Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak amacıyla imzalanan İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kalktı. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kalkmasına Türkiye’nin birçok yerinde tepki gösterildi. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi de yaptığı açıklama ile tepki gösterdi.

Diyarbakır adliyesinin önünde yapılan açıklamaya Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Baro yöneticileri ve çok sayıda avukat katıldı. İstanbul Sözleşmesinin bağlayıcılığına dikkat çekilen açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi, uluslararası hukukta, kadına yönelik şiddet konusunda yaptırım gücü olan, bağlayıcı, bağımsız bir izleme mekanizması kurulmasına yer veren, şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu vurgulayan en kapsamlı sözleşmedir. Türkiye İstanbul Sözleşmesi ile kadına yönelik şiddetle mücadelede “şiddete sıfır tolerans” prensibi ile hareket edeceğinin sözünü vermiştir. Ancak gelinen noktada kadın karşıtı politika izleyenlerin İstanbul Sözleşmesi’ni hedef göstermeleri, Sözleşmeye karşı sanal mağduriyetler yaratarak karalama kampanyası yürütmeleri; kadına yönelik şiddetle mücadelede adli ve ayrımcı pasifliğe yol açmıştır.” ifadeleri kullanıldı.

ÇEKİLME KARARI HAKSIZ BİR KARARDIR”

Erdoğan’ın kararı ile sözleşmeden çekilmenin haksız bir karar olduğuna dikkat çeken Kadın Hakları Merkezinden Av. Çiğdem SEVİMLİ şunları söyledi:

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tek taraflı olarak 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğini duyurmuştur. Haksız çekilme kararı 23 Mart 2021 tarihinde Avrupa Konseyi'ne bildirilmiştir. Nihayetinde haksız çekilme kararı 1 Temmuz’da yani bugün resmiyet kazanmıştır.

İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile çekilme, hukuken yok hükmündedir.  Zira Sözleşme temel hak ve özgürlüklere ilişkin olup; Anayasal güvence ile teminat altına alındığından bu hakların Cumhurbaşkanı kararı ile ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu karar Kadınların İnsan hakları alanındaki kazanımlarını geriye doğru ortadan kaldırmak ve tüm insan hakları belgelerini tartışmaya açmak demektir.

SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLME KARARININ İPTAL EDİLMESİNİ İSTİYORUZ”

Sözleşme mevcut siyasal iktidar tarafından çekincesiz olarak imzalanmış, yine aynı iktidar tarafından çekilme kararı verilmiştir. Mevcut İktidar, bu çekilme kararına dayanak gerekçeleri somut olarak ortaya koyamamış,  sunulan sözde gerekçeler ise ne kamuoyunu, ne kadınları ne de bu alanda mücadele edenleri ikna edememiştir.

Bu bağlamda hukuksal süreç içerisinde Türkiye Barolar Birliği, Barolar, Dernekler ve Siyasi Partiler tarafından Danıştay’da mezkur kararın iptaline ilişkin davalar açılmıştır. Açılan davalarda Danıştay bu tarih itibariyle yürütmenin durdurulması istemlerinin bir kısmını reddetmiş, diğerlerine ilişkin ise henüz bir karar vermemiştir. Davalar Danıştay önünde Esas yönünden ise derdest durumdadır. Cumhurbaşkanının fonksiyon gaspının Danıştay kararı ile Anayasaya uygun bulunması, yasama yetkisine müdahalenin kabulüdür.

Sözleşmeden çekilmek Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadele alanındaki yükümlülüklerinden vazgeçmesi anlamına gelmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukukta uygulaması olan 6284 Sayılı Kanun’un temelini yıkmaktadır. Bu koşullar altında kadınları şiddetten koruyan yasalar ve mekanizmalar risk altında olacaktır.

İstanbul Sözleşmesi, kadınların ve kadın örgütlerinin ortak mücadelesi sonucu elde ettikleri çok önemli bir kazanımdır.  Toplumun yarısına etki eden bu sözleşmeden tek bir kişinin kararı ile çekilmeyi kabul etmiyoruz. Sözleşmeden çekilme işleminin iptali için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.