. Milletin bize verdiği görevleri yapmaya devam edeceğiz. Ne Ali Mahir Başarır ne milletvekillerimiz ne Genel Başkanımız ne Genel Başkan yardımcılarımız ne de biz Grup Başkanvekilleri… Milletin isyanını asla bize uyguladıkları baskıyla durduramayacaklar. Milletin isyanının sesi olmaya devam edeceğiz.

ORADA KENDİLERİNİ YÖNETEN HÜKÜMETE KARŞI SEN BURADA YETERSİZ KALDIN DİYEMEZLER Mİ: Gece gündüz, hiç yılmadan milletimiz için çalışmaya devam edeceğiz. Bazen yargının karşısına çıkacağız, ama en son çıkacağımız yer milletimizdir. Milletimizin karşısına çıkacağız ve orada milletimize hesabımızı vereceğiz. Onlar da kararlarını verecekler. Biz milletin sesiyiz dedik ya; örneğin Fenerbahçe de Beşiktaş da seyirciler sadece futbolla mı ilgililer? Onlar da yaşamın bir parçası değiller mi? Onlar da hayatın içerisinden kopup da kendi takımlarını desteklemek için geldikleri yerde depremde acı çeken çocuklara gönüllerinden kopan yardımları sahanın ortasına atarken aynı zamanda isyanlarını dile getiremezler mi? Kendi düşüncelerini söyleyemezler mi? Orada kendilerini yöneten hükümete karşı sen burada yetersiz kaldın, çaresiz bıraktın koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni diyemezler mi? Duygularını ifade edemezler mi?

MİLLETİN İSYANI ÖLEN ÇOCUKLAR, KADINLAR, AİLELER İÇİN. KALDIRILAMAYAN CENAZELER İÇİN: Şimdi orada ‘Hükümet istifa’ diyen seyircilere siz şunu gönderiyorsunuz. Nedir? Müsabakalardan men cezası veriyorsunuz. Yani diyorsunuz ki her şeyi yapabilirsiniz ama asla bizi eleştiremezsiniz. Yani diyorsunuz ki biz her türlü baskıyı yaparız ama siz isyan edemezsiniz. Çocuklarınız enkaz altında kalsa bile bize isyan edemezsiniz. Eğer hala ailelerinizi enkazdan çıkartmadınız, enkazlar kaldırılırken cenazeler yok oluyorsa hala isyan edemezsiniz. Milletimizin isyanı ne? Milletimizin isyanı sadece bir haykırış, bir feryat. Milletin isyanı ölen çocuklar, kadınlar, aileler için. Kaldırılamayan cenazeler için. Göreve çağırıyor hükümeti. ‘Gereğini yap’ diyor. Yapıyor mu? Yapmıyor, onlara müsabakalardan men, ‘Bir araya gelip de feryat etmeyin’ diyor.

BAKALIM NEYE HELALLİK VERECEKMİŞİZ…: Onlar bundan vazgeçecekler mi? Hayır vazgeçmeyecekler. Ama hükümet, huylu huyundan vazgeçecek mi? Hayır vazgeçemeyecek. Neden? Çünkü onun mantığı başka türlü çalışıyor. Depremde yıkılmış, dara düşmüş vatandaşlarımıza çadır dağıtması gereken Kızılay, çadır satan Kızılay konumunda. Yetiyor mu, yetmiyor. Bir de hiç utanmadan, yüzü kızarmadan çıkıyor televizyonlara konuşuyor. Peki, milletimiz buna isyan etmiyor. O sırada başka bir ses yükseliyor. Helallik sesi. Bakalım neye helallik verecekmişiz…

KIZILAY İÇİN TOPLANAN PARALAR, YARDIMLAR İŞTE BUNLARIN HUZUR HAKLARINA, MAAŞLARINA GİDİYOR: Üç, dört yapıyla yönetilebilecek Kızılay, hatta tek yapıyla yönetilebilecek Kızılay, üç, dört tane şirketin haricinde 11 şirket kurmuş. Yani temelde üç, dört şirket var; yetmemiş o 11 tane kurmuş. 11 şirkette 11 genel müdür atamış. Holdingin bir yönetim kurulu var. Yönetim kurulu, Kerem Kınık Kızılay Başkanı, İlyas Haşim Çakmak ve devam ediyor. Şimdi bakın, Kızılay Yatırım ve Yönetimi; CEO İlyas Haşim Çakmak, Kızılay Yatırım CMO’su Zeynep Meltem Özeker, Kızılay Yatırım CFO’su Erdal Dursun, Kızılay Bakım Müdürü, Kızılay Biyomedikal Müdürü, Kızılay Çadır Tekstil Müdürü, Kızılay Etki Yatırım Müdürü, Kızılay Gayrimenkul ve Girişim Sanayisi Portföy Genel Müdürü, Kızılay İçecek Genel Müdürü, Kızılay Kültür, Sanat Genel Müdürü, Kızılay Lojistik Genel Müdürü, Kızılay Sistem Yapı Genel Müdürü, Kızılay Teknoloji Genel Müdürü… Paralar, paralar… Kızılay için toplanan paralar, yardımlar işte bunların huzur haklarına, maaşlarına gidiyor.

BİR YERDEN NASİPLENMEK YETMİYOR: Yönetim kurullarının değişmeyen iki tane ismi var. Kerem Kınık, İlyas Haşim Çakmak. Her yönetim kurulunda muhakkak var. Her yönetim kurulunda muhakkak paylarını alacaklar. Ticaret ve sicilde Kızılar ARGE’de varlar. Başka nerede varlar? Kızılay Yatırım Holding AŞ’de Kerem Kınık, İlyas Haşim Çakmak var. Kızılay Kültür ve Sanat AŞ’de Kerem Kınık, İlyas Haşim Çakmak var. Kızılay İçecek Sanayi ve Ticaret AŞ’de var. Bir yerden nasiplenmek yetmiyor. Nasip bilirsiniz bizim dinimizin güzel bir sözcüğüdür. Herkes nasibini alır. Helallik de öyledir aslında. Aslında da kul hakkı da öyledir. Bizim inancımızın terimleridir.

PARA OLMAZSA SENİN GÖZLERİN GÖRMEZ: Nasibinizi gerçekten alırsınız ama bunlar milletin nasibinden çalanlardır bunlar. Bunları o görevlere getirip de bir yardım kuruluşunu anonim şirket yapıp, müdürler atayıp milletin nasibini çalanlardır bunlar. İşte o yüzden birisi kalkıp da bunlara göz yuman, bir şirket haline dönüşmesini sağlayan Recep Tayyip Erdoğan, sen diyorsun ya ‘milletimizle gönül bağı ile bağlı olmayanlar hasbi muhabbetimizi anlayamazlar.’ Senin hasbi muhabbetini biliriz. Senin gönülden, hasbiden kastın odur. Gönülden muhabbetin parayla çalışır. Para olmazsa senin gözlerin görmez. Senin gözbebeğinde dolar işareti vardır. Sen milletin derdine yanmazsın. Sen milletin inancını sömürürsün ancak.

KUL HAKKINDAN BAHSEDEMİYORSUN ÇÜNKÜ SEN HASBİ DEĞİLSİN: Bizim inancımızın güzel bir terimi var, kul hakkı. Kur’an-ı Kerim’de bizi yaratan, ‘Bana ne ile gelirsen gel, kul hakkıyla gelme’ diyor. Onu niye hiç paylaşmıyorsun, neden hiç söylemiyorsun. Hasbisin ya, neden senin o hasbi halin kul hakkından hiç bahsetmiyor. İşte sen kul hakkını böyle kurduğun şirketlerle, müteahhitlerle, yandaşlarınla milletin cebinden alıyor, sarayın cebine koyuyorsun. İşte o yüzden sen inancımız var olan en temel ilkelerinden bir tanesi, kul hakkından bahsedemiyorsun. Bahsetmen mümkün değil. Çünkü sen hasbi değilsin.

KOMŞULARIMIN SESİ HALA KULAKLARIMDA UNUTAMIYORUM: Ben Sakarya Milletvekiliyim. Benim içinde bulunduğum bina, yıkılan 5 katlı bir bina üstüne kaykıldı, ben de onun içinden çıktım. Ben ilk önce komşularımın sesi hala kulaklarımda unutamıyorum. Hala bugün bile tedavi görüyorum. O anı yaşayan herkes gibi. Enkaz altında kalan insanlarla bir ayını, iki ayını paylaşan herkes gibi. Sakarya’dakiler herkes gibi. Bu depremden çıkan bir milletvekili olarak millete verdiğim sözü tutmak için arkadaşlarımla beraber gece gündüz çalışıyorum.

DEDİM Kİ BU BİR İNFİAL YARATIR: Arkadaşlarım benim önüme bir Milli Eğitim’in Sakarya Valiliği’ne verdiği bir brifing notunu getiriyorlar. Brifing notunda 2015’in şubat ayı şöyle diyor; ‘Depreme dayanıklı olmayan 60 okul binasından 21 binanın yıkılıp yeniden yapılması, 39’unun da güçlendirilmesi gerekmektedir.’ Yani bugün Sakarya’da bir deprem olursa 21 bina yıkılacak, çocuklar enkaz altında kalacak diyor. Ben de dedim ki bu bir infial yaratır. Sakarya Milletvekili olarak doğru Vali Coş’a gittim. Sayın Coş, Allah rahmet eylesin, ‘Bu doğru mudur’ dedim, ‘evet doğrudur’ dedi. Ne yapacağız, ‘Ödenek istedik, ödenek gelmiyor’ dedi. Hemen bakana gittim. Hem önergelerimi verdim hem de bakanla bir fiil kendim görüştüm. Sayın bakan dedi ki ‘Evet doğru ama siz de orada hiç hayırsever yok mu, yıksınlar bu okulları yapsınlar.’ Hepsi bende kayıtlı, belgeli.

İŞTE MİLLETVEKİLİNİN GÖREVİ BU: Çaresiz kaldım, en son kamuoyuna seslendim. Bugün bir deprem olursa çocuklarınızı gönderdiğiniz 21 okul enkaz olacak, çocuklarınız altında kalacak dedim. İktidar partisine mensup Sakarya’daki milletvekilleri bunu aylarca inkar ettiler. Yok böyle bir okul dediler. Milli Eğitim Müdürü, elimdeki belgelere rağmen itiraz etti, hayır yok dediler. En son Ziya Bakan’dan (Ziya Selçuk) bir milletvekili olarak randevu istedim. Dedim ki durum böyle. Aradan yıllar geçmiş. ‘Ben oraya ekip göndereceğim, baktıracağım’ dedi. Gönderdi. Baktırdı. Görülen tablo şu; acilen yıkılması gerekiyor. Rapor bu. Ve okullar yıktırıldı. İşte milletvekilinin görevi bu.

SEN MAFYA İLE BU MİLLETİ NASIL KORKUTMAYA ÇALIŞIRSIN: Hani dokunulmazlığını kaldırıyorsunuz ya, milletin feryadı olan vekili, ‘yazıklar olsun’ diye seslendiği için yargılamak istiyorsunuz, o milletvekili, ben ve arkadaşlarım 21 okul gibi okulların altında çocuklarımız kalmasın diye mücadele ediyoruz. Onun için İstanbul’daki okullarla ilgili feryat ediyoruz. Onun için dürüst ve nitelikli belediye başkanlarımızı görevden almayan, kayyum atamayın, siz demokrasinin önünde engel olmayın diye feryat ediyoruz. Etmeyelim mi? Millet şikâyet ediyor, tutukluyorsunuz. Stattaki vatandaş yetti artık diyor onları müsabakadan menediyor, evlerine bildiri gönderiyorsunuz. Yetmiyor, tehdit ediyor. Yetmiyor, mafyaya tehdit ettiriyorsunuz. Milletin güvenliği devlet olacak arkasında. Milletin korktuğu Alaattin Çakıcı değil. Kim o ya, kim. Millet sırtını mafyaya değil, adalete dayayacak. Sen mafya ile bu milleti nasıl korkutmaya çalışırsın. Sen gözü kararmış milletin hakkında, hukukunda gözü olanlarla nasıl bu milleti dara sokmaya çalışırsın. Biz dün ne idikse bugün oradayız.

ÖYLE MAFYAYA, UYUŞTURUCU BARONLARINA SIRTINI DAYAYIP MİLLETE EFELENME: Sırtlarını mafyaya dayıyorlar, milleti mafyayla tehdit ediyorlar. Ve şimdi Süleyman Soylu denilen kişi mesaisini bırakıp gelirmiş ha. Sen mesaini bırakıp da depreme gidemedin. İlk üç gün İçişleri Bakanlığı yoktu orada. Senin gibi itibarsız bir bakan olduğu için seni o 11 kentin yönetiminden aldılar, sadece bir ilin yönetimine verdiler. Çünkü sen artık millet nezdinde de itibarını yitirdin. O yüzden sen mesaini depremdeki vatandaşlarımız için bölseydin de gidip orada çare olabilseydin. Milleti tehdit etmek için mesaimi bölerim, gelirim martavallarını bırak. Milletle konuşurken adam gibi konuş. Öyle mafyaya, uyuşturucu baronlarına sırtını dayayıp millete efelenme. Millet yeri gelir bunun hesabını senden sorar."