Canikli’nin ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Canikli’ye, “Sayın Canikli'yi dikkatle dinledim, şunu merak ettim, 85 milyon da merak ediyor. Hangi kasaptan et alıyorsa o kasabın adresini hepimiz merak ediyoruz” sorusunu yöneltti.

TBMM Genel Kurulu’nda, 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri bugün başladı. AKP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Nurettin Canikli şunları söyledi:

“YÜKSEK ENFLASYON KÖTÜDÜR BUNU BÜTÜN İKTİSAT BİLİMCİLERİ KABUL EDER”

“Yüksek enflasyon kötüdür bunu bütün iktisat bilimcileri kabul eder ve yüksek enflasyonun olduğu ülkelerde uygulamalarda Türkiye içinde geçerli ülkelerde yüksek enflasyon hem büyüme açısından ciddi tahribat ortaya çıkartır hem de gelir dağılımını bozar. Geçmişte yüksek enflasyonla karşı karşıya kalan ülke ve ekonomilerin uygulamalarında bu iki olumsuz sonuç mutlaka ortaya çıkmıştır. Milli gelir azalmıştır, üretim azalmıştır, üretilen mal ve hizmetler azalmıştır ve gelir dağılımı bozulmuştur. Özellikle dar gelirlilerin milli gelirden aldıkları pay azalmıştır.

Son bir yıldan beri uygulanan düşük enflasyon politikası olarak özetleyebileceğimiz ve klasik iktisat teorisinin dışında bir modelin kararlı bir şekilde uygulandığı bir dönemdeyiz aynı zamanda. Agresif bir şekilde faiz oranlarının ısrarla peş peşe düşürüldüğü ve reel faizin çok ciddi anlamda negatif olarak uygulandığı bir model şu anda uygulanıyor hayata geçiriliyor. Bir yıllık uygulama süresi bu modelin uygulanmasının sonuçlarını değerlendirmek için yeterli bir süre. Özellikle büyüme ve gelir dağılımı açısından bakmamız gerekiyor.

Ekonomide iki tane temel hedef vardır. Ekonomistlerin temel amacı ülkede üretilen mal ve hizmetlerin artırılması ve üretilen mal ve hizmetlerin olabildiği ölçüde dengeli bir şekilde toplum kesimlerine dağıtılmasıdır. Uygulanan para politikasının alternatifi özellikle gelişmekte olan piyasalar için pozitif reel faiz politikasıdır. Yani faizin enflasyon oranının biraz üzerinde belirlenmesi şeklinde özetleyebileceğimiz bir politikadır. Özellikle Türk lirası varlıkları ellerinde bulunduranların, Türk lirası varlıklardan çıkmamaları ve dövize yönelmemeleri için bu politika uygulanabilir. Şu anda politika faiz oranı yüzde 10-11 civarındadır. Bunun alternatifi olan faiz oranı uygulanmış olsaydı yüzde 85’lik enflasyon oranının biraz üzerinde bir faiz politikası uygulanması gerekirdi. Buda en az yüzde 86 nominal faiz uygulaması anlamına gelir.

“YÜKSEK FAİZ UYGULANDIĞI DÖNEMLERDE YATIRIMLAR AZALIR”

Yüksek faiz uygulandığı dönemlerde yatırımlar azalır. Yatırımcılar ellerindeki bulundurdukları riskli yatırım yerine garantili yüksek faize kanalize ederler ve oradan gelir elde ederler. Hane halkıda ellerdeki tüketim için planladıkları fonları tüketime değil yüksek faiz getirisi nedeniyle faize kanalize ederler. Yatırımlar azalınca çalışanlar işlerini kaybederler, milli gelir azalır. Ücretlilerin milli gelirden aldığı pay düşer. Dolayısıyla yüksek faiz uygulanan dönemlerde zengin daha zengin olur. Bu açılardan baktığımızda Merkez Bankası’nın agresif faiz düşürme politikasının sonuçlarına baktığımızda iki sonucu görüyoruz. Üretim açısından baktığımızda Eylül ayında politika faizi yüzde 19 ve enflasyon da yüzde 21-22 civarında ama enflasyonun yönü yukarı. Eğer klasik iktisat politikası uygulanmış olsaydı Eylül ayının sonuna kadar nominal faizin en az yüzde 28 ila 30’a çıkartılması gerekirdi. Böyle olmadı Merkez Bankası’nın kararıyla bunu da herkes biliyor Sayın Cumhurbaşkanımızın ısrarlı taleplerinin elbette bunda payının olduğunun kabul edilmesi gerekiyor.

“DÜŞÜK FAİZ POLİTİKASI UYGULANMAMIŞ OLSAYDI BİLE BUGÜN ENFLASYON ORANI YÜZDE 70’İN ÜZERİNDE GERÇEKLEŞECEKTİ”

Düşük faiz politikası uygulanmamış olsaydı bile bugün enflasyon oranı yüzde 70’in üzerinde gerçekleşecekti. Sadece enerji ürünlerinin uluslararası piyasa fiyatındaki artıştan kaynaklanan enflasyonun Türkiye’ye yansıması yüzde 30’un üzerindedir. Yüksek fiyatla bunu bulamayanlar bile var bugün Almanya Parlamentosu’nda insanlar donuyor, milletvekilleri donuyor çalışma yapamıyorlar. Yüksek fiyatla enerjiye bile ulaşamıyorlar.

2021 yılının sonu itibariyle Türkiye’de çalışan kişi sayısı 28 milyon 797. 2022’nin Ağustos ayı çalışan sayısı 31 milyon 344 kişi. 9 ayda çalışan sayısı 2 milyon 547 kişi artmış bu bir dünya rekorudur. Bu aynı zamanda düşük faiz politikasının bir madalyasıdır.

“BİR YIL ÖNCE 2 BİN 825 LİRALIK ASGARİ ÜCRETLE 41 KİLO ALABİLİYOR, BUGÜN 42 KİLOGRAM ALABİLİYOR ÇOK ARTIŞ YOK AMA DÜŞMEMİŞ”

Bir yıl önce 5 Aralık 2021’de asgari ücret kaç dolar satın alabiliyordu? Geçen yıl 5 Aralık’ta asgari ücret 2 bin 825 lira, dolar kuru 13,72. 5 Aralık 2021’de asgari ücretli 205,9 dolar satın alabiliyor. Bugün dolar 18,65, asgari ücret 5 bin 500 bugün 295 dolar alabiliyor. Dolar bazında artış yüzde 43. Piyasa fiyatlarına göre dana kuş başı etinin geçen yılki fiyatı 68 lira, bugün 130 lira. Bir yıl önce 2 bin 825 liralık asgari ücretle 41 kilo alabiliyor, bugün 42 kilogram alabiliyor. Çok artış yok ama düşmemiş. Bu dönemde 403 milyar lira borcu artan hane halkının serveti toplam varlığı 1 trilyon 696 milyar artıyor. Fakirleşme yok, zenginleşme var. Rakamlar bunu gösteriyor.

Bir yıl önce kişi başı kırmızı et tüketimi 23,05 kilo iken son bir yılda 22,9 kiloya düşmüş. Aradaki fark son derece az. Kırmızı et tüketiminde bütün bu fakirlik edebiyatına rağmen bir azalma söz konusu değil. Geçen yıl bir yıllık dönemde 737 bin 350 otomobil satılırken son 12 ayda satılan otomobil miktarı 702 bin azalma sadece 35 bin. Konut satışları geçen yıl 1 milyon 491 konut satılırken son bir yılda 1 milyon 450 bin konut satılmış. Süt ve süt ürünlerinde kişi başına sadece yüzde 0,5’lik bir düşüş var.

Eğer yüksek faiz politikası olmuş olsaydı bugünkü bütçe açığı şu anda gerçekleşecek bütçe açığından 1 trilyon lira daha fazla olacaktı. Bugün bütçenin faiz içindeki yükü yüzde 10-11 civarındadır. 2002 öncesinde yüzde 43’tü. O bütçeyle hiçbir şey yapamazsınız. Memurun maaşını bile ödeyemezsiniz. Şimdi Türkiye bütün bu harcamaları yapıyor. Yatırımlarını yapıyor. İçeride ve dışarı da her şeyiyle, sosyal destek harcamalarında en ufak bir kesinti söz konusu değil.

“F-16’LARDAN ATILAN AKILLI MÜHİMMATIN TANESİ 400 BİN DOLARDAN 1,2 MİLYON DOLARA KADAR ÇIKIYOR”

Bu toprakları savunmak için çok büyük paralar harcıyoruz. Türkiye 3 ülkede toprak bütünlüğünü sağlamak için bugün asker bulundurmak zorunda. F-16’lardan atılan akıllı mühimmatın tanesi 400 bin dolardan 1,2 milyon dolara kadar çıkıyor. En son yerli olarak geliştirdiğimiz nüfus edici bombanın bir tanesinin maliyeti 1,2 milyon dolar. Fırtına obüslerinden atılan, çok namlulu roket atarlardan atılan bir mühimmatın maliyeti 5 bin dolar. En ufak bir operasyonda binlercesi atılıyor. Bütün bu gelişmeler sağlanıyor, bütün bu harcamalar yapılıyor, 200 milyarlık enerji sübvansiyonu yapılıyor ve güvenlikten de en ufak taviz verilmiyor.

Alternatif olarak bu politikaya önerilen politika yüksek faiz politikasıdır. Bunu zaten muhalefete mensup arkadaşlar açıkça söylüyorlar. Bu politikayı hayata geçirdiğinizde öyle bir bütçe tam bir iflas bütçesi olur, tam bir yıkım bütçesi olur. Faiz oranlarını o rakamlara çıkarttığınızda yatırım durur. Firmalar dahi bu gibi durumlarda yatırıma değil faize aktarıyorlar. Firmaların faaliyet dışı gelirleri artardı. Yatırım düşünce istihdam düşer.”

ALTAY, AYAĞA KALKIP SORDU: HANGİ KASAPTAN ALIYOR?

Canikli’nin konuşmasının ardından yerinden söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Sayın Canikli'yi dikkatle dinledim, şunu merak ettim, 85 milyon da merak ediyor. Hangi kasaptan et alıyorsa o kasabın adresini hepimiz merak ediyoruz” dedi.