"Bilimin, sanatın, sporun iç içe olduğu, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendini özgürce ifade edebildiği laik ve bilimsel eğitim politikaları hayata geçirilmelidir” dedi.

Eğitim Sen, "2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Başında Eğitimin ve Okulların Durumu" başlıklı raporunu basın toplantısıyla açıkladı. Raporla ilgili açıklama metnini okuyan Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, şu değerlendirmeleri yaptı:

“Geçtiğimiz yıllar içinde devlet okullarına ihtiyaç kadar ödenek ayrılmaması, kaçınılmaz olarak öğrenci velilerinin eğitimin finansmanına doğrudan katılımını beraberinde getirmiştir. Başta ‘gönüllü bağış’ adı altında toplanan kayıt parası olmak üzere, hemen her okulda çok sayıda kalemde para toplanarak eğitim harcamaları büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmaktadır. Ülkemizde halkın büyük bölümünün asgari ücret ya da asgari ücrete yakın bir ücretle çalıştığı dikkate alındığında velilerin öğrencilerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacağı, özellikle birden fazla çocuğu okula gidecek olan dar gelirli velilerin zorunlu ihtiyaçları dahi karşılamasının mümkün olmadığı görülmektedir.

“GEÇEN YIL EN UCUZ MARKETTE 234 TL OLAN KIRTASİYE MALZEMELERİ BU YIL 710 TL”

2022-2023 eğitim öğretim yılı başlarken veliler; ilkokul 1. sınıfa başlayacak bir öğrenci için zorunlu ihtiyaçlara 2 bin 840 TL ödemek durumundadır. Ortaokula başlayacak bir öğrenci için zorunlu ihtiyaçlara 3 bin 180 TL ödemek durumundadır. Liseye başlayacak bir öğrenci için zorunlu ihtiyaçlara 3 bin 270 TL ödemek durumundadır. Her kayıt döneminde velilerden istenen ‘kayıt parası’ ve ‘bağış parası’ bu yıl velileri geçmiş yıllara göre daha fazla zorlamıştır. Bunların dışında velilerden ‘ihtiyaç maddeleri’ listesi adı altında ‘A4 kâğıdı, kâğıt havlu, sıvı sabun, tuvalet kâğıdı’ vb. gibi diğer ürünler için 300 ila 500 TL arasında para istenmektedir. Okul hazırlıklarında velilerin en önemli gider kalemini kırtasiye harcamaları oluşturmaktadır. Bir yıl önce ilkokula başlayan bir öğrenci için en ucuz zincir marketlerde 234 TL’ye alınan kırtasiye malzemeleri bugün en az 3 kat artışla 710 TL’ye alınabilmektedir. Bir yıl önce bir ilkokul öğrencisinin kırtasiye gideri en az 233,80 lira iken, bu yıl aynı durumdaki bir öğrencinin kırtasiye harcamaları en az 710 liradır.

“YETERSİZ VE DENGESİZ BESLENEN ÖĞRENCİLERİN DİKKAT SÜRELERİ KISALMAKTA, ALGILAMALARI AZALMAKTA

Çocuklar için beslenmenin önemli olduğu koşullarda bir litre kutu sütün 20 lira, bir yumurtanın 2 buçuk lira, en uygun yerlerde bir kilo kıymanın fiyatı 120 lirayı aşmıştır. Bu koşullarda çocuklarına her gün ayrı bir beslenme çantası hazırlamak durumunda kalan aileler eti, sütü, meyveyi, kuruyemişi geçelim, peyniri, zeytini bile alamaz hale gelmiştir. Sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukların sadece büyüme ve gelişiminde değil, okul başarısı üzerinde de son derece etkili olduğu bilinmektedir. Yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat süreleri kısalmakta, algılamaları azalmakta, zaman zaman öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları gelişebilmekte ve benzeri nedenlerden dolayı okul başarıları düşebilmektedir. MEB, çocuklarımızın sağlıklı gelişimi ve eğitim sürecinin sağlıklı işlemesi için öğrencilerin beslenme sorununu çözmek için ayrı bir bütçe ayırmak durumundadır.

“TÜRKİYE’DE İHL’LERDE OKUYAN ÖĞRENCİ SAYISI, TOPLAMDA 617 BİN 278 OLMUŞTUR”

Türkiye’de eğitim sisteminin müfredat, ders kitapları ve uygulama alanları itibarıyla çocukların, cinsiyet, etnik köken, dil, mezhep ve inanç ayrımcılığı ile karşı karşıyadır. Türkiye’nin eğitim sistemi toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzaktadır ve giderek dinsel içerik kazanan egemen ideolojinin yoğun baskısı ve denetimi altındadır. Yıllardır siyasal istismar konusu olan imam hatip okulları her açıdan desteklenerek, tüm masrafları devlet tarafından karşılanarak, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde çalışmalar yapılmaktadır. 2021 yılında 2 bin 758’i bağımsız, 669’u imam hatip lisesi bünyesinde olmak üzere toplam 3 bin 427 imam hatip ortaokulu varken, Haziran 2022 itibariyle bu sayı 2 bin 720’si bağımsız, 731’i imam hatip lisesi bünyesinde olmak üzere 3 bin 451’e çıkmıştır. Öğrenci sayısı 714 bin 297’den 710 bin 264’e gerilemiştir. Benzer bir durumu imam hatip liselerinde (İHL) de görmek mümkündür. 2021 yılında bin 672 İHL’de 514 bin 630 öğrenci eğitim görüyorken, Haziran 2020 itibariyle bin 694 İHL’de 515 bin 951 öğrenci eğitim görmektedir. Açık öğretim imam hatip lisesinde okuyan 96 bin 14 (önceki 91 bin 942) öğrenciyi de eklediğimizde, Türkiye’de İHL’lerde okuyan öğrenci sayısı, toplamda 617 bin 278 (önceki 660 bin 117) olmuştur.

MEB’in görevi eğitim kurumlarını çeşitli protokol ya da projeler üzerinden dini grupların faaliyet alanı haline getirmek değil, çocuk ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.

“İKTİDARIN VE TOKİ’NİN ÖNCELİĞİ ÖĞRENCİLERİ BARINMA VE YURT SORUNUNA ACİLEN ÇÖZÜM BULMAK OLMALIDIR”

2002’de Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı 191 yurt varken; 2020’de bu sayı 773’e çıkmış, ancak yurt sayısının öğrenci sayısı ile orantılı artmaması sonucunda çok sayıda öğrenci barınma sorunu yaşamaya başlamıştır. Aynı dönemde özel yurtların sayısı iki kat artışla 2 bin 210’dan 4 bin 406’ya yükselmiştir. Özel yurtların 2 bin 894’ü dernek, 416’sı vakıf yurdu, diğerleri şahıs yurtları (368), ticari yurt (666) ve üniversite yurtlarıdır. Özel yurtların en az üçte biri tarikat ve cemaatlere ait ya da onların denetimindedir. Mahalle aralarındaki tarikat evlerinin sayısı ise tahmin bile edilememektedir. Tarikat yurtlarında ve evlerinde denetim yapılmadığı ve denetimi yapacak olanlar da tarikat üyesi olduğu için her türlü istimara açıktır. Bu yurtlarda geçtiğimiz dönemde pek çok olay yaşanmış, çocuklar taciz ve tecavüze uğramış, kimisi yaşadığı baskıya dayanamayarak intihar etmiştir.

Öğrenciler, siyasi iktidarla içli dışlı olan çeşitli dini grup ve cemaat yurtlarına mecbur bırakan bu sistemden acilen kurtarılmalıdır. İktidarın ve TOKİ’nin önceliği Türkiye’de dünyanın çeşitli ülkelerinde lüks konut yapmak değil, öğrencileri barınma ve yurt sorununa acilen çözüm bulmak olmalıdır.

“EĞİTİMDE HER TÜRLÜ GÜVENCESİZ İSTİHDAM UYGULAMASINDAN DERHAL VAZGEÇİLMELİDİR”

Eğitimin vazgeçilmez unsuru öğretmendir ve eğitimin niteliği, öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin mevcut çalışma koşulları ile öğrencilere ve genel olarak eğitime yeterince faydasının olması mümkün değildir. Bu nedenle öğretmenler arasında kadrolu, sözleşmeli ya da ücretli öğretmen ayrımı yapılmamalıdır. Sözleşmeli, ücretli ya da başka bir ad altında yapılan öğretmenlik uygulamalarının tamamına son verilmelidir. Ancak yıllardır fiilen uygulanan ücretli öğretmenlik gerçekliği önümüzdeki temel sorunlardan birisi olması nedeniyle eşit işe eşit ücret hakkının ve tüm özlük mesleki hakların bütün öğretmenler için uygulanması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve halka daha nitelikli olarak sunulması için eğitimde her türlü güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmeli, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu kalıcı olarak çözülerek herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

“ÖĞRETİM PROGRAMINDA TEMEL REFERANSIMIZ BİLİM OLMALI, PROTOKOLLER ELİYLE EĞİTİMİN DİNSELLEŞTİRİLMESİ POLİTİKALARINA SON VERİLMELİ”

Tüm öğrenciler için eşit, parasız ve nitelikli eğitim olanakları sağlamak devletin ve özelde Milli Eğitim Bakanlığı'nın sorumluluğundadır. Özelleştirmeyi destekleme politikalarına son verilmeli, bütçeden en büyük pay eğitime ayrılmalıdır. Bilimsellik eğitimin olmazsa olmazıdır. Öğretim programında temel referansımız bilim olmalı, protokoller eliyle eğitimin dinselleştirilmesi politikalarına son verilmeli, öğrencilere ve velilere rağmen gerçekleştirilen okullaşma politikası sonlandırılmalıdır. Bilimin, sanatın, sporun iç içe olduğu, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendini özgürce ifade edebildiği laik ve bilimsel eğitim politikaları hayata geçirilmelidir.”