EMO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ, dün TMMOB Samsun Şubesi’nde gerçekleştirilen toplantıda “Dijital Platformlarda Bilginin Kontrolü ve Tekelleşme” başlıklı bir sunum yaptı. Özdağ, özetle şu saptamalarda bulundu:

“2007 YILINDA KABUL EDİLEN 5661 SAYILI İNTERNET ORTAMINDA YAPILAN YAYINLARIN DÜZENLENMESİ KANUNU 19 KEZ DEĞİŞİKLİĞE UĞRADI”

"Çağ bilgi çağı. Dolayısıyla aslında bugün ülkelerin en önemli sermayesinin doğal kaynaklar ya da fosil kaynaklar olmadığını aslında biz de biliyoruz. Ülkelerin en önemli varlıkları artık, bizim entelektüel sermaye dediğimiz insan kaynakları ve o insan kaynağı ile üretilen, bilgi artık bugün ülkelerin en değerli varlıkları durumunda. Şimdi Türkiye’de de aslında hani, bu bilginin ne kadar çok işlendiği ne kadar özgürce serbestçe dolaşabildiği üzerinden yaklaşımlar olması gerekirken, bu dijital platformlarda özellikle internet platformunda bilginin kontrolü, nasıl sağlanıyor? Kimler tarafından sağlanıyor? Biraz buna değinelim. Aslında buradaki kontrolden amaç, iyileştirmek yolunda engelleri ortadan kaldırarak, demokratikleşmeye bilginin özgürce üretilmesine, endüstriyel sanayi gelişimine toplumun refah düzeyinin kalkınmasına dönük mü yoksa başka bir şey mi onun sonuçlarına birlikte bakalım.  İlk olarak 5651 sayılı internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun, 2007 yılında kabul ediliyor. 2007 yılında kabulünden bu yana tam 19 kez değişikliğe uğruyor. Ve maalesef her bir değişiklikten sonra da internet sansür mekanizması her değişiklikten sonra daha canlı, daha işleme devam ediyor. Bunlardan iki tane kritik kırılma noktası var. Bir tanesi 2014 yılında bizim işte, internet adres çubuğuna yazdığımız ve bizi gideceğimiz yere, yönlendiren aslında doğrudan doğruya erişimi engelleyen URL bazlı erişimin engellenmesi, 2020 yılında da işlevinin yayından kaldırılması bu 19 temel değişiklik.

SANSÜR YASASI TBMM DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU’NDA GÖRÜŞÜLMEDİ”

TBMM’de birçok komisyon var. Aslında bizim meslek odalarımızda dahili komisyonlar olduğu gibi, aslında TBMM’de de dahili komisyon yerine geçen komisyonlar var. Genel kurul var. Ama onun ötesinde de örneğin müsilaj gibi konularla karşılaşıldığında ihtiyaç, üzerine kurulan komisyonlar ve araştırma komisyonları var. Amma velakin, bütün dünya bilgi üzerinde dönerken ve bu ülke 2007 yılında internet ortamıyla ilgili bir kanun çıkartırken, henüz TBMM’de buna ilişkin bir komisyon kurulmamış. Yani TBMM’de ilk kez konuya ilişkin komisyon Temmuz 2020 yılında kurulmuş, adı da Dijital Mecralar Komisyonu ve bu komisyon bir kere bile toplanmamış. O kadar toplanmamış ki, en son biraz sonra görüşeceğimiz, 18 Ekim 2022’de yani bundan 4 gün önce Resmî Gazete’de yayınlanan kanun maddeleri bile bu komisyonda görüşülmemiş Adalet Komisyonu’nda görüşülmüş. Dolayısıyla, yok hükmünde bir komisyon, yani yasamanın süreci iyileştirme adına nereden baktığını göstermek için ilginç geldiği için buraya koydum.

"BAKANLIĞA DOĞRUDAN BAĞLI DEĞİL"

Eskiden bir Ulaştırma Bakanlığı vardı. Eskiden eski zamanlarımızdan, o Ulaştırma Bakanlığı, bununla ilgili süreçlerin tümünden sorumluydu. İlgili kurum kuruluşlarla bağlantılar kuruyordu.  Kemal Derviş ile birlikte o yıllarda, Türkiye’de üst kurullar dönemi başladı. Yani rejim değişmeden önce, o rejimin öncülleriyle neydi onlar üst kurullar, bu üst kurullardan bir tanesi de Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu’ydu. Ama 2018 yılında fiilen yani 2017 yılında referandumla, ama 2018 Ağustos’un da fiilen Türkiye Cumhuriyeti devletinin rejimi değiştikten sonra aslında bakanlıklarında çok fazla bir hükmü yok. Bunu da nereden anlıyoruz? Cumhurbaşkanlığı’na doğrudan bağlı memurlardan oluşturulan, ofislerden anlıyoruz. Ne ofisi dijital ofis, Cumhurbaşkanlığı’nda dijital ofis var. İş görevlerini yazıyoruz orada. 2. Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu, başkanlık kurulunun görevleri Ar-Ge, bilgi toplumunun oluşturulması ve stratejik tavsiyelerde bulunmak. Gene Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Strateji Başkanlığı var. Yine bu dijital programlarla ilgili. Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu var ancak bu bilgi teknolojileri iletişim kurumu ulaştırma bakanlığı ile direkt ilişkili. Aslında bu kurumlar, yani bu üst kurullar, yasa gereği kuruluş yasaları gereği özerk, bağımsız, hiçbir bakanlığa doğrudan bağlı kurumlar kurullar değildir.

"BASIN YASALARI VARKEN 7418’E NEDEN İHTİYAÇ DUYULDU?"

Bu kadar engelleme varken, herkes özellikle kamu kurumlarının üst düzey şahsiyetlerin itibarları onurları söz konusu iken ve ortaya konulan bütün talepler, sorgusuz sualsiz engellenirken, basın yasası varken, 5651 varken, yani mahkemeye bile gerek kalmaksızın, emniyet müdürlüklerinin soruşturma zabıtlarıyla, mahkemeye çıkartılmadan insanlar aylarca içerde tutulurken, yargılanmadan tutulurken, hâkim yüzü görmeden tutulurken, neden 7418’e ihtiyaç duyuldu? Onu da dün adliyede tesadüfen yine bana göre, sebeplerden bir tanesi de bu!  Bu sunumu hazırlarken iki tane şeyden faydalandım. Bir tanesi bu İfade Özgürlüğü Derneği’nin engellenen raporuydu. Diğeri de bu rapor. Bu raporda Uluslararası Basın Enstitüsü’nün 2 Mart 2021 de yayınladığı rapor, yenisi yayınlanmadı çünkü takip ediyorum. Bu raporda, yayıncılar A ve B grubu olarak, iki tane kategoriye ayrılmış, A grubu yayıncılar bağımsız yayın yapan medya organları. İşte Sözcü, Evrensel, Cumhuriyet ve Bir gün gibi yazılı basın medya, Diken, Duvar gazetesi gibi hepsi bu A kategoriye konmuş; Hürriyet, Sabah, CNN, Yeni Akit, Yeni Şafak bunlar da B kategorisine konmuş. Bu rapor yüzbinlerce sayfa, internet taraması, yüzbinlerce video taraması sonucu ortaya çıkan rapor. Hepsinin nasıl hazırlandığı var Uluslararası Basın Enstitüsü’nün. Diyor ki, bağımsız yayıncıların sosyal medyadaki etkileşimi iktidar medyasına kıyasla yüzde 16,5 daha fazla. Hele hele Facebook’ta bağımsız medyanın etki oranı 5 kat daha fazla havuz medyasından. Diyor ki, bütün engellemelere rağmen, internet ortamında bağımsız medya, aylık 33,5 milyon kullanıcıya hakimken, bütün iktidar desteğine rağmen, iktidar basını 47,8 milyon kullanıcıya sahip. Dolayısıyla iktidar açısından bir risk var ortada, yani 5651 sayılı kanunla getirilen basın kanunuyla getirilen, engellemeler yetmiyor. Ne olursa olsun ayrıca bir sansür yasası getirilmesi gerekiyor. Bu benim şahsi görüşüm. 7418 sayılı sansür yasasının şifreleri de burada.”