Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Genel Sekreteri Ricardo Gutierrez, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla “Bugün Türkiye'deki gazeteciler için oldukça sembolik bir gün. Dilerim ki Türkiye'deki gazetecilerin çalışma koşulları iyileşir. Türkiye'deki gazetecileri unutmadığımızı bilmeleri onlar için çok önemli. Pazar günü, Avrupalı aktörlere, yani Avrupa Komisyonu'na, Avrupa Parlamentosu'na Türkiye'deki meslektaşlarımızı, hapisteki meslektaşlarımızı ve aynı zamanda bu kadar zor koşullarda işlerini yapmaya çalışan binlerce gazeteciyi unutmamaları çağrısında bulunmak üzere bir gösteriye katıldım. Bu, aynı zamanda Avrupa ülkelerinin de harekete geçmesi gerektiği anlamına geliyor; Türkiye'de medyaya yönelik baskıların suç ortağı olamayız...Hepiniz için koşulların iyileşmesini diliyorum. Bize güvenebilirsiniz, Avrupa gazeteciler camiası Türkiye'deki meslektaşlarını unutmuyor” mesajını verdi.

EFJ Genel Sekreteri Ricardo Gutierrez, 1961 yılında 212 sayılı Fikir İşçileri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği ve 1962'den beri 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nün kutlandığı Türkiye’de gazetecilerin durumuna ilişkin ANKA Haber Ajansı'nın sorularını yanıtladı. Türkiye’de gazeteciler için şartların zor olduğunu belirten Gutierrez, Türkiye’nin durumunun uluslararası medyada geniş yer bulamadığına dikkat çekti. Gutierrez, Ukrayna-Rusya savaşı ve Belarus’taki durum gibi krizlerden dolayı Türkiye’de medya alanında yaşanan hak ihlallerinin az yankı bulduğunu söyledi. Durumun 3-4 yıldır zor olduğunu belirten Gutierrez, şöyle devam etti:

“Dezenformasyon yasasının kabul edilmesi son adımlardan biri. Ancak Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa Konseyi bölgesinde basın özgürlüğü ihlallerini kaydetmeye başladığımız 2015 yılından bu yana, Türkiye'de 215 basın özgürlüğü ihlali kaydettik ki bu sayı bölgedeki en yüksek sayı. Yani hâlâ sorunlu bir ülke. Gazeteci cinayetlerine ilişkin altı vaka var, bunlar çözülmemiş vakalar ki bu da endişe verici. Yine cezaevinde 53 gazeteci var. Bu Avrupa'daki en kötü durum. Çok sayıda gazetecinin hapiste olduğu bir diğer ülke de Belarus. Belarus'ta 33 gazeteci hapishanede. Türkiye'de ise bu sayı 53. Gazeteciler sadece işlerini yaptıkları için cezaevinde. Elbette terör örgütlerinin suç ortağı olmak vesaire ile suçlanıyorlar ama biliyoruz ki tutuklanmalarının asıl amacı yaptıkları gazetecilik faaliyetleri. Dolayısıyla evet, bizim için, Avrupa Gazeteciler Federasyonu için, Türkiye'de durumun hâlâ zor olduğu ve gerçekten iyileşmediği aşikâr. Bu medyada daha az yer alsa bile.”

“BU TÜR YASALARIN DEZENFORMASYONA KARŞI MÜCADELEDE ETKİN BİR YÖNTEM OLMADIĞI KANAATİNDEYİZ. İKTİDARLAR TARAFINDAN KÖTÜYE KULLANILABİLİR”

Gutierrez, Ekim 2022’de yürürlüğe giren ve kamuoyunda “sansür yasası” olarak bilinen “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” genelinde, bu tür yasaların dezenformasyon ile mücadelede doğru bir yöntem olmadığına değindi. Gutierrez, dezenformasyon ile mücadele için yasa çıkarmayı düşünen tek ülkenin Türkiye olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye, dezenformasyonla mücadele için bir yasa çıkarmayı düşünen tek ülke değil. Fransa bile, hatta Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bile aynı şeyi yapmayı önerdi. Profesyonel bir kuruluş olarak biz, her zaman bunun dezenformasyonla mücadele için doğru bir yöntem olmadığını düşünüyoruz. Dezenformasyonla mücadele etmek için profesyonel gazetecilik, kaliteli gazetecilik, etik gazetecilik, medya okuryazarlığı, vatandaşlara güvenilir bilgi ile güvenilir olmayan bilgiyi ayırt etme becerisi kazandırmayı da içeren bütüncül bir resme ihtiyaç var. Dezenformasyonla mücadele etmek için olumlu tedbirler alabilirsiniz, ancak bir yargıçtan ya da bir grup yargıçtan hangi bilginin doğru, hangisinin doğru olmadığına karar vermesini istemek iyi bir fikir değil. Bu, doğru bir bakış açısı değil, dezenformasyon ile mücadele etmenin doğru yolu değil.

Bu tür yasaların dezenformasyona karşı mücadelede etkin bir yöntem olmadığı kanaatindeyiz. Bu yasalar, iktidarlar tarafından istismar edilebilir, kötüye kullanılabilir. Dezenformasyonla mücadele etmek için değil, profesyonel gazetecilere, tanınmış medya kuruluşlarına sansür uygulamak amacıyla. Bu, dolayısıyla riskli bir durum. Sorunuza dönecek olursak, biz her zaman hükümetleri eleştirdik, sadece Türkiye'yi değil, Fransız hükümetini de aynı şekilde eleştiriyoruz. Çünkü bu, bilgi kirliliğiyle mücadelede doğru bir yol değil ve iktidarda bulunanların gazetecilik faaliyetlerini sansürleme yetkisinin olması bir risk teşkil etmekte.”

“BİZ VATANDAŞLARIN ÖZGÜR, GÜVENİLİR VE ÇOĞULCU BİLGİYE ERİŞİM HAKKI İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”

Gazetecilerin karşı karşıya kaldığı hak ihlalleri ve tehditlere karşı ne yapılması gerektiğine ilişkin değerlendirmede bulunan Gutierrez, gazetecilerin halka onların safında olduğunu göstermenin önemine vurguda bulundu. Gutierrez, toplumda gazetecilere ya da medya kuruluşlarına yönelik güvensizliği ciddiye alarak güvenin yeniden kazanılması gerektiğini belirtti. Gutierrez, “Gazetecilik örgütleri olarak gazetecilerin hakları için, gazetecilerin hapse atılmasına karşı, gazetecilere yönelik yaptırımlara karşı mücadele ederken gazetecilerin ayrıcalığı için mücadele etmediğimizi belirtmek önemli. Biz vatandaşların özgür, güvenilir ve çoğulcu bilgiye erişim hakkı için mücadele ediyoruz. Bu bizim için gazeteci haklarını değil, vatandaşın hakkını savunmanın bir yoludur. Belki de gazeteci örgütlerinin söylemlerinin de bu yönde değişmesi gerektiğini söyleyebilirim ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu olarak yaptığımız da bu. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, Avrupa'da çalışan pek çok üye kuruluşumuz da aynı eğilimi takip ediyor. Bizim kamuya hizmet etme vazifemiz var ve bunu yapmak için de harekete geçmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“AVRUPA GAZETECİLER CAMİASI TÜRKİYE'DEKİ MESLEKTAŞLARINI UNUTMUYOR”

Gutierrez, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kapsamında Türkiye’deki gazetecilere de şöyle seslendi:

“Bugün Türkiye'deki gazeteciler için oldukça sembolik bir gün. Dilerim ki Türkiye'deki gazetecilerin çalışma koşulları iyileşir. Türkiye'deki gazetecileri unutmadığımızı bilmeleri onlar için çok önemli. Pazar günü, Avrupalı aktörlere, yani Avrupa Komisyonu'na, Avrupa Parlamentosu'na Türkiye'deki meslektaşlarımızı, hapisteki meslektaşlarımızı ve aynı zamanda bu kadar zor koşullarda işlerini yapmaya çalışan binlerce gazeteciyi unutmamaları çağrısında bulunmak üzere bir gösteriye katıldım. Bu, aynı zamanda Avrupa ülkelerinin de harekete geçmesi gerektiği anlamına geliyor; Türkiye'de medyaya yönelik baskıların suç ortağı olamayız. Bu da hükümetlerin, Avrupa Komisyonu'nun ve Avrupa Birliği'nin meslektaşlarımızın durumunu, çalışma koşullarını iyileştirmek için harekete geçmesi gerektiğini ifade ediyor. Hepiniz için koşulların iyileşmesini diliyorum. Bize güvenebilirsiniz, Avrupa gazeteciler camiası Türkiye'deki meslektaşlarını unutmuyor.”