Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), bugün 71 ilde okulların açılmasıyla ilgili açıklama yaptı. Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, nakil işlemlerinde depremzede öğrencilerin üstün yararının dikkate alınması gerektiğini belirterek, “Diğer kentlere nakil aldıran öğrencilerin mutlaka okula erişimi sağlanmalıdır” dedi. Deprem kentlerinde birinci derecede yakınlarını yitirmiş olan çocukları tarikat ve cemaatlerin aldığı iddialarına ilişkin de “Demokratik kitle örgütlerinin katılımını ve denetimini içeren katılımcı mekanizmalar oluşturularak çocukların durumu izlenmeli ve bu konu hakkında kamuoyu sıklıkla bilgilendirilmelidir” diye konuştu.

Eğitim Sen, sendika genel merkezinde 71 ilde okulların açılmasıyla ilgili bugün basın toplantısı düzenledi. Sendikanın hazırladığı “Deprem Travması Yaşayan Çocuklara Nasıl Yaklaşılmalı” kitapçığını açıklayan Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, şunları söyledi:

“6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremleri 10 ilde büyük bir yıkıma ve 19 Şubat tarihi itibariyle 41.020 can kaybına neden olmuştur. Depremin kederinin ortaya çıkardığı hareketsiz kalma halini aşmak ve iyileşmeyi hızlandırmak için örgün eğitimdeki 17,5 milyon öğrencinin, bir milyon 200 binin üzerindeki eğitim emekçisinin ‘Bir şey yapmalı’ diyerek evlerinden çıkması ve okullarda buluşması önemlidir. Eğitim Sen olarak hazırladığımız ‘Deprem Travması Yaşayan Çocuklara Nasıl Yaklaşılmalı’ konulu kitapçığın eğitim emekçilerine ve velilere yararlı olacağını umut ediyoruz.

Deprem bölgesinde toplam 12 bin 550 okulda; 3 milyon 646 bin 59 öğrenci eğitim görmektedir. Bölgede görev yapan öğretmen sayısı ise 209 bin 719’dur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın dün (19 Şubat 2023) yaptığı açıklamaya göre, 54 bin 882 öğrenci naklini diğer kentlere aldırmıştır. Toplam öğrenci sayısına göre nakil olan öğrenci sayısı düşüktür, öğrenciler ve aileleri depremin 14. gününde bulundukları kentten ayrılamamışlardır.

Deprem felaketinin ardından yarıyılın başında zilin çalmasıyla okulun ilk gününde anlatılacak konu, ‘Deprem öldürmez bina öldürür’ sözünün içerdiği anlam olmalıdır. Depremler doğa olaylarıdır. Depremin olduğu 10 ilde okul binalarının durumu hakkında MEB’in açıklamasına göre 20 bin 688 eğitim kurumu binasının 23’ü yıkılmıştır, 83 bina ise ağır hasarlıdır. MEB’in açıklamasında hasar almamış bina sayısına yer verilmemiştir. Rakamlar okul binalarında hasar düzeyinin orta-hafif hasarlı olduğunu gösterse bile öğrenciler ve eğitim emekçileri orta hasarlı ve az hasarlı binalara giremeyecekleri için 1 Mart’a dek hasar almamış okulların ve konteyner okulların hazırlanması gerekmektedir.”

Kurul, sendikanın hazırlamış olduğu kent planlaması, eğitim yönetiminin nasıl yürütülmesi önerilerini şu şekilde paylaştı:

"SİYASAL İKTİDARIN DEPREMİ ‘KADER’ OLARAK AÇIKLAMASI KABUL EDİLEMEZ: Depremin olduğu kentlerde 40 binden fazla insan yaşamını yitirmiş, yüz bini aşkın insanımız yaralanmıştır. Yüzlerce milyar liralık ekonomik kayıp, yüz binlerce insanın evsiz kalması ve başka illere göç etmesi karşısında siyasal iktidarın depremi ‘kader’ olarak açıklaması kabul edilemez. Depremin sonuçlarının böyle açıklanması, suç ve ağır ihmalin üstünün örtülmeye çalışılmasından ibarettir. Depremin acı sonuçları karşısında, bilimsel ve laik eğitimin bir gereği olarak depremin bir doğa olayı olduğu ve ondan korunabileceğimiz, halka ve çocuklara iyi anlatılmalıdır. Afetler, depremler kader değildir, doğa olaylarıdır.

8 İMAR AFFI FELAKETİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ ARTTIRMIŞTIR: Deprem sonrası ağır yıkımın nedenleri, öncelikle kapitalizmin kâr hırsına dayalı konut üretimi anlayışında ve iktidardaki siyasal partilerin müteahhitlerle kurduğu çıkar ilişkisinde aranmalıdır. Bunların sonucunda depreme dayanıklı olmayan, standartlara uymayan binaların yapılması, yapanlara izin verilmesi, yapıların denetlenmemesi, geçtiğimiz yirmi yıl içinde çıkarılan 8 imar affı ile bu yapıların affedilmesi yaşanan felaketin büyüklüğünü arttırmıştır. Bu süreçlerde yerel yönetimlerin ve merkezi bürokrasi ve siyasetin de dâhil olduğu yolsuzluklar, liyakatsizlik, felaketi yönetememe hali ortaya çıkmıştır. Okullarda bu konuların anlatıldığı etkin ve eyleyen bir yurttaşlık eğitimi olmalıdır.

DEPREMİN OLDUĞU KENTLERDE TEMEL GEREKSİNİMLER KARŞILANMALI: Depremin olduğu kentlerde, deprem felaketinin etkilerinin uzunca bir zaman dilimine yayılabileceği öngörülerek kent merkezinde ve kırsal alanda yaşayan yurttaşların temiz su, güvenli gıda, barınma, ısınma, giyim, elektrik ve iletişim gibi temel gereksinmelerinin karşılanması gerekmektedir. Bu kapsamlı çalışma için yurttaşların gönüllü, emek ve meslek örgütlerinin demokratik katılımını ve süreci denetimini de içerecek biçimde, ekonomik ve sosyal politikalar yaşama geçirilmelidir.

TARİKAT VE CEMAATLERİN DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÇOCUKLARI ALDI İDDİASI ARAŞTIRILSIN: Deprem kentlerinde birinci derecede yakınlarını yitirmiş çocukların kurumlarına yerleştirilmeleri konusunda kamuoyunda ciddi kaygılar bulunmaktadır. Kimi tarikat ve cemaatlerin deprem bölgesindeki çocukları aldıklarına ilişkin iddialar bulunmaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve 10 ilde yıkıma neden olan depremlerden etkilenen refakatçisi olmayan bin 464, tedavisi devam eden 759 çocuğun olduğunu bildirmiştir. Bu çocukların sayısı az değildir. Demokratik kitle örgütlerinin katılımını ve denetimini içeren katılımcı mekanizmalar oluşturularak çocukların durumu izlenmeli ve bu konu hakkında kamuoyu sıklıkla bilgilendirilmelidir.

NAKİL ALDIRAN ÖĞRENCİLERİN OKULA ERİŞİMİ SAĞLANMALI: Deprem bölgesinden diğer kentlere doğru yurttaşların, öğrencilerin, eğitim emekçilerinin göçü başlamıştır ve devam edecektir. Göç hareketi konusunda kamuoyu düzenli ve sürekli biçimde bilgilendirilmelidir. Öğrenci nakillerinde, depremzede öğrencilerin üstün yararı dikkate alınarak yerleştirmeler yapılmalıdır. Depremin yaşandığı kentlerden diğer kentlere nakil aldıran öğrencilerin mutlaka okula erişimi sağlanmalıdır. Bu çocukların psikososyal destek almaları için çalışmalar yürütülmeli, okul ortamları çocukları destekleyici, yaralarını onarıcı ve iyileştirici uğraşıları zenginleştiren demokratik bir iklime kavuşturulmalıdır.

PSİKOSOSYAL DESTEK HİZMETLERİ HER OKULDA ZORUNLU OLARAK UYGULANMALI: MEB tarafından oluşturulan psikososyal destek hizmetleri modüllerinin her okulda zorunlu olarak uygulanmasının istenmesi ve sınıf rehber öğretmenlerinin uygulayıcı olarak tanımlanması psikolojik destek hizmetlerinin kapsamına uygun olmadığı gibi çocuklar açısından riskli sonuçları beraberinde getirecektir. Bu bağlamda depremden etkilenmemiş illerdeki psikososyal destek hizmetleri, okulların durumu ve ihtiyaçları gözetilerek psikolojik danışmanlar tarafından belirlenmeli ve uygulanmalıdır. MEB’e göre tüm okullarda aynı modüller uygulanmalıdır. Ancak hiç nakil öğrenci gelmemiş bir okul ile yüzlerce depremzede öğrencinin olduğu başka bir okulda psikososyal destek hizmetlerinin kapsamı ve içeriği farklı olmalıdır. MEB’in mevcut uygulaması ile az etkilenmiş çocukların travma düzeyinin artma riski oluşabilir.

EĞİTİMCİLERİN TAYİN SÜREÇLERİ: Deprem bölgesinde yıkımı ağır biçimde yaşamış eğitim emekçilerinin istekleri halinde diğer kentlere tayini için çalışmalar eşit, adil ve hakkaniyetli biçimde sürdürülmelidir. Deprem bölgesi dışındaki eğitim emekçilerinin deprem bölgesine tayini gönüllülük temelinde olmalı, süresi belli, geçici görevlendirmeler yapılmalıdır. Deprem bölgesinde oluşacak öğretmen açığı büyük ölçüde yeni öğretmen atamalarıyla karşılanmalıdır."