Gazete Duvar'dan Mahsum Kara'nın haberine göre; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK), Diyarbakır Barosu’nun başvurusu üzerine, daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanıp uygulanmadığı konusunda bildirim hakkı bulunmayan barolara da bu hakkı tanıdı. Üye ülke baroları, artık AİHM kararlarının akıbetini Avrupa Konseyi’ne bildirebilecek.

Diyarbakır Barosu, 10 Aralık 2021’de düşünce ve ifade hürriyetinin ihlali, faili meçhul ve zorla kaybedilmelere dair hak ihlali, OHAL-KHK ihraç işlemi hak ihlali, barış içinde gösteri hakkı ve örgütlenme özgürlüğü ihlali ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında işkence, insanlık dışı kötü muamele yasağının ihlaline ilişkin AİHM kararlarının iç hukukta uygulanmasına yönelik, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne düşünce, gözlem ve tavsiyeleri de içeren bir başvuruda bulundu.

Ancak Bakanlar Komitesi, baroların kamu kurumu vasfına sahip oldukları ve sivil toplum örgütü olmadığını belirterek, bu başvurularla ilgili işlem yapmadı.

Başvuruları bekleten komite, 6 Temmuz 2022 ayında yaptığı toplantıda, tüzük değişikliği kararı aldı. Diyarbakır Barosu tarafından yapılan başvuruları değerlendiren Komite, baroların ve hukuk örgütlerinin, kararların infazının ve dostane çözüm koşullarının denetimine ilişkin bildirimde bulunabileceklerine karar verdi. İç tüzüğün 9.2 maddesinde değişiklik yapan komite, Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin barolarına başvuru yapma hakkı tanıdı.

Diyarbakır Barosu olarak 10 Aralık 2021 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 'Rule 9.2' kapsamında düşünce, gözlem ve tavsiyeleri içeren 5 adet başvuru yaptıklarını belirten Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Mehdi Özdemir konuyla ilgili şunları söyledi:

“Komite tarafından 6 Temmuz 2022 tarihli kararıyla, Diyarbakır Barosu tarafından yapılan başvurular üzerinden yapılan değerlendirme kapsamında, baroların ve hukuk örgütlerinin kararların infazının ve dostane çözüm koşullarının denetimine ilişkin bildirimde bulunabileceklerine karar verilerek iç tüzüğün 9.2 maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Böylelikle, Avrupa Konseyi üye ülkelerinin barolarınca komiteye başvuru yapma hakkı tanınmıştır.”

Özdemir, baroların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taraf olarak başvurmalarının yolunun açılmasından sonra Diyarbakır Barosu'nun, AİHM tarafından verilen ancak Türkiye’nin uygulamadığı kararları Bakanlar Komitesi'ne taşıdığını söyledi. 

AİHM kararlarının bireysel ve genel önlem mahiyetinde olduğunu ifade eden Özdemir, sözlerine şöyle devam etti:

“Mevzuattan veyahut uygulamadan kaynaklı ihlal, yeniden yargılama veya yapısal çözüm önerileriyle giderilebilir. Diyarbakır Barosu olarak bu ihlal kararlarını uygulaması için mevzuat değişikliği ve yasal sistemde değişiklik yapılmasını talep ediyoruz. Faili meçhul ve zorla kaybettirme yargılamalarında, insanlığa karşı suç tanımı içerisinde değerlendirilme yapılması ve zaman aşımı tehdidinin ortadan kaldırılması, etkin bir yargı sürecinin işletilmesi gerekir. OHAL KHK’leriyle yapılan ihraç işlemlerinin, sosyal ölüm mahiyetinde olduğu, tek bir idari işlemle binlerce kişinin özel ve aile hayatına saygı ve adil yargılanma hakları ihlal edilerek istihbari verilerle ihraç edildiği gözetildiğinde, Hamit Pişkin kararının gereğinin yerine getirilmesi ve ihraç işlemlerinin hukuki olmadığının tespiti gerekmektedir."

‘YENİDEN YARGILANMANIN ÖNÜ AÇILMALI'

"Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, 5275 sayılı infaz kanunu hükümleri gereğince, ölünceye kadar sürmektedir" diyen Özdemir, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"AİHM ihlal kararlarında da belirtildiği üzere ‘umut hakkı’ kapsamında, belirli bir süre sonrasında yargılamanın yenilenmesi için iç hukukta yargısal mekanizma oluşturulmalıdır. Tek kişilik odada ve ömür boyu devam eden infaz sürecinin, umut hakkı kapsamında, işkence, insanlık dışı ve kötü muamele yasağının ihlali niteliğinde olup etkin bir iç hukuk mekanizması oluşturularak yeniden yargılama yapılmasının önü açılmalıdır. Örgütlenme hakkı, düşünce ve ifade hürriyetine ilişkin gerek TCK 301’inci madde gerekse 220/6’ncı madde kapsamında yurttaşların bir toplantıya katılması veya düşünceyi ifade etmesi, cezalandırılmaktadır. AİHM ihlal kararında yer aldığı üzere, öngörülebilir ve belirlilik kriterleri açısından yasa maddelerinin temel hakların kullanımı noktasında yargı tehdidi oluşturduğu belirtilerek ihlal kararı verilmekte, bu durum mevzuat değişikliğini zorunlu kılmaktadır. Taleplerimiz ile ilgili Türkiye’den savunma istenmiş. Türkiye savunma verdikten sonra ilk değerlendirme yapılacaktır.”

'YARGI PRATİĞİ İHALLERE SEBEBİYET VERİYOR'

Özdemir, Diyarbakır Barosu olarak yaptıkları başvurularda, AİHM’nin düşünce ifade hürriyeti, örgütlenme özgürlüğü, işkence insanlık dışı muamele yasağı, adil yargılanma, özel ve aile hayatına saygı hakları kapsamında, sistematik ve yaygın insan hakları ihlallerinin giderilmesini talep etkilerini söyledi.

"AİHM’nin ihlal kararlarının içeriği gözetildiğinde, mevzuat eksikliğinin ve yargı pratiğinin ihlallere sebebiyet verdiği gözlenmektedir" diyen Özdemir, "Bu doğrultuda, TCK’nın 301, 220/6. maddelerinin ihlal kararları gözetilerek değiştirilmesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan her bir hükümlü açısından belirli bir süre sonrasında yargılanmasının yenilenmesi adına hukuki mekanizmanın oluşturulması ve buna benzer hak temelli bir yargı pratiğinin oluşması adına çaba göstermekteyiz” dedi.

‘KOMİTE İHLAL KARARININ UYGULANMASINA İLİŞKİN ETKİN BİR İZLEME YAPMAKTA'

Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olup AİHM’nin yargısını tanıdığını hatırlatan Özdemir, şunları söyledi:

“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesi mahkeme karalarının icrasına dair denetim organlarının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi olduğunu belirtmiştir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kendi içerisinde ilgili devletin ihlal kararının uygulanmasına ilişkin etkin bir izleme yapmaktadır. Komite tarafından, ihlal kararının gereğinin yerine getirilmediği belirlenmişse, bu hususta AİHM’ne başvuru yapılarak tespitte bulunulması talep edilir. Bu doğrultuda, ihlalin sonuçlarının giderilmediğine dair mahkemenin tespiti üzerine, Komite konsey üyeliğinden çıkartılma yaptırımı da dahil olmak üzere belirli tedbirler alarak süreci işletir.”